ÇOCUKLARA ŞEKER VE ŞEKERLİ ÜRÜN YEDİRME!

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Canan Karatay‘ ın “Karatay Diyeti’yle Beslenme Tuzaklarından Kurtuluş Rehberi” isimli kitabından bir bölüm:

Bebeklikten itibaren çocuğunu şeker, çikolata ve tatlıya alıştırma, ‘turp’ gibi çocuk ve sağlıklı bir yetişkin olsun!

Çocuklara ödül olarak çikolata ve şeker veren anne baba, büyükanne ve büyükbabalara duyurulur…

SORU:

Çocukları neden şekerden uzak büyütmeliyiz

CEVAP:

Ben bir çocuk hekimi değilim! Ancak sağlıklı beslenme yöntemleri, sağlıklı kalma ve sağlıklı yaşama yöntemlerinin bilimsel temelleri her zaman ve her daim aynıdır. Sağlıklı bir bireyin yaşantısı için, asırlardan beri, ana rahminden itibaren hayat boyu aynı kural ve yöntemler geçerlidir. Bu yaklaşım ve yöntemler her daim, her ülkede, her yaşta kişiler için, asırlardan beri süregelen ve bilinmesi gereken temel bilgilerdir.

Bu nedenle aşırı şeker tüketimi sonucu sıklıkla gelişen ve çocukların sağlıklı gelişmeleri ve büyümeleri, olgunlaşmaları önünde önemli sorunlar doğuran bazı hastalıklara kısaca değinmek istiyorum.

13 Mart 2013tarihinde Oxford Üniversitesinde bu konuda önemli bir sempozyuma katılmıştım. Sempozyumun konu başlığı orijinal olarak şöyleydi: SUGAR AND THE BRAIN: FOOD CHOICE, ADDICTION AND THE MENTAL HEATH CRISIS-ASYMPOSIUM WITH ROBERT LUSTIG, MD[1]

Sempozyumda, şekerli yiyeceklerin, yapay şekerlerle tatlandırılmış olan şekerli içeceklerin ve kutuya girmiş, paketlenmiş yiyeceklerin, çocukların ve gençlerin beyninde morfine benzer etki yaptığı, bu konunun uzmanları olan çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında profesörler, psikologlar ve psikiyaristler tarafından tartışıldı.[2]

Toplantıda özellikle, aşırı miktarda şeker tüketiminin çocukların fiziki gelişmelerini bozduğu gibi, vücudun en önelli bir parçası olan beyin fonksiyonlarını da bozduğu bildirildi. Çocuklarımızdaki, konsantrasyon bozukluğu, dikkat azlığı, saldırganlık, öğrenme zorlukları gibi birçok davranış bozukluklarının, hatta otizm hastalığının dahi aşırı şeker ve rafine olmuş (un haline dönüştürülmüş) karbonhidratların kullanmaları sonucu geliştiği, konunun otoriteleri tarafından tartışıldı. Un haline dönüştürülmüş olan rafine karbonhidratlar, ‘polisakkkarid’ dediğimiz kompleks şekerlerdir. Ağzımıza unlu bir lokmayı alıp da çiğnemeye başladığımız anda, hemen tükürüğümüzde bulunan ‘amilaz enzimi’ salgılanır ve kompleks dediğimiz karbonhidratlar hemen basit şekere, yani glikoza dönüşerek kanımıza ve dolaşımımıza geçer ve kan şekerimiz yükselir.

Şekerli içeceklerin çoğu ise aromalı şekerli sulardır. Su içinde erimiş olarak bulunan sıvı şekerlerin hazmedilmeye bile zamanları yoktur! Lifleri parçalanıp un ufak olmuştur ya da bütün lifleri tamamen yok olmuştur. Bu nedenle, ağzımıza alır almaz çok kısa zamanda kana geçer ve hemen kan şekerini ve insülini hızla yükseltirler, adeta zıplatırlar!

Çocuk ve gençlerimiz ve tabii ki büyüklerimiz, kan şekerinin aniden yükselerek verdiği ani ve kısa süreli enerji hissine bağımlılık geliştirirler. Bu nedenle, hoşlarına giden bu hissi sık sık yaşamak isterler! Tabiri caizse daha en erken yaşlardan itibaren oltaya takılmışlardır, artık kurtulmaları çok zordur! Bu durumun alkol bağımlığından bir farkı yoktur! İşte bu sebeple alkolden bile daha tehlikelidir.

Şeker, neden alkolden bile daha tehlikeli?

Çocuklara alkol vermeyiz ama bol bol şekerli içecek veririz de ondan!

Bugün maalesef 2-3 yaşlarında bir çocuk, doğum gününü kutlarken bile ‘bilinçsiz’ annesinden asitli bir içecek isteyebilmektedir! Bu nedenle, alkolden daha tehlikeli olmaktadır. Çünkü çocukların karaciğerlerinin tam olarak gelişimi ortalama 5 yaşlarında tamamlanmaktadır.

Şekerli bir içecek vücuda girince kanımızda özetle şöyle bir yol alır:

Şekerli içecek ÞÞKan şekeri ÝÝÝÞÞ İnsülin ÝÝÝÞÞKaraciğer yağlanması

Gelişimini, bir çocuk ortalama 5 yaşlarındayken tamamlayan karaciğer, daha gelişirken yağlanmaya başlarsa ne olur? Bunun cevabını sanırım bir çocuk bile anlayabilir… İşte bu sebepler çocuklarımızda değil önce kendimize kızacağız!

ALTI AYLIK BEBEKLERDE VE ERGENLİK ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIMIZDA KARACİĞER YAĞLANMASI, TİP-2 DİYABET VE ÇEŞİTLİ ALERJİLERİN SIKLIKLA GÖRÜLME NEDENİ, ŞEKERLİ YİYECEK VE İÇECEKLERDİR (İÇERDİKLERİ MISIR ŞURUBU, GLİKOZ ŞURUBU, ŞEKER VEYA FRÜKTOZDUR).[3]˒[4]

Çocuklarda görülen davranış bozukluklarını önlemek anne babaların, teyze, hala, dayı, amca, anneanne, babaanne, dede, doktor, çocuk bakıcısı, öğretmen ve tabii ki okulları yönetenlerin, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın elindedir.[5]˒[6]

Bu anlamda 1 Ağustos 2013 tarihli Posta gazetesinde önemli bir haber yayınlandı. Haberde, “Dersimiz şişmanlık. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı okul çağındaki çocuklar arasında hızla yayılan obezite ve şeker hastalığına karşı harekete geçti. Hazırlanan proje ile şişmanlık ve diyabet ders müfredatına girecek” deniyordu. Eğer uygulamaya konursa çocuklarımızın sağlığı açısından son derece önemli bir girişim olarak görüyorum. Ancak bu şekilde önemli olan bir girişimde, besin ve enerji değeri yüksek olan sağlıklı doğal yağların ve proteinlerin kullanılmaları gerekmektedir. Boş ve toksik kalori içeren ve temel gıda olarak dahi kabul edilmeyen yüksek glisemik indeksli yiyecek ve içeceklerin bu şekilde bir uygulama programına alınmamaları gerekir!

Ders programlarında, çocukları anlayabileceği anlatımın yanı sıra, örnekler hazırlanarak, örnekleri çocuklara hazırlatarak uygulamalı eğitimin yapılması gerekmektedir. O halde önce öğretmenlerin, anne babaların ve çocuklara bakacak olan tüm büyüklerin de eğitilmeleri gerekmektedir. Örnek verecek olursak, özellikle çocuklarımızın hayran kaldıkları baş tacı öğretmenlerimizin, rol modelleri anne ve babaların, zararlı olan şekerli içecekleri içmemeleri gerekir.

Kaç yaşında olurlarsa olsunlar bebekler ve çocuklar, çevrelerinde olan her şeyi görür, her şeyi duyar, her olayı hisseder ve yaptığınız her hareketi taklit ederler! Söylediğiniz sözleri defalarca tekrarlarlar… Çocuklar, yalnız düşe kalka değil, taklit ede ede ve tekrar yapa yapa büyürler. İşte bu nedenle kronik/dejeneratif hastalıklar genetik de değildir, aynı aile içinde görülmesi, kesin olarak genetik olduğunun bir kanıtı da değildir! Taklitler sonucu aynı aile içinde görülürler.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı olmalarını ve sağlıkla büyümelerini istiyorsak, onlara iyi örnekler sunmamız, sağlıklı yaşam biçimini bizzat yaşayarak göstermemiz gerekmektedir. Uyarmakla, söylemekle ya da yasaklamakla hiçbir sonuç alınmadığı bilimsel olarak da gösterilmiştir!

ÇOCUKLARI NASIL BESLERSENİZ, ÇOCUKLARA NELER SUNARSANIZ ÇOCUKLAR ODUR VE ÖYLE BİR YAŞAM BİÇİMİ EDİNEREK YAŞAYACAK VE YAŞLANACAKLARDIR!

Çocuklarda görülen hastalıkların asıl nedenini, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin Çocuk Sağlılığı ve Hastalıkları Bölümü’nde Beslenme ve Metabolizma Profesörü olan Ahmet Aydın, Taş Devri Diyeti, 7’den 70’e Taş Devri Diyeti ve Otizme Çözüm Var kitaplarında detaylı bir şekilde anlatmış ve çözüm yollarını da göstermiştir. Sağlıklı çocuk yetiştirmek isteyen herkese bu kitapları da okumalarını tavsiye ederim.

Ayrıca ABD Kaliforniya Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Endokrinoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan, Nöroendokrinolog (nöroloji ve endokrin profesörü) Prof. Robert H. Lustig de[7] senelerden beri şekerli yiyecek ve içecekler, trans yağlar ve fabrikasyon işlem görerek pakete girmiş yiyecekler konusunda ABD halkını uyarmakta ve zararlarını anlatmaktadır.[8]

2007 yılında, İstanbul’da 52 Avrupa ülkesinin sağlık bakanlarının katıldığı bir toplantı yapılmıştır. Toplantının bitiminde yayınlanan, sonuç bildirisinde, bütün sağlık bakanları, çocuklarımıza ‘junk food’ denilen zehirli her türlü yiyeceğin ve gıdanın pazarlanmasının durdurulmasını oy birliğiyle istemişlerdir.[9] Tam altı yıl önce yapılan bu toplantıda alınan bu karar ‘hayati’ önem taşımaktadır, ancak 52 ülkeden kaçı bu karara bağlı kalmıştır? Çocuklarımızın geleceği için son derece önemli olan bu karar uygulanabilmiştir? Türkiye’de uygulama yapılabiliyor mu? Bunlar sorulması gereken önemli sorulardır.

Çocukları koruma amacıyla, daha sonraki yıllarda da ABD’de benzer şekilde önlemler alınmaya çalışılmıştır.[10] ABD’de, çocuklara yönelik menüler sunan lokantalarda ve iş yerlerinde, çocuk menüleriyle birlikte plastik oyuncak verilmesinin yasaklanması istenmiştir.[11] Ama uygulama soru işareti olarak kalmıştır!

UYGULAMALARIN SON DERECE SIKI BİR ŞEKİLDE DENETLENMESİ GEREKMEKTEDİR! YALNIZ KANUNLAR, YÖNETMENLİKLER, TÜZÜKLER ÇIKARARAK, PROGRAMLAR İLAN EDEREK ÇOCUKLARIMIZI VE GENÇLERİMİZİ KORUYAMAYIZ, ONLARA SAĞLIKLI BİR YAŞAM SUNAMAYIZ!

[1]Wednesday, 13th March 2013- Medical Sciences Teaching Centre, South Parks Road, Oxford OX1 3PL.

[2]Food and Behavior research. www.fabresearch.org

[3] Han JC, et al. 2008 Insulin resistance, hyperinsulinemia, and energy intake in over-weight children. J Pediatrics. 152:612-617.

[4]Robert Lustig. FAT CHANCE. The bitter truth about sugar. Fourth Estate Publisher. 77-85 Fulham Palace Road. London SW 8JB, 2013.

[5]Richardson Alex., They are what you feed them: how food can improve your child’s behaviour, mood and learning. The basics. 1rst ed. Harper Thorsons, An Imprint of Harper Collins Publishers 77-85 Fulham Palace Road, Hammersmith, London W6 8JB.

[6]Yudkin J., Pure, White and Deadly. How sugar is killing us and what we can do to stop it. Reissued with a new introduction by Robert H. Lustig, MD. Reissued in Penguin Books 2012. Printed in England by Clays  Ltd, St Ives plc. ISBN: 978 -0241-96528-3.

[7]Lustig, Robert., FAT CHANCE. The bitter truth about sugar. 2013., First published in Great Britain by Fourth Estate. An imprint of HarperCollinsPublishers. 77-85 Fulham Palace Road, London W6 8JB. www.4thestate.co.uk

[8]Johnson RJ., et al.  2007 Potential role of sugar(fructose) in the epidemic of hypertentension, obesity and metabolic syndrome, diabetes, kidney diseasee, and cardiovascular disease. Am j Clin Nutr. 86:899-906.

[9]İstanbul, 2007: 52 European health ministers voted to cease marketing of junk foods to children.

[10] Los Angeles: 2007: Federal Communications Comisione(FCC) Deborah Taylaor-Tate: ‘I expect the food industry to police itself’.

[11]Santa Clara and San Francisco, 2010: ‘Toy ban’ on happy meals.

Siz de yorumunuzu paylaşın: