KOVİD’İN AĞIRLIĞI VE ÖLÜM RİSKİNİ BAĞIRSAK BAKTERİLERİ BELİRLEYEBİLİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

İndependent Türkçe‘ deki yazım:

KOVİD’in ağır atlatılmasında ve uzayan KOVİD’ de bağırsak mikrobiyotasının önemini gösteren çalışmaların sayısı artıyor.

Bir pilot çalışmada KOVİD hastalarının bağırsaklarında fırsatçı patojenler artarken faydalı bakterilerin azaldığı ve bu değişikliklerin virüs temizlendikten ve hastalık belirtileri geçtikten sonra da devam ettiği belirlenmişti. 1

Başka bir araştırmada KOVİD hastalarının bağırsak mikrobiyotalarının gripli ve sağlıklı insanlarınkinden farklı olduğu gösterildi.

KOVİD’lilerde kontrol grubuna kıyasla Streptococcus, Rothia, Veillonella ve Actinomyces gibi fırsatçı patojen bakterilerin arttığı ve faydalı bakteri türlerinin azaldığı, H1N1 ile grip geçirenlerin bağırsak bakterilerindeki değişikliklerin KOVİD’e göre daha az olduğu tespit edildi. 2

100 hasta üzerinde yapılan çalışmada da Faecalibacterium prausnitzii, KOVİD hastalarının dışkılarında Eubacterium rectale ve Bifidobacteria gibi bağışıklığı müspet yönde etkilediği bilinen bakterilerin azaldığı ve bu durumun hastalık düzeldikten 30 gün sonra da devam ettiği görüldü. 3

Ayrıca, enflamasyonla alâkalı sitokinlerin ve CRP, LDH, AST, GGT gibi belirteçlerin hastalığın ağırlığıyla farklılaştığı ortaya çıktı.

KOVİD’li hastalarda bağırsak mikrobiyotası bileşimi ile sitokin ve enflamatuar belirteç seviyeleri arasındaki bu münasebet muhtemelen bağışıklık cevaplarının modülasyonu yoluyla bağırsak mikrobiyomunun hastalığın ağırlığında rol oynadığını düşündürmektedir.

Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıktı?

Bağırsak mikrobiyotasındaki bu farklılıkların enfeksiyondan önce de var olduğu için mi hastalığın ağır seyrettiği veya bu değişikliklere KOVİD’in mi yol açtığı henüz kesin olarak bilinmiyor ama şunları söyleyebiliriz:

BİR: Bağırsaklardaki bu değişikliklerin KOVİD’ den önce de var oldukları ispatlanabilirse bağırsak mikrobiyotasının bileşimi düzeltilerek koronavirüse yakalanma ve ağır hastalıkların önlenmesi mümkün olabilir.

İKİ: Bu farklılıklar koronavirüs enfeksiyonunun eseri ise KOVİD geçirenlerin bağırsak bakteri bileşiminin sağlıklı hâle getirilmesi, hastalığın hafif atlatılmasını sağlayabilir, uzun KOVİD’ i önleyebilir.

Sağlıklı mikrobiyota için adam gibi beslenme olmazsa olmaz unsurdur

Sağlıklı bir mikrobiyotaya sahip olabilmek için evvel emirde adam gibi beslenme olmazsa olmaz bir unsurdur. 

Yoğurt, turşu, ayran gibi fermente besinlerin tüketilmesinin KOVİD mortalitesini yüzde 35 azaltabileceğini, KOVİD ölüm oranlarının düşük olduğu ülkelerde diyetin geleneksel mayalı gıdalardan zengin olduğunu gösteren çalışmaların bu sonuçları dolaylı olarak sağlıklı mikrobiyotaya bağlanabilir. 4, 5 

Mayalı ve lifli gıdalar sağlıklı mikrobiyotayı teşvik ederken işlenmiş gıdalar ise tam aksine disbiyozise yani mikrobiyota bileşiminin bozulmasına sebebiyet vererek kronik hastalıklara zemin hazırlıyor. 6

KOVİD’in dünyada en çok görüldüğü ve en çok ölümlere yol açtığı ülkenin Amerika olmasının bir numaralı sebebinin de tüm dünyaya sağlıklı diyet diye dayatılmaya çalışılan Amerikan Beslenme Kılavuzu olduğuna inanıyorum.

Günümüzde bir salgın halini alan kronik hastalıklarda tereyağı ve zeytinyağını karalayıp omega 6 deposu DDO’lu tohumlardan elde edilen bitki yağlarını tavsiye eden; yumurtayı, kırmızı eti, tam yağlı süt ve süt ürünlerini düşman gören, layt ürünlere methiyeler düzen, 3 ana 3 ara öğün beslenmeyi dayatan, 10 bin katkı maddesinin kullanıldığı hazır gıdaları yücelten bu beslenme türünün rolü büyüktür. 7

KOVİD tedbirleri de mikrobiyotayı etkileyebilir

Sağlıklı bir mikrobiyota ve hastalıklardan uzak kalmak için adam gibi beslenmeden sonra adam gibi hayat tarzı da yani hareketlilik, kaliteli ve yeterli gece uykusu, güneş banyosu, huzur, sigara-alkol kullanmamak da önemlidir.

Mikrobiyotayı bozan etkenlere KOVİD tedbirlerinin de eklenmesi gerektiğini dile getiren görüşlere ben de katılıyorum. 8

Hayatın tabii akışını uymadığı gibi aksine onu bozan fiziki mesafe, maske, kapsamlı hijyen, sokağa çıkamama, seyahat engelleri gibi pandemi kontrol tedbirleri ve uygulamalarının bağırsak mikrobiyotası üzerine geniş kapsamlı ve uzun süreli tesirleri olması muhtemeldir.

Bu mevzunun bilim dünyası tarafından tartışılması ve üzerinde düşünülmesi gerekir.

Gelelim neticeye

BİR: Mikrobiyotanın obezite, diyabet, kalp-damar hastalıkları ve kanser gibi kronik olanlar yanında akut hastalıklarda da rolü bulunabilir.

İKİ: Mikrobiyota KOVİD’de de olduğu gibi enfeksiyonlara yakalanma, ağır hastalık ve ölüm risklerinde belirleyici olabilir.

ÜÇ: KOVİD’de bozulmuş olan mikrobiyotanın beslenme veya icabında probiyotik ve prebiyotiklerle düzeltilmesi tedavide çok işe yarayabilir.

DÖRT: Bağırsaklarımıza gözümüz gibi bakmamız şarttır!

Kaynaklar: 

1. https://www.gastrojournal.org/article/S0016-5085(20)34701-6/fulltext
2. https://academic.oup.com/cid/article/71/10/2669/5851452
3. https://gut.bmj.com/content/early/2021/01/04/gutjnl-2020-323020
4. https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.07.06.20147025v1
5. https://ctajournal.biomedcentral.com/articles/10.1186/s13601-020-00323-0
6. https://link.springer.com/article/10.1007%2Fs11938-019-00246-1
7. https://www.nature.com/articles/s41591-020-01183-8
8. https://www.pnas.org/content/118/6/e2010217118

Kaynak: https://www.indyturk.com/node/305076/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/kovi%CC%87din-a%C4%9F%C4%B1rl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-ve-%C3%B6l%C3%BCm-riskini-ba%C4%9F%C4%B1rsak-bakterileri-belirleyebilir

***

EK 1 (30.12.2021):

Kovid-19 hastalarında bağırsak mikrobiyota bileşimi, sitokin seviyeleri ve enflamatuar belirteçler arasındaki ilişkiler, bağırsak mikrobiyomunun, muhtemelen konakçı immün cevaplarını düzenleyerek hastalık şiddetinin ağırlığında rol oynadığını düşündürmektedir. Ayrıca, hastalığın düzelmesinden sonraki bağırsak mikrobiyota disbiyozu, kalıcı semptomlara katkıda bulunabilir. Bu sonuçlar, bağırsak mikrobiyotasının enflamasyonda ve Kovid’deki rollerinin önemini göstermektedir.

Kaynak: https://gut.bmj.com/content/70/4/698

***

EK 2 (1.5.2022): Alterations in microbiota of patients with COVID-19: potential mechanisms and therapeutic interventions

The global coronavirus disease 2019 (COVID-19) pandemic is currently ongoing. It is caused by severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2). A high proportion of COVID-19 patients exhibit gastrointestinal manifestations such as diarrhea, nausea, or vomiting. Moreover, the respiratory and gastrointestinal tracts are the primary habitats of human microbiota and targets for SARS-CoV-2 infection as they express angiotensin-converting enzyme-2 (ACE2) and transmembrane protease serine 2 (TMPRSS2) at high levels. There is accumulating evidence that the microbiota are significantly altered in patients with COVID-19 and post-acute COVID-19 syndrome (PACS). Microbiota are powerful immunomodulatory factors in various human diseases, such as diabetes, obesity, cancers, ulcerative colitis, Crohn’s disease, and certain viral infections. In the present review, we explore the associations between host microbiota and COVID-19 in terms of their clinical relevance. Microbiota-derived metabolites or components are the main mediators of microbiota-host interactions that influence host immunity. Hence, we discuss the potential mechanisms by which microbiota-derived metabolites or components modulate the host immune responses to SARS-CoV-2 infection. Finally, we review and discuss a variety of possible microbiota-based prophylaxes and therapies for COVID-19 and PACS, including fecal microbiota transplantation (FMT), probiotics, prebiotics, microbiota-derived metabolites, and engineered symbiotic bacteria. This treatment strategy could modulate host microbiota and mitigate virus-induced inflammation.

Kaynak: https://www.nature.com/articles/s41392-022-00986-0

***

EK 2 (23.8.2022): Kontrollerle karşılaştırıldığında, ağır Kovid hastalarında önemli ölçüde daha az bakteri çeşitliliği olduğu belirlendi. Ağır Kovid hastalarında genel olarak Bacteroides türü bakteriler bol iken Bifidobacterium ve Roseburium türü bakteriler nispi olarak daha az idi. İlginç bir şekilde, hastalık şiddeti ile aynı bakterinin bolluğu arasında ters bir ilişki vardı.

Kaynak: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35483736/

Makale: Lost microbes of COVID 19: BifidobacteriumFaecalibacterium depletion and decreased microbiome diversity associated with SARS-CoV-2 infection severity

EK 3 (23.8.2022): Kovid ağırlığı ile bağırsak bakterileri kompozisyonu arasında bir münasebet vardır. Bifidobacteria türleri ve Eubacterium rectale dahil olmak üzere anti-enflamatuar bakterilerin bolluğu hafif hastalıkla ve Prevotella copri gibi pro-enflamatuar bakteriler ağır hastalıkla ilişkilidir.

Kaynak: https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fcimb.2022.963338/full

Makale: COVID-19 severity is associated with population-level gut microbiome variations

***

EK 4 (23.8.2022): HÜSEYİN SANCAR BOZKURT “Baş hakemi olmaktan mutluluk ve gurur duyduğum den gelen üst düzey ( Q1 ) çalışmada , daha önce @SabinehazanMD ve geniş bir uluslararası çalışmamızda ilk tespit ettiğimiz (pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35483736/) azalmış Bifidobakteri düzeylerinin artmış #COVID19 hastalık şiddeti arasında

2- İlişki olduğu sonucunu destekleyen #ArtificialIntelligence yani yapay zeka ile yapılan bu topolojik veri analizi sistemi çalışmasında Bifidobakteri düzeyi düşük olan toplumlarda #COVID19 hastalık şiddetinin arttığı tespit edildi, yani kısaca #koah , #dm gibi durumlardan ziyade

3- Bifidobakteri düzeyleri hastalık şiddetinde “causative” yani sebep olduğu bir kez daha ve tekrar ispatlandı çözüm mü? O da çalışmada satır aralarında

Kaynak: https://twitter.com/HSEYNSANCARBOZ1/status/1562093349057724416?s=20&t=rjs-WbxgEVSg-fhlcibn6w

***

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Ahmet Mithat CAN dedi ki:

    BİR KORONAVİRÜS HİKAYESİ

    Koronavirüs ailesinin bir üyesi olan Covid-19 başlayalı beri insanlık; sosyal mesafe, uzaktan eğitim, sokağa çıkma yasakları, bazı iş yerlerinin kapatılması ve toplu sosyal aktivitelerin durdurulması gibi uygulamaları gördü. FİZİKSEL MEKANLARDAN DİJİTAL ORTAMLARA taşınan YENİ NORMAL adlı bir yaşam tarzı uygulanır oldu.

    Covid-19 hızla yayılınca, MODERN TIP AKUT HASTALIKLARDA GÖSTERDİĞİ OLAĞANÜSTÜ BİLGİ, BECERİ, BAŞARIYLA HIZLA DEVREYE GİRDİ ve tanı testleri, tomografiler, yoğun bakımlar, solunum destekleri, ilaçlar ile hastaların imdadına yetişti. Sonrasında da aşı çalışmaları devreye girdi.

    Halen dünya çapında kısıtlama tedbirleri ve aşılama devam ediyor peki ama neden bir türlü pandemi sonuçlandırılamıyor.

    Çünkü, AKUT HASTALIKLARI başarıyla tedavi eden MODERN TIBBIN KORONAVİRÜS MÜCADELESİNDE karşısına HESABA KATMADIĞI bir engel çıktı : KRONİK HASTALIKLAR

    Yapılan araştırmalar hastaların önemli bir yüzdesinin, KRONİK HASTALIĞI OLANLAR, İNSÜLİN YÜKSEKLİĞİ OLANLAR, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ZAYIF KİŞİLER olduğunu gösterdi.

    Modern Tıp, sebebe değil sonuca odaklı olduğu için, sebepleri ortaya koymak, yol göstermek ise bazı hekimlere kalmıştır. Bundan 10 yıl önce, 2011 yılında bağımsız dört Türk Bilim insanı (Prof. Dr. Ahmet Aydın, Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ve Uz.Biyolog Mevlüt Durmuş), ilk defa modern tıbba itiraz etmişler ve insanları uyarmışlardı. Bu bir milattır.

    Prof.Karatay, sadece KRONİK HASTALIKLARA değil, aynı zamanda İNSÜLİN YÜKSEKLİĞİNE dikkat çekiyor.
    Çünkü; tanı konulmuş bir kronik hastalığı olmasa da AÇLIK İNSÜLİN SEVİYESİ 5’İN ÜZERİNDE olan kişiler de, kronik hastalığı olanlarla aynı kategoride değerlendirilmeli diyor. Bu da bize toplumumuzda MİLYONLARCA GİZLİ KRONİK HASTALIĞI olan bireylerin var olabileceğini gösteriyor.

    Prof.Karatay: “Virüsün hücre içerisine girebilmesi için hücre kapılarının açılması lazım. Zayıf bir hücrede kapılar açılır. Sağlıklı bir hücrede ise kapılar kale kapısı gibi sağlamdır, açılmaz ve hastalanmayız.”
    “İnsülininizi zıplatmayın, güçlü bağışıklık sisteminizle bu ve bundan sonraki kronik hastalıklardan ve virüslerden korunun” diyor. Dikkat ettiniz mi bütün yollar İNSÜLİN YÜKSEKLİĞİNE çıkıyor.

    Bu kadar zaman geçti, hızlı bir şekilde aşılar geliştirildi. Ancak hala gelişmiş ülkeler dahil aşı üretim ve tedariğinde sorunlar devam ediyor. Toplumsal bağışıklığın kazanılması zaman alacak. Tabii virüsün mutasyonlarında aşıların etkinliğinin ne olacağı da merak ediliyor.

    Toplumlar endişeli, kaygılı durumda. Peki bu arada yapabileceğimiz bazı tedbirler varken mesela neden hâlâ Prof.Canan Karatay’ın önerilerini dikkate almıyoruz.

    Yine maske, mesafe, hijyeni uygulayalım, yine aşı olalım. Ama Prof.Karatay’ın önerdiği D vitamini, Gargara, Kelle Paça, Kemik Suyu gibi tedbirleri de artık hayata geçirelim. İşe yararsa bundan herkes memnun olacaktır.

    Covid-19 hikâyesi bitecek ama yeni koronavirüs hikâyeleri bizleri bekliyor olacak. Bu koronavirüs hikâyesinin güzel bitmesi dileğiyle…

  2. CANAN KARATAY dedi ki:

    Henüz etkili ve güvenilir olan bir tek aşı yok ortada.
    (en aşağı 5-10 sene gerekiyor)

    III faz denemeleri için gönüllü arayışı içinde herkes.

    Kobay aranıyor, kobay olmamız için mangalda kül bırakılmıyor.

    Mevcut olmayan aşılar için saatlerce, günlece konuşuluyor, otoriteler ha bire aşı da aşı diyor!

    Medya kanalları ile, Beyin yıkama, ve toplum mühendisliği yapılıyor!Medya kanalları maalesef doğru dürüst bilgiyi ulaştıramıyor kitlelere.

    Olmayan aşı can kurtarıcıymış diye halkımıza sunuluyor, her dakika ve her an…

    Grip Aşısı olmaz.
    Grip virüsleri, COVİD 19 gribi da dahil mutasyon geçirip duruyor. 8-10 içinde apar topar üretilen, piyasa kapma savaşları da Mutasyona yetişemiyor, kem küm edip duruyorlar.

Siz de yorumunuzu paylaşın: