BİLİM, BİLİMSEL ARAŞTIRMA VE BİLİMSEL YAYIN NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Çok değerli “Hocam” Prof. Dr. Cankat Tulunay’ ın hekimler arası haberleşme platformunda bana yazmış olduğu mektup ve benim ona cevabım:
Sevgili Küçükusta Hoca,
Yazılarınızı ilgiyle izliyorum ve çoğuna da imzamı atarım. Bazı genellemelerinizi ise doğru bulmuyorum. Örneğin “Bizdeki derneklerin ise hiçbiri bilimsel değildir; hepsi ilaç endüstrisinin maddi destekleriyle faaliyet gösterir ve onların menfaatlerine zarar verecek herhangi bir ifade kullanmaları asla mümkün değildir” demeniz doğru değil.
Eğer www.kfd.org.tr ye bakarsanız Klinik Farmakoloji Derneğinin senelerdir sizlerin yeni yeni söylediklerinizi kamuoyuna aktardığını ve dürüst olmayan ilaç firmaları ile mahkemelik olduğunu ve bütün bunlara rağmen savaşına devam ettiğini görürsünüz.
Diğer bir nokta ise ilaç firmaları ile ilişki. Diplomanızı satmadığınız, ilaç firmalarına kiraya vermediğiniz sürece, aklınızı kullanarak, onurunuzu koruyarak endüstri ile işbirliği yapabilirsiniz.
“Oysa ben bilerek bilimsel yayın yapmadığımı ve bizde bilimsel yayın diye sunulan yazıların bilimle alakası olmadığını senelerdir yazıp çiziyorum” diyorsunuz.
Kusura bakmayın bu konuda da size katılamayacağım. Türkiye’ de birçok bilim adamı ilaç firmalarının dahli olmadan çok ciddi, uluslararası yayın yapmakta ve yapmaya da devam edeceklerdir.
Herhalde sizin kastınız ilaç firmalarına taşeron araştırmacı olarak hizmet verenler (!) olmalı. Onları biz Allaha havale ediyoruz!!
Aşağıda ilaç firmalarının katkısı olmadan tarafımızdan yapılan araştırmalara birkaç örnek veriyorum. Baştaki 2 araştırma PIPERSKA RATIONAL PRESCRIBING GROUP FOR EUROPE üyeleri tarafından Avrupa’ da jenerik ilaç kullanımını teşvik için yapılmıştır (PIPERSKA grubuna ilaç firmalarından herhangi bir kişi katılamaz ve PIPERSKA grubu ilaç firmalarından hiçbir şekilde destek alamaz, üyeleri akademisyenler ve genellikle üst kademe bürokratlardır). 19-21 Martta Lubliyana’ da yapılacak kongre ile bilgileri ” http://www.ceestahc.org/pliki/polecamy/piperska/piperska-group-programme%20final%208%20Nov%202011.pdf ” linkinden erişebilirsiniz.
Sevgi ve saygılar
Dr. F. Cankat Tulunay
KAYNAKLAR:
Comparing policies to enhance prescribing efficiency in Europe through increasing generic utilization: changes seen and global implications. Godman B, Shrank W, Andersen M, Berg C, Bishop I, Burkhardt T, Garuoliene K, Herholz H, Joppi R, Kalaba M, Laius O, McGinn D, Samaluk V, Sermet C, Schwabe U, Teixeira I, Tilson L, Tulunay FC, Vlahović-Palčevski V, Wendykowska K, Wettermark B, Zara C, Gustafsson LL. Expert Rev Pharmacoecon Outcomes Res. 2010 Dec;10(6):707-22.
Policies to enhance prescribing efficiency in europe: findings and future implications. Godman B, Shrank W, Andersen M, Berg C, Bishop I, Burkhardt T, Garuoliene K, Herholz H, Joppi R, Kalaba M, Laius O, Lonsdale J, Malmström RE, Martikainen JE, Samaluk V, Sermet C, Schwabe U, Teixeira I, Tilson L, Tulunay FC, Vlahović-Palčevski V, Wendykowska K, Wettermark B, Zara C, Gustafsson LL. Front Pharmacol. 2010;1:141. Epub 2011 Jan 7.
Efficacy and safety of topical nimesulide in the treatment of knee osteoarthritis. Ergün H, Külcü D, Kutlay S, Bodur H, Tulunay FC., J Clin Rheumatol. 2007 Oct;13(5):251-5.
Cost-minimization analysis comparing topiramate with standard treatments in migraine prophylaxis. Ergun H, Gulmez SE, Tulunay FC., Eur Neurol. 2007;58(4):215-7.
Bu da benim cevabım:
BİLİM, BİLİMSEL ARAŞTIRMA VE BİLİMSEL YAYIN NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Çok değerli Hocam,
Mektubunuz ve hele de “Yazılarınızı ilgiyle izliyorum ve çoğuna da imzamı atarım” ifadeniz beni çok mutlu etti.
Ben de bahsettiğiniz hususlara açıklık getirmek ve bazı düşüncelerimi tekrarlamak istiyorum.
“Derneklerinin hiçbirinin gerçek manada bilimsel olmadıkları ve hepsinin ilaç endüstrisinin maddi destekleriyle faaliyet gösterdikleri” iddiamın -aşağıdaki noktaların altını çizerek- arkasındayım:
BİR: Benim bilmediğim, farkında bile olmadığım gerçek manada birkaç bilimsel dernek elbette olabilir ama derneklerin tümünü hesaba katarsak bunların devede kulak bile olamayacağını sanırım siz de kabul edersiniz.
İKİ: Olmayacak dua hükmünde değerlendirebilirsiniz fakat benim anlayışıma göre gerçek manada bilimsel derneklerin ilaç firmalarıyla dolaylı veya dolaysız “hiçbir” maddi ilişkisinin olmaması gerekir.
**
Klinik Farmakoloji Derneğini elbette yakından ve takdirle takip ediyorum fakat ben de söz ettiğiniz konularda hiç de “yeni” sayılmam. En azından 15 seneden beri bu konularda yazıyor, çiziyorum.
**
Endüstri ile bahsettiğiniz şartlarda ilişki tabii ki mümkündür.
**
Herkes benim PubMed’ de sadece 5. isim olduğum “tek” bir yayınım olduğunu başıma kakıp duruyor. Evet, doğru ama ben bunu “taammüden” yaptım. Adımın geçtiği tek yayın da orada zaten benim iradem dışında boy gösteriyor.
Bilerek bilimsel yayın yapmadım ama bu, yayın yapmayı beceremediğim için değildir. Beni bilenler, sineğin kanadından yazı çıkaracak ve bunu PubMed’ de de bulunacak bir yayın hâline getirecek bilgi, birikim ve kabiliyetim olduğunu da bilirler.
Bunu önemli saysaydım, 30 seneye yakın Cerrahpaşa’ da görev yapmış biri olarak benim de PubMed’ de adımın geçtiği –atmıyorum- onlarca yayınım olabilirdi. Hatta bu kadar sene üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmış olan birinin PubMed’ de adının geçmemesi “tarihe geçecek” bir başarı olarak da görülebilir; ciddiyim.
Bilimsel araştırma ile klinik çalışmaların birbirine karıştırılmamsı gerektiğini; “yayın yapmış olmak için yayın yapmayı” gerekli ve doğru bulmadığımı; bu hakkımı “doçent olmadan önce kullandığımı” belirterek bu konuya nokta koyuyorum.
**
Sizin örnek gösterdiğiniz yayınlara gelince: Bunların hiçbiri de benim nazarımda -kusuruma bakmayın- bilimsel yayın değildir. Ama dikkat edin, bunlar değersizdir, yapılmasın demiyorum; sadece “bilimsel yayın değildir” diyorum.
Özetle; sizinle de bilimin, bilimsel araştırma ve bilimsel yayının tarifinde birleşmeden, anlaşmamız mümkün görünmüyor.
Selam ve saygılarımın kabulünü diliyorum.
Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
KAYNAK:
2. Karikatürün yazısı: “I know you’ ve had over 100 articles published, but my question was ‘Have you ever made a contribition to the literature?”
Değerli Ahmet Hocam;
Çok ama çok haklısınız. Sadece akademik amaçlı, meraka dayanmayan, yeni ve farklı bir bakış açısı içermeyen ve felsefesi olmayan yayınlar. Aynı konuda, binlerce birbirinin türevleri olan yayınlar. Her ne kadar Einstein ‘düşünce ve bilimsel veri parametreleri değiştirilmeden, aynı şartlarda binlerce kez aynen tekrarlanan yayınlardan, farklı bir sonuç beklemenin aptallık’ olduğunu söylemesine rağmen akademik yayınlarda bu bol miktarda görülür. Aykırı ve sıradışı düşünüyorsanız, özellikle hemen sizin de ‘sıraya’ girmeniz için zorlarlar, akademisyen olmak sıradışı-merak ettiğiniz düşünceleri araştırmak değildir günümüzde, tam tersine ‘sıradan’ olmaktır. Elbette onlarda yayın, yayın ama bilimsel değil sadece akademik yayın: Kes, kopyala, (biraz değiştir), yapıştır… Örneğin yurtdışında ‘sporcularda laktik asit düzeylerine C vitamini etkisi’ konulu bir yayın yapılır, bizimkiler onu alır ‘basketbolcularda laktik asit düzeylerine C vitamini etkisi’ diye yayınlar ve bu tip yayınlar ile iyi, başarılı bir akademisyen olur. Kısaca ‘sıradışı’ akademisyenler de mutlaka vardır ama ‘sıradan’ olanlar daha çoktur.
Siz çabanızı gayet iyi anladığımı düşünüyorum, siz iyi bir akademisyenin nasıl olacağı üzerinde değil, iyi bir bilim adamının nasıl olması gerektiği üzerinde duruyorsunuz. Ve bence en iyisi yapıyorsunuz…
merhaba,ben tıpçı değilim.farklı bir alanda doktora yaptım,öğretim görevlisi değilim bir şirkette çalışıyorum ama akademik kariyer ve akademik yayın yapmaya çalışıyorum. bu sayfayı da google search yaparken gördüm. tartışma hoşuma gitti.her iki tarafında da haklı ve haksız bulduğum yanları var.tamam türkiyede akademisyenlik ve bilimsellik istenen seviyede değil, ama türk birşey yapamaz ne varsa bu avrupalılarda, elin amerikanı şöyle yapmış böyle yapmış demek, türkiyededen bir numara olmaz demek işin kolayına kaçmak gibi geliyor bana. yani bu yüzden yayın yapmıyorum demek doğru değil. akademik yayınların sayısı kadar niteliği de artmalı fakat bu çalışmayla ve sabırla olur. bu alanda yatırım yapılarak olur.belki 10 sene sonra türkiyede bilimsel yayın yapılır. ama türkiyede bu işler olmuyor dersek 10 sene sonra kendimizi yine aynı noktada buluruz, karanlığa söverken.böyle olmasını istemiyorsak tek bir mumu bile azımsamadan yakmalıyız.