COVİD-19′ DA KOMPLO TEORİLERİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Gülümser Heper‘ in Veryansıntv’ deki yazısı:

Amerikalılar komplo teorilerini severler. Biz Türkler de çok severiz. İnsanın olduğu yerde komplo beklememek ve teorilerini reddetmek safdilliktir. Bazıları komplo teorileriyle dalga geçebilir ancak komplo teorilerini sevmeyi komplo olmadığına delil olarak göstermek, sınırlı ve sorunlu bir algıyı gösterir. Komplolar olduğuna inanmak veya inanmamak diye bir seçenek toplumlara dayatılamaz. Doğru ve yanlış diye bir seçenek de toplumlara dayatılamaz. Algı dediğimiz şey rölatiftir. Herkesin algısı, zekâsı, eğitimi ve niyetinin yansımasıdır.

Soğuk savaş döneminde CIA’nın, uluslararası boyutta propagandalar yaparak kirli oyunlar oynadığı bilinir. Bu oyunlarda birincil olarak kullanılan meslek grubu mensubu gazeteciler olmuştur. CIA’nın mesajlarını iletmek üzere tanınmış gazetecilere ciddi paralar ödediği bilinir. Ünlü Watergate skandalını ortaya çıkaran Carl Bernstein, Mockingbird operasyonunu yürütmek üzere içerisinde Pulitzer ödülü almış gazeteciler de dahil olmak üzere para karşılığında  üzere CIA’nın elemanı gibi davrandığını, yalan hikâyeler yazarak ajansın ajitasyonunu ve propagandasını yaptığını itiraf etmiştir. CIA’nın misyonunu desteklemek için, birçok gazeteciye fabrikasyon bilgiler verildiğini, bu bilgileri gazetelerine taşımayanların tehdit ve şantaja uğradığını açıklamıştır. Yani yaşadığımız dünyada komplo vardır ve komplo insanı ilgilendiren her alana uyarlanabilir.

Bu programın devamı Covid-19 salgınında yürütülüyor. Pandeminin başında doktorlara neredeyse her bir Covid-19 hastasını ventilatöre yerleştirmek üzere türlü çeşit endikasyonlar dikte ettirildi. Tüm gazeteler bir ventilatör bir hayat anlamına gelecek başlıklar attılar. Hatta hastaya gelir gelmez ventilatöre alın talimatları, tartışmalı ilaçlarla rehber tedavi protokolleri sunuldu. Doktorlar doktorluğu bırakıp yazılı talimatların uygulayıcılarına dönüştü. Hekimlik tecrübesi ayaklar altına alındı.  

Geçenlerde The Wall Street Journal, doktorların artık fikir değiştirdiğini, sağ kalım ve daha iyi prognoz için temel tedavide ventilatörün en son akla gelmesi gerektiğini söylüyorlar. Peki her hastaya bir ventilatör akımını ana medyaya pompalayan akıl kimin aklıydı?

Ventilatörler, soluk borusuna yerleştirilen bir tüp aracılığıyla akciğerlere hava pompalayan cihazlardır. Burun ve ağızın devreden çıkarılarak akciğerlere basınçlı hava vermenin Covid-19 hastalarının akciğerlerine fayda yerine daha fazla zarar verdiği, ağır bedeller ödetilerek anlaşılmıştır. Bırakın hasta olmayı, elastikiyetini kaybetmemiş akciğerlerde bile yüksek basınçlı oksijen kişilerin akciğerlerini perişan edebilir.

Oksijeni düşük hastalarda burun ve ağızı devreden çıkarmadan sürekli pozitif basınçlı oksijen veren cihazlar (CPAP) hastalar için daha idealdir.   

Birçok çalışma, ventilatöre alınan Covid hastalarında ölümü %50’nin üzerinde oranda tanımlamıştır. İtalya’da kritik 1300 hastanın % 88’ini ventilatöre alındığını ve kritik hasta grubunda ölümün %26 oranında olduğunu belirtmiştir.    

The Journal of the American Medical Association’da yayınlanan bir makale, Mart 2020 ile Nisan 2020 arası dönemde New York’ta 5700 Covid hastasında mekanik ventilatöre alınan hastalarda ölüm oranını %76,4 ila %97,2 oranında değiştiğini söylemektedir.

Yine bir çalışmada Seattle bölgesinde yoğun bakım ünitesine alınan 24 hastanın %75’inin mekanik ventilasyona alındığı, ventilatöre alınan hastaların yarısının 1-18. günlerde öldüğü belirtmektedir.

Hastayı ventilatör cihazına almanın kendi başına getirdiği riskler mevcuttur. Cihazla yüksek basınçta yüksek yoğunlukta oksijen vermenin hava keseciklerine zarar vererek akciğer hasarı yaptığı zaten bilinmektedir. Ayrıca uzun süreli sedasyonun (uyutmanın) bilhassa yaşlılarda solunum merkezini baskılayarak geri dönüşümü olmayacak şekilde solunum yetmezliğini tetiklediği de bilinmektedir. Öyleyse Covid salgınının başlarında ventilatör cihazlarını adeta hayat kurtaran bir mucize gibi sunma aymazlığını pompalamak nasıl gazeteciliktir?  

Hekimlerimiz, artık pandemi başlangıcında dikte ettirilen hastaların hayatını kurtarmak için ventilatör kullanımını önceleyen tedavi protokollerini terk ediyorlar. Evde tedavide yüksek doz vitamin C ve bir takım minerallerden faydalanıyorlar. Hastanede tedavide çoğunlukla kortizon, askorbik asit, tiamin ve düşük molekül ağırlıklı heparinlerden faydalanıyorlar. Ancak kendilerine dikte ettirilen gereksiz ventilatör kullanımı gibi gereksiz ilaç kullanımı dayatmalarıyla da hesaplaşmaları gerekiyor.

Aynen 1950’lerde olduğu üzere, CIA, gazetecileri propaganda yapmak üzere kullandığı ayan beyan ortadayken, son 10 ayda gazeteler Yeni Dünya Düzeni için kalem oynatırken, komplo diyerek Covid operasyon teorilerini küçümsemek kime hizmet edildiğini göstermez mi?  

Kaynak: https://www.veryansintv.com/covid-19da-komplo-teorileri

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Fuzûlî dedi ki:

    ‘Ancak kendilerine dikte ettirilen gereksiz ventilatör kullanımı gibi gereksiz ilaç kullanımı dayatmalarıyla da hesaplaşmaları gerekiyor’.

    Bunu şimdi söylemek kolay, ama hastalığın hiç bilinmediği dönemde bilhassa yoğun bakım uzmanlarının o ağır yükü yüklendiği dönemde sorunu çözmek kolay değildi.

    Entübasyon endikasyonlarının başında akut hipoksemi geldiği ve SARS-Cov-2’nin immün supresyon yapıcı etkisi bilinmediği için hasta kaybı oranı ‘o dönemde’ çok yüksek oldu.

    Bu sebeple salgın aşırı abartıldı, salgın diyorum çünkü pandemi kelimesini hak edecek yaygınlıkta olmadı.

    Bu tür durumlarda bilhassa yoğun bakımlarda beynelmilel kılavuzlara (guideline) uymak gerekir, ama hekimin bu kılavuzları hastaya optimal şekilde uygulaması ise maharet ve tecrübe ister.

    İşte bu sebeple tababet (tıp değil) bir san’atdır.

    İşte bu sebeple, artık acilen normal hayata geçilmelidir. İnsanlar virüsten değil, açlık ve bedbahtlıkdan ölmeden…

Siz de yorumunuzu paylaşın: