DÜNYA ASTIM GÜNÜ İÇİN ALTERNATİF AÇIKLAMA
Artık neredeyse her hastalığın, her sağlık probleminin bir günü ya da haftası var.
Yarın, yani 3 Mayıs da ‘Dünya Astım Günü’.
Bu güzel bahar gününde pek çok yerde toplantılar, konuşmalar, televizyon programları yapılacak; gazetelerde, dergilerde yazılar çıkacak.
Yıllardan beri astımlı hastalarla uğraşan, onları tedavi eden bir hekim olarak bugün için benim de söyleyeceklerim var.
Dünya Astım Günü’ ne ‘temiz bir kalp’ ile saf saf bakanlar, insanların bu tür özel günlerde bir hastalık konusunda bilgilendirilmesinin hiç de kötü bir şey olmadığını düşünebilirler ama böyle günlerin kapitalist ekonominin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu çoğu kimse bilmez.
Ben Dünya Astım Gününü hastalarımı ve ilaç endüstrinin oyunlarının farkında olmayan veya oldukları halde seslerini çıkarmayan meslektaşlarımı uyarmak için kullanıyor ve bu bakımdan çok da faydalı buluyorum.
Astım korkulacak bir hastalık değildir
Her geçen gün hayatları astımdan değil, onun yarattığı korkulardan dolayı zindan olan pek çok hasta görüyorum. Zamanımın önemli bir kısmını “tedavi değil teselli” alıyor.
Astımın korkulacak bir hastalık olmadığını ve tedavisi astım kadar yüz güldürücü olan çok az hastalık olduğunu tekrarlayıp duruyorum. Hastalar ve özellikle astımlı çocukların anneleri şaşkın şaşkın yüzme bakıyorlar şaka mı yapıyorum diye.
Hastalarıma astımlıların doktor kontrolü altında olmaları, sigara içmemeleri ve içilen ortamlarda bulunmamaları, beslenmelerine dikkat etmeleri, spor yapmaları ve düzenli bir hayatları olmaları dolayısıyla daha uzun ve sağlıklı yaşadıklarını hatırlatıyorum.
Astım klinik bir teşhistir
Astım hastanın dikkatle dinlenmesi, sorgulanması ve ayrıntılı muayenesi ile teşhis edilen bir hastalıktır. Bazı hastalarda –o da başka hastalıkları dışlamak için- bir takım tetkikler yapılması gerekebilir.
Bir kişinin astım olduğunu kanıtlayan ne özel bir kan tahlili, ne alerji testi, ne röntgen ne tomografi vardır ama görüyorum ki envai çeşit tetkik yapmadan astım teşhisi koyan hekim kalmadı.
Astım teşhisi için yapılan tetkikler çoğu zaman hastanın canını ve cüzdanını yakmaktan başka bir işe yaramıyor.
Astım ilaçları kullananların çoğu astımlı değil
Son senelerde gereksiz ilaç tedavisi akıl almaz boyutlara erişti. Birkaç defa öksürene, nefesim daralıyor, içim sıkılıyor diyene hemen astım teşhisi konup astım ilaçları peynir-ekmek gibi yazılıyor.
Sürekli ilaç kullanması gerekir diye rapor verilenlerin çoğu hayat tarzında yapılacak bazı düzenlemeler ile ilaca gerek kalmadan iyi olabilecek hastalar. Hatta içlerinde astımla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar bile var.
Neredeyse her gün, nefesi daraldığı zaman kullanması için Ventolin fısfıs yazılan panik atak hastası görüyorum.
Bu hastalara “İlaç kullanmanıza gerek yok. Şunlara şunlara dikkat edin; şunları şunları yapın, yeterli” dediğimde şaşırıyorlar:
”Nasıl olur Hocam? Doktorumuz bize bu ilaçları ömür boyu kullanmasanız tıkanıp kalır ölürsünüz demişti” diyorlar.
Astımlılarda yapılan yanlışlar
Astım ömür boyu devam eden bir hastalıktır ama bu her hastanın hayatı boyunca ilaç kullanacağı manasına gelmez.
Astımlıların en az üçte birinde “ilaç bile kullanmadan” tam kontrol sağlamak mümkündür. Çocukluk çağında başlayan astımın hastaların yarısından fazlasında buluğ çağından sonra kendiliğinden iyileştiğini de eklemek isterim.
Hastaların yüzde 50-60’ ında ise sadece sprey kortizon yeterli olmasına karşılık astım teşhisi konanların neredeyse tümüne kortizonla beraber uzun tesirli nefes açıcı (UTNA) ihtiva eden ilaçlar yazılması artık Allah’ ın emri oldu.
Bazı ilaç firmaları sadece sprey kortizon ihtiva eden ilaçlarını yavaş yavaş üretimden de kaldırıyorlar. Bu durumun benden başka biri tarafından farkına varılmamış olması imkânsız ama kimsenin sesi soluğu çıkmıyor.
Bunların “sonra ilaç firmalarını, çok değerleri ürün müdürlerini, medikal direktörleri darıltırız” endişesi taşıyan kibar meslektaşlarım olduğunu düşünüp teselli oluyorum.
Uzun tesirli nefes açıcı ilaçların (UTNA) astımlıların ancak yüzde 10 kadarında gerekli olduğunu ama buna aldırış eden kimsenin kalmadığını, UTNA’ ların çok pahalı ilaçlar olduğunu da hatırlatmak isterim.
İş ekonomik kayıpla bitse ona da razıyım. UTNA’ ların gerçek manada ihtiyacı olmayan kişilere -özellikle küçük çocuklar ve başka ilaç kullananlara da- yazılması sağlık bakımından çok zararlı olabilir. Gereksiz UTNA kullanımının astımın ağırlaşmasına ve astımdan ölümlere yol açtığı biliniyor.
Bilimsel olarak UTNA’ ların ancak diğer ilaçlarla kontrol altına alınmayan ağır hastalara verilmesi gerekirken ilk defa astım teşhis edilen (ki bunların çoğu astım değil gelip geçici solunum yolları enfeksiyonlarıdır) hastalara dahi UTNA yazılabiliyor.
UTNA: Bu ilaçlardaki etken maddeler formoterol ve salmeterol’ dur.
Artık UTNA da kesmiyor
Astımın çok iyi tedaviye çok iyi cevap veren bir hastalık olmasına rağmen hastaların ancak yüzde 1 kadarının tam olarak tedavi edilebildiklerini gösteren “müthiş araştırmaların” sebebi hastalara daha fazla ilaç yazılmasına zemin hazırlamaktır.
Kortizon + UTNA’ yı çoğu hastada gereksiz bulurken meğerse bu daha iyi günlerimiz de haberimiz yokmuş. Şimdi bu muhteşem ikiliye bir de anti-lökotrien ilaç ekleme modası çıktı.
Artık her astımlıya hatta bazen öksürene, sözde nefesi tıkanana kortizon + UTNA + anti-lökotrien yazılıyor.
Anti-lökotrien ilaçların da ancak özel durumlarda denenebileceği ve sınırlı sayıda hastada işe yarayabileceği kanaatindeyim.
Gelelim neticeye
Dünya Astım Gününün ilaç endüstrisinin pazarlama araçlarından biri olduğunu unutmayın.
Dünya Astım Gününü kutlayalım kutlamasına, ama ticari amaçlar için kullanılmasına karşı uyanık olalım.
En önemlisi, de aman doktorlar ve hastalar olarak konu mankeni durumuna düşmeyelim.
Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü ……… sayabildiğiniz kadar son yılların icadı olan bu günler hepsi de insanlara daha fazla para harcatmak için icadedilmedi mi? Buna bir de astımlılar günü eklemişlerse şaşmamalı
hocam mütişsiniz size cok ama cok teşekkür ederim