D VİTAMİNİ DESTEKLERİ HİÇBİR HASTALIĞI ÖNLEMİYOR
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
D VİTAMİNİ DESTEKLERİ HİÇBİR HASTALIĞI ÖNLEMİYOR
BMJ’ de yayınlanan yeni bir analize göre D vitamini hapları almanın kemik ve kas sağlığı için de kalp hastalıkları, felç ve kanser gibi hastalıkları önlemek için de bir faydası bulunmuyor ve halen devam etmekte olan araştırmaların da bu sonucu değiştirmesi beklenmiyor (1).
Analize göre, aşırı derecede D vitamini düşüklüğü olanlar dışındakilerin sağlıklı beslenerek ve güneşlenerek yeterli D vitamini almaları mümkün oluyor.
Uzmanlar D vitamini desteğinin sadece huzur evinde kalanlar ve soğuk ülkelerde yaşayan siyah derililer için uygun olabileceğini söylüyorlar.
D vitamini meftunları var
Bazı ülkelerde sağlık otoriteleri insanların bahusus kışın günde 10 mikrogram yani 400 Ünite D vitamini almasını tavsiye ediyor.
Bu tavsiye, kışın hakikaten az güneş alan ülkelerde ve özellikle de yaşlı nüfus için kabul edilebilir olmakla beraber D vitamini tavsiyesinde “ipin ucunu kaçıranlar” da var.
Bunlar, D vitamini düşük hatta normal seviyede olanların bile D vitamini almasını, kanda D vitamini ne kadar yüksek olursa o kadar sağlıklı olunacağını ve yüksek D vitamini seviyelerinin hiçbir zararının olmadığını savunuyorlar.
Ben D vitamini seviyeleri düşük olanların bile bunu hap olarak almalarını doğru bulmuyorum çünkü bu kişilere D vitamini vererek bunlardaki beslenme yanlışları ve altta yatan bazı hastalıklar maskelenmiş olur.
D vitamini seviyesi düşüklüğü D vitamini desteği vermeyi değil, o kişide bir beslenme yanlışı, güneşlenme eksikliği veya altta yatan henüz teşhis edilmemiş bir hastalık olup olmadığının araştırılmasını icap ettirir.
D vitamini seviyesinin genetik olarak belirlendiğini dolayısıyla herkes nasıl aynı boyda değilse herkesin D vitamini seviyelerinin aynı olmasının beklenmemesi gerektiğini de hatırlatırım.
D vitamini eksikliği neyi gösterir?
D vitamini eksikliği sağlıklı insanlarda iki duruma işaret eder, birincisi beslenme yanlışları, ikincisi ise derinin yeteri kadar güneş almaması.
Buna göre D vitamini seviyesi düşük olan birine hap verilerek kan D vitamini seviyesinin yükseltilmesi yanıltıcı olur; bu kişi yanlış beslenmeye ve güneş görmeye özen göstermemeye devam eder.
Sağlıklı kişilerde D vitamini taraması yapılması yanlıştır
D vitamini eksikliği ile kanserden kalp hastalıklarına astımdan Alzheimer’ e kadar sayısız hastalık ilişkilendirilmiştir ama bunların hiçbirinde sebep-sonuç ilişkisi gösterilememiştir.
Bu kişilerde D vitamini eksikliğinin sebep değil esas hastalığın sonucu olması muhtemeldir.
Bir kişi D vitamini düşük olduğu için kalp hastası değildir, kalp hastası olduğu için yeteri kadar hareketli değildir, yeteri kadar güneşlenemiyordur ve diyetiyle yeri kadar D vitamini ihtiva eden gıdaları alamıyordur çünkü kalp hastalarına kolesterol var diye yumurta, yoğurt, peynir, kırmızı et, sakatat gibi D vitamini kaynakları yasaklanır. Bir de bunlara D vitamini sentezini de bozan statin (kolesterol düşürücü ilaç) verilir.
D vitamini nasıl olsa çok toksik bir madde değildir, gereksiz alınması sorun yaratmaz görüşüne de katılmıyorum.
Bu insanları vitaminlere başlatmanın ve diğerlerine de kapı açmanın bir yoludur ve bugün D vitamini almaya başlayan biri kısa sürede aynı mantıkla diğer vitaminleri, mineralleri, antioksidanları, balık yağı haplarının da abonesi oluvermiştir.
Vitamin de olsa hiçbir kimyasal ürün hap şeklinde alınmamalıdır.
D vitamini işe yaramıyor
Kapsamlı bir meta-analiz, D vitamini desteklerinin genel olarak sağlıklı insanlarda kalp krizi, felç, kanser, kalça kırığı gibi hastalıkları önlemediğini, ölüm oranlarını azaltmadığını ve gelecekte yapılacak araştırmaların da bu sonucu değiştirmesinin mümkün olmadığını gösteriyor (2).
Tıp Enstitüsü tarafından 2010’ da yayınlanan kapsamlı bir rapor, D vitaminin kanseri önlediği, kalp hastalıkları, diyabet ve diğer sağlık problemleri riskini azalttığına dair yeterli veri olmadığını bildiriyor (3).
D vitamini dayatması o kadar çığırından çıktı ki tıp dünyasının önde gelen dergilerinde “Gerçekten bir D vitamini eksikliği pandemisi mi var” ve “Sağlığınıza iyi gelmediği halde neden d vitamini desteği alıyorsunuz” başlıklı makaleler yayınlandı (4, 5).
Fazla vitamin zararlıdır!
“D vitamini toksik değildir, fazla da alınsa hiçbir zararı olmaz” sözü ancak vitamin propagandistlerinin ağızlarına yakışır.
Bir zamanlar antioksidan özellikleri dolayısıyla insanlara avuç avuç içirilen A ve E vitaminlerinin yüksek seviyelerinin kanser riskini ileri derecede artırdığının ispatlandığını hatırlatırım.
JAMA’ da yayınlanan araştırmaya göre, yüksek doz D vitamininin 70 yaş üzerindeki insanlarda bacak fonksiyonları ve kas kuvveti üzerine bir faydası olmadığı gibi düşme riskini de artırıyor (6).
Fazla alınan D vitamini “D hipervitaminozuna” bu da “hiperkalsemiye” yani kanda anormal kalsiyum artışına yol açar. Bu da iştahsızlık, halsizlik, mide bulantısı, kusma, kabızlık, böbrek taşı ve sık idrara çıkma gibi belirtilere sebep olur (7, 8).
Hiperkalseminin esas mühim zararı kalsiyumun damar cidarına çökmesidir ki bu, uzun vadede kalp krizi riskini artırır; bunu önlemek yani kalsiyumun kemiklerde birikmesini sağlamak için K2 vitaminin verilmesi gerekir.
USPSTF’ nin önemli raporu
Kısa adı USPSTF olan Amerikan Koruyucu Hizmetler Sağlık Kolu’ nun (U.S. Preventive Services Task Force) Annals of Internal Medicine’ de yayınlanan raporunu bütün hekimlerin okuması şart (9, 10).
Kanıta dayalı ve önleyici tıp alanında ülkenin önde gelen bağımsız ve endüstri ile çıkar ilişkileri olmayan uzmanlardan oluşan USPSTF her sene yaptığı değerlendirmelerle ilgili olarak Amerikan Kongresi’ ne bir rapor sunuyor.
Gelelim neticeye
BİR: D vitamini eksikliği tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil sadece bir laboratuar bulgusudur.
İKİ: Tıp laboratuar sonuçlarını değil hastaları tedavi eder.
Kolesterol değerlerine bakarak statin dayatmak ne kadar doğru ise D vitamini düşük olanlara hap dayatmak da o kadar doğrudur.
ÜÇ: Güneş görmeyen ülkelerin vatandaşlarına yapılan tavsiyeleri Türkiye gibi kışın bile yeteri kadar güneşli günleri ve harika D vitamini kaynağı sayısız yiyeceği olan bir ülkenin insanlarına da yapmak ve onları D vitamini almaya özendirmek akıl ve mantık ve bilim dışıdır.
DÖRT: “D vitaminin fazlası zararlı değildir” veya “D vitamini ne kadar yüksek olursa o kadar sağlıklı olunur” diyenler, halt ediyorlar!
Kaynaklar:
1. http://www.bmj.com/content/355/bmj.i6201
2. http://www.thelancet.com/journals/landia/article/PIIS2213-8587(13)70212-2/fulltext
4. http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMp1608005?query=TOC
8. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3191699/
***
EK 1 (11.11.2020): Altta yatan ciddi bir hastalıkları olmayan 70 ve üzerindeki yaşlarda olanlarda, D3 vitamini, omega-3’ler veya kuvvet antrenmanı egzersiz programı sistolik veya diyastolik kan basıncında, omurga dışı kırıklarda, fiziksel performansta, enfeksiyon oranlarında veya bilişsel işlevlerde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklara yol açmıyor.
Kaynak: https://jamanetwork.com/journals/jama/article-abstract/2772758
***
Türkiyenin bulunduğu enlemlerde; kışın Eylül ayının ortalarından itibaren Mayıs ayının ortalarına kadar, deride D vitamini yapan UVB ışınları ülkemize ulaşamamaktadır. Bu nedenle yazıda bahsi geçen “Kışın bile yeterli güneş alan bölgelerimizin olması nedeniyle D vitamini yapmamızın olanağı bulunduğu” varsayımı bilimsel verilerle çelişmektedir. Ayrıca, kanda D vitamini 80 – 100 seviyelerine yükseldiğinde kanda Kalsiyum yükselmesini önlemek ve fazla emilen Kalsiyumu kemiklere ve dişlere göndermek için K2 vitamini de almak gerektiği gerçeğine maalesef yer verilmemiştir.
Vücudun kendi ürettiği ve birçok besinde de bulunan D vitaminini insanlara ilaç olarak satmak büyük bir ticari başarıdır.
flaş… fşa.. flaş… marmara denizinde bulunan ilaçların d vitamini hapları olduğu anlaşıldı. Polis bunları kimin denize attığını araştırıyor.
Canan Karatayın ve ekibinin bu yazıya cevap yetiştirmemiş olmaları hakikaten çok ilginç.
“Vitamin de olsa hiçbir kimyasal ürün hap şeklinde alınmamalıdır.” Bu ifade yukarıda ki makaleden. Bu durumda ilaç diye satılan zehirlerin hiçbiri alınmamalı. Siz bu zehirleri hap biçiminde, iğne aşı biçiminde hastalarınıza vermiyor musunuz?