ŞEKERLİ BESİNLER DEPRESYONA YOL AÇIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
selfie

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Beyaz ekmek, pirinç, makarna ve gazlı içeceklerde bulunan işlenmiş karbonhidratların sadece göbek çevresini genişletmekle kalmadığı, bunların fazla tüketilmesinin depresyon riskini artırabileceği de belirlendi.

İşin iyi tarafı bunun tersinin de doğru olması yani sebze, meyve, tam tahıl ve lifli gıdalarla beslenenlerde depresyon riski azalıyor.

The American Journal of Clinical Nutrition isimli dergide yayınlanan araştırma, glisemik endeks, glisemik yük ile ilave şeker, total şeker, glukoz, sükroz, laktoz, früktoz, nişasta ve karbonhidratlar ve depresyon arasındaki ilişkiyi incelemek için düzenlendi (1).

Women’s Health Initiative Observational Study kapsamındaki çalışmada  50-79 yaş arasındaki 69.954 menopoz sonrası dönemdeki herhangi bir ruhsal hastalığı ve ilaç bağımlılığı olmayan 69.954 kadın 3 sene takip edildi.

Analizlerde, kadınların işlenmiş şeker yeme miktarları arttıkça kan şekerlerinin ve depresyon risklerinin de arttığı belirlendi.

Depresyon riski yüksek glisemik endeksli gıdalarla beslenen kadınlarda yüzde 22 daha yüksek bulundu.

Ani şeker çıkış ve düşüşleri etken olabilir

Araştırmanın başı olan Gangwisch şunları söylüyor (2):

Bunun muhtemel sebebi olarak glisemik endeksi yüksek işlenmiş şeker tüketiminin kan şekerinde ani çıkış ve inişlere yol açması olduğunu düşünüyoruz.

Kan şekeri aniden yükselince ensülin salgılanıyor, bu da kan şekerini düşürüyor ve bir “karşı-düzenleyici” hormonal cevap ortaya çıkıyor.

Bunun sonucu da anksiyete, irritabilite ve açlık hissi artışı olabiliyor.

Aynı şekilde, kan şekerinin düşmesi yorgunluğa da yol açıyor.”

Sebep-sonuç ilişkisi yok

Bu çalışma bir sebep-sonuç ilişkisini göstermiyor sadece bir birlikteliği ortaya koyuyor.

Dolayısıyla da beslenme yanlışlarının mı depresyona yol açması kadar depresyonda olan birinin şekerli gıdalara daha çok yönelmiş olması da mümkündür.

Araştırma kadınlar üzerinde yapılmış olmakla beraber aynı durumun erkeler içinde geçerli olması çok muhtemeldir.

Şekerin bağırsak mikrobiyotasına etkisi var

Sağlıklı yaşamak için bağırsak bakterilerinin (mikrobiyota) ne kadar önemli olduğu, bunun sadece obezite ve diyabet oluşumunda değil kanserden ateroskleroza, Alzheimer’ den ve alerjilere kadar pek çok hastalığın ortaya çıkmasında rolü olduğu yeni anlaşılıyor.

Sağlıklı mikrobiyotanın önlediği hastalıklar listesinde ruh ve sinir hastalıklarının da adı geçmeye başladı.

Yoğurt, turşu gibi fazla miktarda fermente gıda tüketen genç erişkinlerde sosyal anksiyete belirtilerinin daha az görüldüğü, bu etkinin “nevrotiklikleri” yüksek olanlarda daha belirgin olduğu gösterildi (3).

Başka bir çalışmada da bağırsak bakterilerinin beyindeki bağışıklık hücrelerini etkileyerek beyni koruduğu; Alzheimer, MS gibi hastalıkların gidişatını değiştirebileceği tespit edildi (4).

Glisemik endeks ve glisemik yük nedir?

Glisemik endeks bir gıdanın kan şekerini yükseltme derecesini gösterir.

Bu değer, glukozun glisemik endeksi 100 kabul edilerek hesaplanır ve 0-100 arasında değişir.

Glisemik endeksi düşük olan besinlerin hazmı daha uzun sürer ve bundan dolayı da glukozun kana geçişi yavaştır, kan şekeri daha yavaş ve uzun bir sürede yükselir.

Buna karşılık glisemik endeksi yüksek olan gıdalar ise kan şekerini hızla yükseltir, bu hızla insülin salgılanmasına, kan şekerinin aniden düşmesine yol açarak daha fazla açlık hissi yaratır.

Glisemik yük ise, yenen karbonhidrat miktarının glisemik endeksle çarpılıp 100’ e bölünmesiyle hesaplanır.

Glisemik endeksi düşük olan bir besinden fazla miktarda yendiğinde vücuda çok fazla şeker girmiş olacağı gibi, GI yüksek olan bir besinden az yenmesi fazla sorun yaratmayabilir.

Gelelim neticeye

Bu araştırma sağlıklı beslenmenin önemini bir kere daha gözler önüne seriyor.

Depresyon tedavisi ve önlenmesinde sağlıklı beslenmenin de katkısının olması muhtemeldir.

Hastalıkların sadece ilaçlarla önlenebileceği ve tedavi edilebileceğinden şaşmayan modern tıp bu tür araştırmalardan “sağlıklı beslenme tavsiyeleri” değil “yeni ilaç yaratma girişimleri” çıkaracaktır.

Kaynaklar
1. http://ajcn.nutrition.org/content/early/2015/06/24/ajcn.114.103846.abstract

2. http://www.philly.com/philly/health/topics/HealthDay702150_20150807_Could_Too_Many_Refined_Carbs_Make_You_Depressed_.html

3. http://linkinghub.elsevier.com/retrieve/articleSelectPrefsPerm?Redirect=&key=997e9771cbf7bea08258e00b53300078d650a1c1

4. http://www.nature.com/neuro/journal/vaop/ncurrent/full/nn.4030.html

***

EK 1 (28.4.2023): Majör depresif bozukluğun bağırsak mikrobiyomu ve kan metabolomunun etkileşiminin sebep olduğu, enerji ve lipid metabolizmasındaki bozulmalarla bağlantılı olabileceği bulundu.

Müthiş ama…

Gel de bunu psikiyatristlere anlat!

Kaynak: https://jamanetwork.com/journals/jamapsychiatry/article-abstract/2803844

***

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Hilal Güneş dedi ki:

    Şeker en büyük zehirdir diyen bilim insanları boşuna söylememişler demek ki. Varsın pastaneler baklavacılar şekerciler zrar etsin ama biz sağlığımızdan olmayalım.

  2. Kamil Kurtaran dedi ki:

    Diyabet ve metabolizma hocalarımızdan ne zaman şeker, mısır şurubu ve hazır gıdaların obezite ve diyabet yaptığına dair uyarılar duyacağız? Yoksa bunlar gıda şirketleriyle fast food’ cularla ortak mı çalışıyorlar.

Siz de yorumunuzu paylaşın: