Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Devamlı yeni hastaneler açılıyor ve hepsi de hastalarla dolup taşıyor. Şimdi de büyük illerimize şehir hastaneleri inşa ediliyor. Gerçekte şehir gibiler, büyük ve kapsamlılar.

Şöyle İstanbul’un varoş ilçelerini dolaştığınızda her semtte neredeyse 2-3 tane şatafatlı yapının yükseldiğini görürsünüz. Gecekonduların ve çarpık yapılaşmanın arasında, içi ve dışıyla ultra lüks bu binalar hemen dikkatinizi çeker ve “acaba bu bina ne?” diye merak ettiğinizde özel hastane olduğunu öğrenirsiniz. 

Sadece İstanbul’da değil hemen her şehirde konforlu ve gösterişli özel hastaneler yükselmekte.

Tabii elbette insanımız her şeyin en güzeline layıktır. Ancak hastaneler ve hastalıklar şimdiki kadar gündemimizde olmalı mıdır?

Doğrusu sağlık konusunda abartılı reklamların yapılması yasaktır. Ama bakıyoruz bazı hekimler ve sağlık kuruluşları ustalıklı bir şekilde, bilgilendirme adı altında bu yasağı aşmaktadırlar. 

Geçenlerde uğradığım özel bir hastanenin yayınladığı ve dağıttığı dergiyi alıp göz attım. Hastalıklar hakkında güya bilinçlendirme, başlıklarını alıntıladığım şu tip sözlerle yapılmış:

Benlere dikkat! Altından kanser çıkabilir.

Başınız ağrıyorsa önemseyin! Beyin tümörünün başlangıcı olabilir.

Kabızlık deyip geçmeyin! Bağırsaklarınızda habis bir durumu araştırın.

Öksürük krizine mi giriyorsunuz? Akciğer kanseri çıkabilirsiniz.

Kanserden korkmayın, geç kalmaktan korkun!

Aslında hastalıklar konusunda bilgilendirme uygun şekilde yapıldığında faydalıdır. Ancak bugün rastladığımız şekliyle yapıldığında yararın olup olmadığı şüphelidir. Anatomi ve fizyoloji dersi için hazırlanan slayt, maket ve videolar eşliğinde sunulan programların önemli bir kısmı hep bu örnekler gibi kişilerin içine vesvese sokarak hastane ve doktorları dolaşmalarına, özetle mutsuzluklarına yol açar. Kısacası sonuçta bazılarının cebini doldurur.

Geçenlerde bir televizyon kanalından aradılar ve yarım saatlik bir programa davet ettiler. Nasıl olacak diye sorduğumda, “Program başı 3 bin lira” dedi telefondaki bayan. “Yarım saatlik program için verdiğiniz bu para fazla değil mi?” diye soracak olduğumda kadının verdiği cevap şaşırttı beni:

“Hayır, doktor bey. Programa çıkmayı kabul ederseniz program başına o parayı siz vereceksiniz.”  

İşinizi gücünüzü bırakıp, vakit ayırıp ve hazırlanarak televizyon programına katılacaksınız. Bunlara rağmen para ödeyeceksiniz. Peki, sebep ne? Niçin bu tip programlarda hekimler boy gösterirler?

Görünüşte hekimler tıptaki yeni gelişmeleri, tanı ve tedavi yöntemlerini tanıtmaya yöneliktir. Sanki “mucizevi tedavi”, ”harika sonuçlar”  alınıyor gibi gösterirler. Ancak yan etki ve komplikasyonlardan hiç bahsetmezler. Aydınlatma onamını yerine getirmezler. Bilgi kirliliğinden geçilmez.

Parayla televizyonda program yapan hekim ve sağlık kuruluşları ise aynı sözünü ettiğimiz hastane bülteni gibi, maalesef hasta çekmeye yönelik açıklamalarda bulunurlar. “Konunun uzmanı hekimlere görünün” veya “Hekiminizi özenle seçin” gibi sözlerle kendilerini tarif ederler.

Son yıllarda bir de internet sağlık alanımıza girdi. Bilgiye erişim ve ulaşım kolaylaştı. Bireylerin sağlıkla ilgili tutumları ve davranışları böylelikle önemli ölçüde değişti. Herhalde insanlarımız hekim olma isteklerini böylece tatmin ediyorlar.

Hastalık belirtilerini okuyarak, Google kullanarak kendilerine teşhis koymakta ve hekimlerin verdikleri ilaçları birtakım olumsuz yorumları okuyarak reddetmekteler. 

Sağlık kurumlarına ve hekimlere ulaşılabilirlik de günümüzde kolaylaştığı için insanlarımızın tıbba bağımlılıkları giderek artmaktadır. Bu da olumsuz bir gelişmedir. 

Kaynak: http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/tibba-bagimli-olmak-19430.html