TAVUK YETİŞTİRİCİLİĞİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Veteriner farmakolog ve toksikolog Prof. Dr. Murat Kanbur‘ un bana bundan bir seneye yakın zaman önce gönderdiği ama ne yazık ki ancak gönderdiği yeni bir yazı vesilesiyle bugün farkına vardığım mektubunu aşağıda okuyabilirsiniz.

Şu hususlara dikkatinizi çekmek istiyorum.

BİR: Benim, yazısında adı geçen kanalda böyle bir konuşmam olmadığı gibi başka bir kanalda veya herhangi bir yazımda da bana ait olduğunu iddia ettiği bilgileri (civcivlerin 21 günde kesilebilecek ağırlığa geldiği, sentetik ürün…) söylemiş veya yazmış değilim.

Tavuk yetiştiriciliği konusunda konuşan ve yazan tek kişi arkadaşım Yavuz Dizdar’ dır ki sanırım beni onunla karıştırıyor.

İKİ: Tavuk yetiştiriciliği ile ilgili birkaç yazım var ancak bunların hepsinde de USA kaynaklı makale ve haberlere dayanan bilgiler verdim.

Mesela, daha kısa zamanda daha fazla verim alınması için bir takım ilaçların kullanıldığını dile getiren yazımın kaynağı USA’ dır (1).

Ülkemizde bu konuda bir bilgiye ulaşmak mümkün olmadığından bizdeki durum hakkında müspet veya menfi bir fikrim olmadığını şu iki yazımda aşağıdaki ifadelerle belirtiyorum.

Piliçlerden, danalardan ‘antibiyotikli yemi de suyu da ağzımıza sürmüyoruz’ diye noter tasdikli belge isteyecek hâlimiz yok; üreticilerimize güveniyoruz (2). 

Bu, Amerika’da yapılan bir araştırma. Bizdeki durum nedir bilemem ama bizim üreticilerin hep Amerika, Avrupa standartlarında üretim yaptıklarını söylediklerini hatırlatayım, kararı siz verin (3).

Sayın Kanbur’ un yazısını bu bilgileri dikkate alarak değerlendirmenizi diliyorum.

Kaynaklar:

1. http://ahmetrasimkucukusta.com/2012/04/08/yazilar/tip-yazilari/beslenme/tavukta-arsenik-antibiyotik-ve-prozac-da-var/

2. http://ahmetrasimkucukusta.com/2012/04/28/genel/antibiyotik-mi-yumurtadan-yumurta-mi-antibiyotikten-cikar/

3. http://ahmetrasimkucukusta.com/2012/04/14/yazilar/tip-yazilari/beslenme/tavugun-tuyunden-yem-uretmek/

***

Merhaba hocam.

Makalelerinizi ilgiyle takip ediyor ve görüşlerinize bir konu hariç genelde katılıyorum. Önce kendimi tanıtayım, veteriner farmakoloji ve toksikoloji profesörüyüm, meslektaşınız sayılırım.

Gelelim katılmadığım, yanlış ve eksik bulduğum konuya: Tavuk yetiştiriciliği.

360 tv’de izlediğim proğramda eti için yetiştirilen civcivlerin 21 gün içinde kesilebilecek ağırlığa geldiği, bunun ancak hormon antibiyotik vb katkı maddeleriyle olabileceğini belirttiniz.

Etçi piliçler 40-45 günde kesim ağırlığına ulaşır, yani 20 günde kesim yapılmaz. Dünyada yaygın yetiştiriciliği yapılan etçi ve yumurtacı ırklar bulunmakta. Et ve yumurta veriminin geleneksel yetiştiriciliğe göre yüksek olması öncelikle ırksal bir özellik, diğer bir faktör de verilen yemlerin bileşimi.

Biraz daha açarsak, yetiştirme amacına uygun bir ırk seçilip protein, enerji, vitamin ve mineral bileşimi yönünden uygun bir yemle beslenilme yapıldığında et ve yumurta verimi yukarıya taşınır.

Proğramda yemle ilgili sentetik ürün ifadesi kullandınız, bu da izleyiciyi yanlış bilgilendirecek bir ifade. Yem üretiminde protein, karbonhidrat ve yağ (enerji) ihtiyacı tamamen doğal ürünlerden (buğday, mısır, kolza vb, sıvı bitkisel yağ) protein ihtiyacı ağırlıkla soya, pamuk tohumu, buğday, arpa, mısır vb maddelerden sağlanır.

Sentetik denebilecek katkılar ise vitamin ve minerallerdir ki bunlar insanlar tarafından da yaygın olarak kullanılan maddelerdir. Emin olun geleneksel yetiştirilen tavuklar da bu yemle beslendiğinde verimi artar. Bir de kontrollü yetiştirme (ısı, ışık, yem-su tüketimi) şartları, aşı vb koruyucu uygulamalar düşünüldüğünde günümüz verim özelliklerini görmemiz sürpriz olmamakta.

Günümüz yetiştiricilik şeklinde antibiyotikler sadece hastalık durumunda kullanılıyor, verim artırıcı amaçla antibiyotik, trankilizan, hormon, beta agonistler vb kullanımı söz konusu bile değil.

Belirttiğim maddelerin geçmişte belirttiğiniz amaçlar için kullanımlarının olduğu doğru, ancak günümüzde tavuklar için böyle bir kullanımları yok, zaten gerek de yok. Takdir edersiniz ki bu maddeler de önemli bir işletme çıktısıdır, kullanımları hiç ekonomik değildir.

Yeme uzun süreli katılan tek ilaç grubu ise antikoksidiyallerdir ki bunlar günümüzde kullanılan antibiyotiklerden farklıdır (yapı, etki spektrumu, etki şekli tamamen farklıdır). Bu ilaçların kesim ve yumurtlama döneminin hemen öncesinde kullanımları kesildiği için kalıntı bırakma riskleri de bulunmaz.

Daha yazacak çok şey var, detaylı bir makaleyi ilerleyen günlerde göndereceğim.

Tarih: 20 haziran 2016

***

Bu da Prof. Dr. Murat Kanbur’ un 2.2.2017 tarihli yazısı:

Piyasada satılan piliçlerin hormonlarla hızla büyütüldüğü, etlerinin antibiyotik kalıntıları taşıdığı söyleminizin bilimsel dayanağı olmadığı gibi.

Bir gün yerden yere vurduğunuz tavukçuluk sektörlerinden birisini ziyaret edin, üretimin ne denli titiz ve hijyenik yapıldığını gözlerinizle görün, piliçlerin yedikleri yemin bileşimini inceleyin, piliçlere yaşamları boyunca sürekli uygulanan ilaçlar var mı, varsa nasıl kullanılıyor, uygun bir şekilde kullanılan ilaçların ette kalıntı bırakma riskleri var mıdır, kesim öncesi bekletme süresi nedir, neden etçi piliçler hızla büyür ve 45 gün sonra kesilip tüketime sunulur, antibiyotikler ne zaman kullanılır, yemler sentetik maddelerden mi hazırlanır yoksa doğal ürünler kullanılarak yaşamları için gereken besin öğelerini içeren bir şekilde formüle mi edilir?

Aklınıza takılan her şeyi sorumlu veteriner hekimlere yöneltin, ya da yolunuzu Avcılara düşürüp Veteriner Fakültesini ziyaret edin ve ilgili hocalara sorularınızı yöneltin.

Muhtemelen yazdıklarıma cevap dahi vermeyeceksiniz ama gelin doğru bilinen yanlışlara bir göz atalım: Tabiki tavuklarda mikrobiyal bir hastalık görüldüğünde tedavi maksatlı antimikrobiyal ilaçlar kullanılır ve ilacın farmakokinetik özelliklerine göre bunlar birkaç gün içinde vucudu terkederler, özetle belli bir süre sonra tavuk etlerinde kalıntı bulunmaz.

Eğer tavuklar ilaç verildikten sonra ilaç vucudu terketmeden kesilirse etlerde ilaç kalıntısı varlığından bahsedilebilir. Önemli bir ihraç ürünü olan tavuk ve tavuk ürünlerinde ilaç kalıntısı bulunma riskini hiçbir entegre yetiştirici firma almaz.

Tavuk veya tavuk ürünleri alırken kontrollü yetiştiricilik yapılan entegre firmaların ürünlerini tüketmek bizi ilaç kalıntısı riskine karşı korur, anahtar bilgi ürünleri güvenilir markalardan almak.

Gelelim yemin sentetik olduğuna. Sanıyorum bu durum tavuk yemlerine verilen fenni yem isminin aklımıza yerleşmesiyle ilgili.

Eğer bir yem çuvalının üzerindeki içerik bilgisine göz atarsanız yemin doğal ürünler (mısır, arpa, buğday, soya, kolza, melas, ayçiçek yağı vb) ve bazı vitamin-mineral katkılarıyla hazırlandığını, hızlı gelişmeleri için enerji ve protein içerikleri yönünden zenginleştirildiğini göreceksiniz.

Piliçler neden hızla büyür diye soracak olursanız cevabının hormon veya antibiyotik kullanılması ile ilgili olmadığını, et verimi yüksek tavuk ırklarının kullanılması ile enerji, protein içeriği yüksek olan yemlerle beslenmeleri ile ilgili olduğunu söylerim.

Siz de biliyorsunuz ki sağlıklı yaşamak için hayvansal protein almamız gerekiyor, bunun da en sağlıklı ve ucuz yolu entegre sektörlerde yetişen piliç etidir. Gönül ister ki yediğimiz piliçler serbest gezen, yemle değil de yem hammaddeleriyle beslenen, hiç veya zorunlu hallerde ilaç kullanılan organik tavuklar olsun.

Birinin kilosu 5, diğerinin 25 tl olduğunu düşünürsek, özellikle dar gelirli vatandaşların belki de tek ucuz protein kaynağının sektörel tavukçuluk ürünleri olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yinelemek isterim ki entegre tavukçulukta üretimin her aşaması kontrollüdür, geleneksel yetiştiriciliğe göre daha hijyeniktir, içeriye kuş bile girmez, bu nedenle zoonotik hastalık görülme riski zayıf bir olasılıktır.

Özetle kurallara uyularak yapılan yetiştiricilikte önemli bir riskle karşı karşıya kalma ihtimali zayıftır. Kaldı ki Tarım Bakanlığımız üretilen tavuk ve ürünlerinde tesadüfi örneklemeler yoluyla kontroller yapmakta, GDO’lu yem hammaddesi ihracını ve yemlerde kullanımını yasaklamaktadır.

Ülkemizin gözbebeği sektörlerinden olan entegre tavukçuluk sektörünü yerden yere vurmayalım derim. Lütfen konu ile ilgili bilgileri konunun direk içinde olanlardan yani veteriner hekimlerden ve sektör çalışanlarından alalım.

 
 

Siz de yorumunuzu paylaşın: