Mayo Klinik sağlıklı bir cilde sahip olabilmek için yenmesi gereken besinlerin listesini yayınladı. Bunlara ben de büyük ölçüde katılıyorum ama itiraz ettiğim hususlar da var. Listede rahmetli annemin hem yediği hem de kabuğunu yüzüne sürdüğü salatalığın olmamasını da beklerdim. İşlenmiş şeker, işlenmiş un ve trans yağlardan besinler ise “food non grata” dır.

Her 11 kişiden biri diyabet hastasıymış, güldüm. Bu daha iyi günlerimiz. Dünya modern tıbbın beslenme tavsiyelerinin peşinden gitmeye devam edecek olursa tablo her geçen gün daha da vahim bir hâl alacak. Yapılması gerekenler: BİR: Toplum ve hekimler bilinçlendirilmelidir. İKİ: Paketli hazır gıda ve içeceklerden olabildiğince uzak durulmalı daha doğrusu tamamen vazgeçilmelidir. ÜÇ: Yiyecek-içecek reklâmları yasaklanmalıdır.

Kolesterol ilaçlarının foyası bir bir ortaya çıkıyor. Önce diyabet ve hafıza kaybına yol açtıkları prospektüslere girdi, şimdi hastaların %43’ ünde kas problemlerine yol açtığı gösterildi. Statinleri mukaddes vatan toprağı gibi savunan “milyonlarca insan tarafından kullanıldı, dünyanın en emniyetli ilaçlarıdır” diyen kahraman bilim adamları şimdi nerelerdeler acaba?

Obezite tedavisinin standart tedavi yöntemi haline gelen ameliyatlara yeni bir alternatif çıktı. Mide arteri bir kateterle tıkanan hastaların kısa zamanda kilo verdikleri belirlendi. Gel gelelim obezite bir hastalık değildir, yanlış beslenme tavsiyelerinin yarattığı bir tıp rezaletidir. Obezite, adam gibi beslenerek ve hareket ederek hem önlenebilir hem tedavi edilebilir.

Diyabetli hastalar üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada göbek çevresi genişliğinin kalp hastalıkları riskini kilo ve vücut kitle endeksine (VKE) göre daha doğru gösterdiği ortaya çıktı. Kilo ve VKE’ nin günde zamanı sadece iki kere gösteren bozuk bir saatten farkı olmadığını bilim dünyası ne zaman anlayacak bilemiyorum.