İsveç’te 25 yıl boyunca sürdürülen kapsamlı bir araştırmada, her gün 50 gramdan fazla yağlı peynir tüketmenin demans riskini yüzde 13 oranında azalttığı ortaya çıkmış. Bilim dünyasında heyecan yaratan bu sonuçlar, özellikle yüksek yağlı peynirlerin zihinsel sağlığı korumada beklenmedik bir kalkan görevi görebileceğini gösteriyormuş.

Bu geniş kapsamlı çalışma, zatürre aşılarının ağır zatürre için hastaneye yatışları azaltmak bir tarafa tam aksine artırdığını, zatürreye bağlı ölümleri de önlemediğini net olarak ortaya koyuyor. Çalışmayı yapanlar sonuçlar karşısında “aşının zatürreye sebep olduğu söylenemez” diyecek kadar şaşırmışlar.

Hepatit B aşısı değil, zamanlaması ve her yenidoğana yapılması yanlış idi. Bu yanlışın farkında olmak için ileri zekâlı olmaya da bilim adamı olmaya da gerek yok. Ama kimse bu yanlıştır demedi, diyemedi. Hepsi korktu veya menfaatine zarar gelmesinden çekindi. CDC, işte “bir tıp talebesinin bile tespit edebileceği” bu yanlışı düzeltti.

Deve, lama ve alpaka gibi devegiller türlerinde bulunan çok küçük antikorların (bunlara nanobody veya minyatür antikor adı veriliyor!), şizofreni ve Alzheimer gibi beyin hastalıklarının tedavisinde güçlü, yeni bir tedavi imkânı sağlayabilecekleri ortaya çıktı.

Bağırsak gazında bulunan ve çürük yumurta kokusuna benzer bir koku yayan hidrojen sülfürün, yaşlanan beyin hücrelerini bilişsel gerilemeden ve Alzheimer hastalığından koruyabileceği bulundu. Farelerde yapılan çalışmaya göre hidrojen sülfür tau proteinlerinin hiperfosforilasyonunu önleyerek etkili oluyor.

Şarkı söylemek (özellikle birlikte, koro hâlinde) bağışıklık sistemini gerçekten güçlendiriyor. Bu etki tek bir seansta bile başlıyor, düzenli yapıldığında ise daha güçlü hâle geliyor. İlla profesyonel olmanız gerekmiyor. Haftada 1-2 kez arkadaşlarınızla ya da bir koroyla şarkı söylemek bile yeterli. Hem stres azalıyor, hem bağışıklık proteinleri artıyor, hem de çok keyifli!

Pfizer’ in mRNA tabanlı grip aşılarının zaten gripten ciddi bir zarar görmeyecek olan 18-64 yaş grubunda işe yaramadığı ortaya çıktı. Aşı, şirketin saklamaya çalıştığı 65 yaş üzeri grupta da tabii ki işe yaramaz çıktığı gibi yan etkilerinin daha fazla ve ciddi olduğu da anlaşıldı. Pfizer, bu çalışmasıyla geleneksel grip aşılarını da gömmüş oldu.

Kedi mırıltıları, kemik yoğunluğunun artırılması ve yara iyileşmesi için tıbbi tedavilerde kullanılan frekanslarla örtüşen 25 ila 150 Hertz arasında frekanslar yayıyor. Mırıldayan bir kedinin yanında bulunmanın insanlarda stres seviyelerinin azalması, kan basıncının ve kalp atış hızının düşmesiyle de bağlantısı var.

“Bilim” dediğimiz şey asla dogmatik bir otorite değildir. Bilim, sürekli kendini düzelten, yanılabilen, çıkar grupları tarafından manipüle edilebilen bir süreçtir. Dün “bilim” sigara içmeyi, DDT’yi, talidomidi, asbesti, trans yağları, suni tatlandırıcıları savunuyordu. Bugün de bazı şeyler (bunların neler olduğunu gayet iyi biliyorsunuz!) “bilimsel uzlaşı” diye dayatılıyor ama 20-30 yıl sonra bunlara aynı utançla bakıyor olabiliriz.

ABD Sağlık Bakanlığı benim onlarca senedir dile getirdiğim Modern Tıp hatalarını birer birer düzeltmeye çalışıyor. Sağlık Bakanı Kennedy bugünlerde özellikle çocukluk çağı aşıları olmak üzere üzerine tek bir olumsuz kelime bile söylemenin büyük bir suç ve günah olarak kabul edildiği aşı uygulamalarına yoğunlaşmış durumda. Benim de senelerdir dile getirdiğim yanlışları bir bir düzeltmeye çalışıyor.