BİLİM, TIP VE KANIT

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Cem Terzi‘ nin yazısı:

Hekimler geçerli ve güvenilir bilgi için tıbbi literatüre güvenemezler…

Aslında oldukça provakatif bir cümle ile başladı yazı. Ama  bu cümleyi tırnak içine alarak yeniden yazdığımda ve bu ifadenin en saygın, en bilimsel, en çok güvenilen tıp dergilerinden biri olan New England Journal of Medicine‘ ın (NEJM) yirmi yıllık editörü Marcia Angell’ ın, 2008 yılında Journal of the American Medical Association‘ da (JAMA) yayınlanan bir makalesinin sonuç cümlesi olduğunu belirttiğimde, amacımın provakasyon olmadığı anlaşılır umarım. 

Gerçekten de Angell tam olarak şöyle diyordu yazısında: “Resmin bütününe bakarsak, yanlılığın (“bias”) sadece birkaç izole durum için söz konusu olduğunu söylemek saflık olur. Yanlılık tüm sisteme sızmıştır. Hekimler geçerli ve güvenilir bilgi için tıbbi literatüre güvenemezler. Son yirmi yıldır  New England Journal of Medicine editörü olarak, ne yazık ki ulaştığım son fikir budur ve son yıllarda daha da kuvvetlenmiştir.”

Editör itirafları

Bilimin ve hele tıp paradigmasının kutsadığı ve kişilere sunulacak sağlık hizmetinin “kanıt”larını oluşturduğu tıp dergileri ve buralarda yayımlanan bilimsel makalelerde yanlılık, saptırma ve hatta ciddi hatalar olduğunu özellikle son yıllarda çok açık biçimde  öğrenmiş bulunuyoruz. Çünkü en saygın dergi editörleri, yıllarca üstü örtülen bu konular hakkında artık açıkça konuşmaya ve yazmaya başladılar.

Tıbbi bilgilerin yanlılığında araştırma ve yayın sisteminin sorumluluğunu sorgulayan ilk editörlerden biri NEJM editörü Arnold Relman’ dır. Relman, daha 1983 yılında “araştırmanın dürüst olup olmadığını öngörmeye imkan yok” diye yazıyordu. 2002 yılına geldiğimizde ise sorunu çok daha açık biçimde ortaya koydu: “Klinik araştırmalar sistemi tümden kazanç elde etmek amacını gütmektedir. Son on yıldır çok talihsiz bir duruma tanıklık ediyoruz; ilaç endüstrisinden sponsor yardımı alan kurumlarda kabul edilmesi olanaksız çıkar çatışmaları söz konusudur.(…) Bir zamanlar yüce idealleri olan ve açıkça kamunun çıkarlarını gözeten araştırma sistemi giderek yozlaşmıştır. (…) Tıp araştırmalarının kazandığı ticari boyut, hastaların esenliğine ve hasta doktor arasındaki ilişkiye gölge düşürmektedir. Bu ilişki günümüzde her yandan paranın saldırısına uğramaktadır. 

Yazının girişinde alıntı yaptığım NEJM’ nin eski editörü Marcia Angell ise, 2005 yılında ilaçların etkinliğini ve yan etkilerini değerlendiren klinik araştırmalar hakkındaki gözlemlerini şöyle tanımlıyor: “Çok çeşitli numaralarla sonuçlar çarpıtılmaktadır. Bu sürekli yapılmaktadır. (…) Toplum sağlığı ile ilgili kolektif bilimsel bilginin bir kısmı, yöntemi ile oynanmış ya da verileri taraflı olarak yorumlanmış çalışmalardan oluşmaktadır”.

İlaç çalışmalarının büyük çoğunluğunu yayımlayan JAMA‘ nın editörü Dr. Catherine DeAngeli, yanlı ve kusurlu yayınların ayyuka çıktığı bir dönemde hem de kendi dergisinde “Ben bir doktorum astrolog değil; yazarların akıllarında, kalplerinde ne olduğunu bilecek bir yeteneğe sahip değilim” diyerek çaresizliğini ifade etmiştir.

Yine NEJM‘ in eski editörlerinden Dr. Jerome Kassier, 2006’ da yayınlanan bir yazısında klinik çalışmalarda “Food and Drug Administration”a (FDA) yapılan yan etki bildirimlerinin “hatalı, bazen ciddi biçimde eksik ve açıkça aldatıcı” olduğunu belirtti. Kassier daha ileri giderek durumu, bir başka makalesinde “İlaç endüstrisi pek çok hekimin ahlaki değerlerini saptırmıştır” cümlesi ile tanımlamıştır.

Dünyanın çok saygın ve güvenilir bilim dergilerinden biri olan Science‘ ın editörü Dr. Donal Kenndy  de benzer bir uyarıyı “Bilim adamları endüstri ürünleri aleyhine yayın yaptıklarında kişisel olarak saldırıya uğrayacaklarından, araştırma desteklerini kaybedeceklerinden, hatta haklarında ticari kayba yol açmaktan davalar açılmasından korkmaktadırlar” sözleriyle yaptı. 

Benzer biçimde Lancet’ ın editörü Richard Horton da 2004 yılında “dergiler ilaç firmalarının kirli çamaşırlarını yıkadıkları makalelerle dolu” diye yazdı.

Son on yılda ise pek çok tıp makalesinin aslında bilimsel gerçekleri açıklamaktan çok uzak olduğunu ve daha önemlisi araştırma ve yayın sistemlerinin yanlı, yönlendirilmiş ve güvenilmez olduğunu konu edinen kitaplar yayınlandı.

Kaynak: Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır, editör: Osman Elbek, Hayykitap, ekim 2013, sayfa: 71-73.

NOT: Yazar Cem Terzi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi genel Cerrahi Anabilim Dalında profesördür.

***

EK 1 (5.6.2023): Yapay zeka programı tarafından bir araç, nörobilim ve tıp makaleleri üzerinde denendi. Sonuç ise içler acısı, % 30’u intihal veya uydurma çıktı. Chat GPT’den önce 2020’de yayınlanan 5000’e yakın makaleyi analiz eden yapay zeka programı % 90 doğrulukla sahte makaleleri tespit etti.

Ayrıca yayınlanan bu sahte makalelerin bir kısmı ciddi bilimsel dergilerde yayınlandı.

Yapay zeka aracı, yüzde 28’ini muhtemelen uydurma veya intihal olarak işaretledi.

Eğer 2020’de yayınlanan 1,3 milyon biyomedikal makalenin tümü için oranlarsak, 300.000’den fazlası işaretlenmiş olacaktı.

İşaretlenen bu makalelerden tümü sahte olmasa da şüpheli duruma düşen bu makalelerin ekstra incelenmesi sahte makalelerin bulunmasını kolaylaştırabilir.

Kırmızı bayrakla işaretlenen her 100 bayraktan, 63’ü gerçekten sahteyken 37’si orijinal çıktı.

Almanya’daki Magdeburg Otto-von-Guericke Üniversitesi’nden nöropsikolog Bernhard Sabel, çalışmanın arkasındaki yazarlardan biri ve de bir nöroloji dergisinin editörüdür.

O, diğerleri gibi, son zamanlarda sahte makalelerdeki artışla uğraşıyor. Ancak, Sabel bile programın  ilk rakamları karşısında şok oldu. Science dergisine “İnanması çok zor” dedi .

Sabel ve meslektaşları dolandırıcılık faaliyetlerinden “makale fabrikalarını” sorumlu tutuyor. Makale fabrikaları kendilerini ‘akademik destek’ hizmetleri olarak faturalandırıyor, ancak gerçekte yapay zekayı seri üretim ve araştırmacılara sahte yayınlar satmak için kullanıyorlar.

Sahte makalelerin fiyatları 1.000 ABD Doları ile 25.000 ABD Doları arasında değişebilir. Bu çalışmaların kalitesi genellikle zayıftır, ancak köklü dergilerde bile hakem değerlendirmesinden geçecek kadar iyidir.

Yayıncılar, bunun itibarlarını zedeleyen ciddi bir sorun olduğunun farkındalar. Bilim adamları , soruna dikkat çekmek için yayınları kandırarak gülünç derecede sahte makaleleri bile kabul ettiler.

Bazen makale fabrikaları, yayıncılara sahte çalışmalarını kabul etmeleri için ödeme yapacak kadar ileri gider. Aslında, bir derginin editörüne bu türden istenmeyen bir e-posta, yeni çalışmayı harekete geçirdi.

Araştırmacılar, “Sorun hala küçük olarak algılandığından (tahmini 10.000 yayından 1’i), yayıncılar ve eğitimli topluluklar redaksiyon, akran değerlendirmesi ve yayınlama prosedürlerini ayarlamaya yeni başlıyor” diye yazıyor araştırmacılar .

“Yine de, makale fabrikalarıyla ilgili raporların sayısının artmasına rağmen, sahte yayıncılığın gerçek boyutu bilinmiyor.” 2010 ile 2020 arasında yeni araç, bazı dergiler tarafından yayınlanan olası sahte makalelerin oranında yüzde 12’lik bir artış ortaya koydu.

En fazla sahte potansiyele sahip ülke, kırmızı bayrakların yarısından biraz fazlasına katkıda bulunan Çin’dir. Fakat Rusya, Türkiye, Mısır ve Hindistan da önemli katkılarda bulunuyor.

Araştırmacılar, “Sahte bilim yayıncılığı muhtemelen tüm zamanların en büyük bilim dolandırıcılığıdır, mali kaynakları boşa harcar, tıbbi ilerlemeyi yavaşlatır ve muhtemelen hayatları tehlikeye atar .

“ ChatGPT gibi üretici yapay zekanın yükselişi, dolandırıcılığı daha büyük bir tehdit haline getiriyor. Araştırmacılar, ortaya çıkan bu teknolojiye karşı koymak ve bilimin itibarını korumak için acilen daha titiz bir inceleme sistemine ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Kaynaklar

https://www.gercekbilim.com/2020de-yayinlanan-noroloji-ve-tip-makalelerinin-30u-sahte-cikti/

https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2023.05.06.23289563v1

Makale: Fake Publications in Biomedical Science: Red-flagging Method Indicates Mass Production

***

EK 2 (19.7.2023): Tıp, güvenilir olmayan klinik deneylerle boğuşuyor. Kaç çalışma sahte veya kusurlu? Araştırmalar, bazı alanlarda klinik araştırmaların en az dörtte birinin sorunlu, hatta tamamen uydurma olabileceği yönünde bazı araştırmacıları uyarıyor. Daha güçlü inceleme talep ediyorlar.

Kaynak: https://www.nature.com/articles/d41586-023-02299-w

Makale: Medicine is plagued by untrustworthy clinical trials. How many studies are faked or flawed?

***

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Sultan dedi ki:

    KHK ile üniversiteden atılmıştı, geri döndü mü acaba

  2. Ömer Lütfü dedi ki:

    Kime inanacağız bu durumda, neye göre karar alacağız, nedir bütün bunlar.

Siz de yorumunuzu paylaşın: