TEREYAĞI KALP KRİZİ VE FELÇLERE YOL AÇMIYOR, DİYABET RİSKİNİ AZALTIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Endüstri tarafından maniple edilen sözde bilim adamları sayesinde tüm dünya senelerce tereyağından mahrum bırakıldı.

Tereyağı öcü gibi gösterildi, margarin ve bitkisel yağlar kalp dostu yağlar olarak göklere çıkarıldı.

Gel gelelim kalp krizi ve felçler bırakın azalmayı salgın bir hastalık gibi artmaya başladı.

Kalp damar hastalıklarının sebebinin doymuş yağlar değil şeker ve trans yağlar olduğu artık saklanamaz bir gerçek olarak gözler önünde.

Yumurtadan özür dilendi.

Yoğurt ve peynire “Biz ettik sen etme” dendi.

Sıra şimdi tereyağında!

15 ülkede 636 bin kişi üzerinde yapılan 9 çalışmanın analizinde günde bir yemek kaşığı (14 gram) tereyağı tüketilmesinin kardiyovasküler hastalıkları, koroner kalp hastalıklarını, felçlerle ilişkili olmadığı gibi diyabet riskini azaltabileceği ortaya çıktı (1).

Araştırmaya göre tereyağı yiyenlerde tüm sebeplere bağlı ölümlerde yüzde 1’ lik bir artış var.

Plos One’ de yayınlanan çalışma bugüne kadar tereyağı üzerine yapılan metaanalizlerin en önemlilerinden biri.

Tereyağı ne zararlı ne faydalı

Uzmanlar araştırmalarını şu sözlerle değerlendiriyorlar (2):

Bu sonuçlar tereyağı tüketiminin uzun vadede sağlık üzerine etkisinin olmadığını veya çok az olduğunu gösteriyor.

Tereyağının az veya çok yenmesi ölüm, kardiyovasküler hastalıklar veya diyabette büyük farklılıklara yol açmıyor.

Sonuçlarımız, diyet kılavuzlarında tereyağı tüketimiyle ilgili önemli bir değişiklik yapılmasını gerektirmiyor.”

Araştırmacılardan Dr. Laura Pimpin’ in görüşleri de şöyle:

“Daha fazla tereyağı tüketenlerin diyet ve hayat tarzları genel olarak daha kötü olmakla beraber bunun fazla bir önemi olmadığı anlaşılıyor.

Buna göre tereyağının yerinin tam orta şeritte olduğu söylenebilir.

Tereyağı, diyabet ve kardiyovasküler hastalık risklerini artıran şeker ve nişastadan daha sağlıklı ama margarin ve soya, kanola, ayçiçeği ve sızma zeytinyağından daha kötü bir seçim.”

Bunlar nasıl profesör olmuşlar?

Araştırmanın uzmanlarından Pimpin’ in cümleleri bana halk arasında sık tekrarlanan “Bunlar nasıl profesör, nasıl bilim adamı olmuşlar” sözünü hatırlattı.

Zeytinyağını margarin, soya, kanola ve ayçiçek yağıyla aynı kategoride değerlendirmek için herhalde Tufts Üniversitesi’ nde profesör olmak lâzım.

Bu bilim adamının USA’ da zeytinyağlarının hangi teknoloji ile üretildiğinden haberdar olduğunu, soğuk sızma mefhumunu duymuş bile olacağını sanmıyorum.

Bu kadar cehalet ancak Amerika’ da tahsille mümkün olsa gerek.

Meta-analizlere temkinle yaklaşılmalıdır

Bir bilimsel araştırma değerlendirilirken bunun önce akıl ve mantık ile bilim ve tıbbın temel prensipleriyle uygun olup olmadığına bakılması gerekir.

Randomize kontrollü araştırmaların bile “işin tabiatı gereği” kusursuz ve mükemmel olmaları imkânsızdır.

BİR: Meta-analize alınan araştırmalar 15 farklı ülkede yapılmış. Tereyağının bu ülkelerin tümünde de “aynı” nitelikte olması mümkün değildir. Bizim köy tereyağımız ile Amerika’ da markette satılan tereyağı aynı olabilir mi?

İKİ: Araştırmalarda kalp-damar hastalıkları, diyabet ve ölüm riskini etkilediği için dikkate alınanlar dışında bilinen ve bilinmeyen daha pek çok faktör olabilir.

Fiziki aktivite ve genetiğin “es geçilmesi” bile bu araştırmaların değerini ciddi derecede azaltır, hatta bana göre “sıfırlar”.

ÜÇ: Katılımcıların beslenme özelliklerini belirleyen sorgulamalar ne kadar güvenilirdir? Herkesin her gün aynı miktarda yağ tükettiğinden nasıl emin olunabilir?

DÖRT: Metaanalizdeki araştırmaların hiçbiri randomize değildir yani güvenilirlikleri düşüktür.

BEŞ: Araştırmalardaki sonlanımlar tıbbi ve hastane kayıtlarıyla, ölüm sertifikalarına göre değerlendirilmiştir.

Daha da pek çok sebep sayılabilir.

Meta-analizler evet çok önemli ve değerlidir ama sonuçları akıl-mantık ve bilim-tıbbın temel prensipleriyle çelişiyorsa bunlara ihtiyatla yaklaşılmalıdır.

Gelelim neticeye

Kalp-damar hastalıklarının beslenme ile yakından ilişkili olduğuna itiraz edecek bir olduğunu sanmıyorum.

Her zaman tekrarladığım gibi beslenme bir bütündür, tek bir besin ögesinin sağlıklı veya hasta olmayı belirlemedeki rolü sınırlıdır.

Bütün mesele “adam gibi beslenmektir” ve tereyağı da bunun unsurlarından sadece biridir.

Lâkin marketten aldığınız şık ambalajlı ürünün “tereyağı” olmadığını anlamanız için “hakiki ve gerçek köy tereyağı” yemeniz gerekir.

Kaynaklar:

1. http://journals.plos.org/plosone/article?id=info%3Adoi%2F10.1371%2Fjournal.pone.0158118

2. http://www.dailymail.co.uk/health/article-3666211/Butter-NOT-bad-doesn-t-raise-risk-heart-disease-major-study-claims.html

Yazı için 6 yorum yapılmış:

  1. Halil İbrahim Ateş dedi ki:

    İnsanları margarin yedirerek kalp hastası yapanların yaptıkları yanlarına mı kalacak?

  2. Akil adam dedi ki:

    Tüm dünyada kalp hastalıklarından ölenlerin çoğunun sebebi bizde de doktorların tereyağı yerine önerdikleri Ünilever firmasının trans yağlı Vita yağları idi. Unutumadık!

  3. Okan dedi ki:

    Margarincilerle kola kola giren Kalp Derneğini de unuttuğumuzu sanmasınlar. Çok ama çok acı!

  4. Tamilla Aktaş dedi ki:

    Buradaki tereyağlarında yağ oranı 82%.Özellikle kontrol ettim çoğu bilinen markaları, köy tereyağını sattıklarını iddia edenler dahil. Ama yurdışında 82,5% altında ise yağ oranı-tereyağı değildir diye uyarıyorlar.Ülkeden ülkeye kriterler değişiyor mu, yoksa gerçekten yağ değil? Cevaplarsanız, sevinirim…

  5. Abdullah Özkaynak dedi ki:

    Sözde uzmanlarımız sayesinde bu çok uluslu big farmadan yemediğimiz kazık kalmadı.Satılan bilime de bilim adamlarına da hayır!

  6. Muhittin budak dedi ki:

    Tereyağ yemeye 2013 yılında başlamıştım bir ara gerçek Tereyağı yedim ve bende jeton düştü! Bu yediğim gerçek tereyağı ise diğer tereyağ diye yediğim neydi? Diye sordum kendi kendime ve ineği olan emine teyzenin köyünde soluğu aldım. Şimdi yıl 2019 ve hala gerçek tereyağı yiyorum. Ya sizin tereyağınız gerçek tereyağ mı?

Siz de yorumunuzu paylaşın: