DOLU MUDUR BOŞ MUDUR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Melih Altınok‘ un yazısı:

Henüz ortada koronanın olmadığı Ocak 2019 tarihinde, hastanelerdeki yoğun bakım doluluk oranıyla ilgili, Milliyet gazetesinden bir haber:
Sağlık Bakanlığı: Yoğun bakımda 4 yataktan 1’i boş! Konuyla ilgili ulaştığımız Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel şunları söyledi: Yoğun bakım yatak sayıları ülke genelinde yeterli sayıda görünmesine karşın, kış aylarında görece yetersizlik karşımıza çıkıyor Yaşlıların ve kanser hastalarının bağışıklık sistemlerinin zayıflamış olduğu düşünüldüğünde kış aylarında en ufak bir grip bu hastaların organ fonksiyonlarında gerilemeye yol açar ve hastaların yoğun bakım ihtiyacını doğurur… Bu grup içinde KOAH tanısı olan hastalar kış aylarında atak geçirmekte ve acil servislere yoğun bakım gerektiren bir durumda başvurabilmekte.”
Peki, o dönem hastanelerin yoğun bakım servislerinin doluluk oranı nedir? Eskiden hasta sayıları her gün ekranlardan canlı verilmediği için hatırlamazsınız. Haberden öğrenelim:
“Bakanlık devlet hastanelerinde 2017 yılında yüzde 73.8, 2018 yılında ise yüzde 74.2 oranında doluluk olduğunu açıkladı.”
Çarşamba günü itibariyle açıklanan yoğun bakım doluluk oranı da yukarıda sayılarını verdiğim geçmiş yıllarla aynı. Hatta daha az. Yüzde 71.7. Özetle geçen ve önceki yıllarda olduğu gibi yine yoğun bakımdaki 4 yataktan biri boş.

***

Pek çok kişinin kafasına takılan bu durumu yoğun bakım uzmanı bir hekim arkadaşıma danıştım. Hekimimizi, pandemi ve izolasyon tedbirleriyle ilgili farklı düşündüğüm bir isim olması nedeniyle özellikle seçtiğimi de belirteyim.

Yoğun bakımların korkulduğu şekilde kilitlenmemesini, eskiden grip gibi solunum yolu hastalıkları yüzünden hastaneye gelenlerin şimdi evlerinde kalmalarına bağlıyor. Yoğun bakımlarda ağırlıklı olarak korona hastalarının olduğunu söylüyor.
Bu yıl gripten ve diğer solunum yolu hastalıklarından kaynaklı olarak kimsenin yoğun bakıma ihtiyaç duymaması sorgulanmaya değer bir durum.
Çünkü yoğun bakım, hastaların gitmeye kendilerinin karar verdiği bir bölüm değil. Hekimlerin ve hastanelerin kararıyla “gerek duyulunca” yatırıldığımız özel yerler.
Yoğun bakım uzmanı, bu sene “gribin aniden bitmesini” maske ve sokağa çıkma yasakları gibi sıkı izolasyon tedbirleriyle açıklıyor.
Ancak söz konusu önlemlerin grip gibi üst solunum yoluyla bulaşan koronayı niçin engellemediği sorusu hâlâ izaha muhtaç.

***

Evet, bu noktada sizin gibi benim de aklıma Sağlık Bakanı’nın “5 haftadır (grip) tarıyoruz yok… Bu dönemin mevsimsel gribi artık kovid” sözleri geliyor.
Acaba diyorum, “bu senenin gribi” nedeniyle alınan izolasyon tedbirleri olmasa ne olurdu?
Tıpkı gripte olduğu gibi, korona vakaları da yazın insanlar açık havada güneşe çıkınca azalır, kış aylarıyla birlikte de artar mıydı?
Ee, zaten öyle olmadı mı?
Ayrıca izolasyon tedbirleri nedeniyle evlerde havasız, hareketsiz ve körüklenen ölüm korkusuyla moralsiz kalmanın insanların bağışıklığını zayıflattığını gösteren bilimsel tezler de var. Kimi hekimler insanları bu senenin gribine karşı asıl bu “asayiş tedbirlerinin” ve paniğin savunmasız hale getirdiğini delillendiriyorlar.
“Olur mu canım öyle şey, bir şey yapmadan” mı diyorsunuz?
İsveç yaptı işte. Her yerde artarken bugün ülkede vakalar ve ölüm sayıları stabil diyeceğim ama…
Orası medeni İsveç, halk bilinçli” diyeceksiniz. Oranlardan konuştuğumuz halde, “10 milyonluk ülkeyi mi örnek veriyorsunuz” diye söyleneceksiniz.
Ama yaptı.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2020/12/04/dolu-mudur-bos-mudur

Siz de yorumunuzu paylaşın: