TIBBİ ZİNA

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
big pharma 4

Amerika’ da yapılan bir araştırmada, Gıda ve İlaç Dairesi tarafından 1998-2000 yılları arasında onay alan 90 ilaçla ilgili 909 klinik çalışmanın yarısından çoğunun tıp dergilerinde yayınlanmadığı ortaya çıktı.

Tabii bunların, ilacın etkisiz olduğu sonucuna varan çalışmalar yani, ilaç üreticilerinin işine gelmeyen çalışmalar olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

Yeni bir ilaç nasıl onay alır?

Bir ilaç piyasaya verilmeden önce etkileri ve zararları önce laboratuar şartlarında, sonra hayvanlar üzerinde ve daha sonra da değişik türde birçok klinik çalışma ile insanlar üzerinde araştırılır.

Bu çalışmalar içinde en önemlisi ‘pivotal klinik araştırmalar’ adıyla bilinen ve yeni ilacın ve standart bir tedavinin etkinlik ve emniyetinin farklı hasta gruplarında önceden belirlenen parametrelerin ölçülmesiyle belirlenenlerdir.

Bu parametreler sayesinde yeni ilacın etkilerinin ve yan etkilerinin standart tedaviye göre olan farklılığı belirlenir. Tüm bu araştırmalara ait verilerle beraber ilacın üretimi, klinik farmakolojisi, paketlenmesi ve içinde bulunan katkı maddeleri ile ilgili bütün bilgiler, ilacın üreticisi tarafından ilacın piyasada satılmasına onay verecek olan Gıda ve İlaç Dairesi’ ne gönderilir.

Bu veriler FDA’ da istatikçi, kimyacı, klinik farmakolog, klinisyen ve duruma göre gerekli diğer bilimsel dallar tarafından tekrar değerlendirilir. Bu değerlendirme sonunda ilacın etkili ve güvenilir olup olmadığına karar verilir.

FDA onayı alan ilaçlar için araştırma sonuçlarının halka açıklanması çeşitli yollarla olur. FDA kendi elemanları tarafından yapılan klinik verilerin ve istatistiksel analizlerin değerlendirme ve özetlerini açıklar. Ancak, bu özetler klinik araştırmalardan sadece seçilmiş sonuçları içerir. İlaç prospektüsünde de klinik araştırmaların ayrıntıları içermeyen bir özeti bulunur.

İdeal olanı, bir ilacın onaylanmasını sağlayan tüm klinik bilgilerin açıklanmasıdır. Bu, aynı zamanda etik bir zorunluluk olmakla beraber çok yakın zamanlara kadar şart değildi.

Araştırma sonuçlarının tam ve doğru olarak umuma duyurulmasının yollarından biri bunların hakemli dergilerde yayınlanmasıdır. Ancak ilaç firmaları bazen sadece ilacın etkili bulunduğu çalışmaları yayınlarlar.

İlacın standart tedaviden daha iyi olmadığını veya yan etkilerin daha fazla ve ağır olduğu sonucuna varan araştırmalar yayınlanmaz. Böylece, sanki bu yeni ama pahalı ilaç eski ilaçlardan çok daha etkili ve daha zararsız olduğu izlenimi yaratılarak daha fazla kullanılması sağlanır.

Sonucu iyi olan araştırmalar yayınlanıyor

Önceki senelerde İsveç’ te ve USA’ da olduğu gibi yeni onay alan bazı ilaçların (mesela antidepresanlar) çok etkin ve güvenilir olduğu sonucuna varılan araştırmaları yayınlanıyor, ilacın etkisiz veya yan etkilerinin çok olduğunu gösterenlerin ise hasıraltı edildiği biliniyordu.

Bir araştırmada, piyasada satılan antidepresanlarla ilgili çalışmaların yüzde 69’ unun yayınlanmış olduğu, bunların da yüzde 94’ ünün iyi sonuç vermiş çalışmalar olduğu belirlenmişti. Olumsuz sonuca varılan çalışmaların üçte birinin ise hiçbir zaman yayınlanmadıkları anlaşılmıştı.

Kaliforniya Üniversitesi Klinik Farmakoloji Bölümü tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada 1998-2000 yılları arasında FDA tarafından onaylanan 90 ilaçla ilgili olarak FDA’ ya verilen 909 klinik araştırmanın kaçının yayınlandığı ve yayınlarda ne gibi özelliklerin önem taşıdığı araştırıldı.

Pivotal araştırmaların yüzde 76’ sı tıp dergilerinde çoğu zaman ilk 3 yıl içinde yayınlanırken, gönderilen araştırmaların tümünün ancak yüzde 43’ ünün yayınlanmış olduğu belirlendi.

Bunlar içinde istatiksel olarak anlamlı sonuç alınan araştırmaların yayınlanma şansı iki misli fazla bulundu. Pivotal çalışmalar da pivotal olmayanlara göre 5 misli fazla yayın şansı bulmuşlardı. Denek sayısının fazla olduğu araştırmaların yayın şansı da yüksek idi.

Bu araştırmadan çıkan en önemli sonuç şu: Bir ilacın onayı için gönderilen çalışmaların yarısından fazlası üzerinden 5 yıl geçtiği halde yayınlanmamıştı. Yayınlanan çalışmalarda ise seçici davranılmıştı.

Yeni ilacın standart ilaçtan daha etkili bulunmadığı çalışmaların yayınlanma şansı daha düşük idi. Bu ön yargılı yayınlar ile yeni ilaca daha fazla avantaj sağlanıyordu.

Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi, ilaç üreten firmalar işlerine gelmeyen çalışmaların dergilerde yayınlanmasını istemeyebilirler. İkincisi ise, dergi editörleri sonuçları olumsuz veya belirsiz olan araştırmaları yayınlamaya nazlanabilirler.

Sebebi ne olursa olsun, araştırmaların böyle önyargılar ile yayınlanması halkın sağlığı için çok tehlikelidir ve bu durum tıbbi zina olarak adlandırılır.

Yeni kanun çıktı

İlaç üreticilerinin işlerine gelmeyen çalışma sonuçlarını saklamalarını önlemek ve bir ilaçla ilgili yapılan bütün araştırma sonuçlarına isteyen herkesin ulaşabilmesini ve böylece de kliniyenlerin daha sağlıklı değerlendirmeler yapmalarını sağlamak için artık yeni bir kanun var.

FDA tarafından onaylanan ilaçları destekleyen bütün araştırmaların daha başlangıçta kaydedilmesi ve temel sonuçlarının (araştırmaya katılanların demografisi, araştırmadan çıkarılan veya dışlanan katılımcıların sayısı ve ilk kayıtta bildirilen primer ve sekonder sonuçların sayısal ve istatistiksel test sonuçları…) açıklanması zorunlu hale getirildi.

Bunlar Milli Sağlık Enstitüsü’ nün (NIH) (http://www.clinicaltrials.gov/) isimli sitesinde yayınlanacak ve isteyen herkesin buradaki bilgilere ulaşması mümkün olacak. Ancak, bunların tıp dergilerinde yayın mecburiyeti yok, firmalar bunları isterlerse dergilere gönderebilecekler.

* “Kalbime Koy Başını Doktor” isimli kitabımdan.

Siz de yorumunuzu paylaşın: