İnsanların soğuğa duyarlılıkları da tepkileri de çok farklıdır. Kimi dokuz kat giyinse de yazın bile üşür, kimi deprem profesörü Şener Üşümezsoy gibi karda kısa kollu atletle gezer. İnsanların üşüyen yerleri de değişiktir. Kiminin elleri buz gibidir. Kiminin başı soğuğa hassastır. Kimi ayaktan, kimi kulaktan, kimi burnundan üşür. Kiminin de içi yanar, ama dışı serindir türküdeki gibi.

Hastalar, doktorlar, eczacılar, ilaç firmaları… kısaca herkes tarafından çok sevilen bir hastalık var. Bu hastalık, birkaç gün işten kaytarmak, ailesinin, çevresinin ilgisini çekmek isteyenler için de idealdir. Üstelik de öyle astım gibi, bronşit gibi kalıcı değildir, insanı birkaç gün rahatsız eder ama sonra iz bırakmadan geldiği gibi de geçip gidiverir.

Modern tıp veya yeni adıyla McDonalds Tıbbı, gereksiz teşhis ve tedavilerle insanlara zarar verirken sağlık harcamalarını da artırıyor. Son “İmdat” çığlığı İngiltere’ den geldi; bizde durum oradan da kötü olabilir. Tıbbi tetkiklere, ilaca, ameliyatlara harcanan paranın kendi cebimizden çıktığını, vatandaş da doktor da kavramadan buna çare bulunamaz.

Modern tıp artık “fast food tıbbı” olarak adlandırılıyor. Her ikisinde işler “fast” yani “çabuk” yürüyor. Fast food el değmeden hazırlanıyor, hastalar el değmeden muayene ediliyor. Muayene süresi fast food yeme süresi kadar, üç-beş dakika. Fast food da hasta ediyor fast food tıp da. Her ikisi de sahiplerine çok kazandırıyor, çalışanlarına ve tüketicilerine kaybettiriyor. İkisinden de uzak durun!

Sağlığımız üzerine bu kadar çok olumsuz etkileri olan, üstelik de diyetimizde bulunması şart olmayan Çin tuzundan veya diğer monosodyum glutamat (MSG)  uzak kalmanın, en azından olabildiğince az tüketmenin doğru olduğunu savunuyorum. Son senelerde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok yiyeceğe lezzet verme amacıyla katılmaktadır. MSG, gıda katkısı olarak E-621 adıyla bilinir.