İYİ DE HANGİ ARA?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Sabah gazetesinde Salih Tuna‘ nın yazısı:

Üniversiteler, anlı şanlı profesörler, topyekûn tıp dünyası ittifak halinde “Sosyal mesafe ve maske şart ama tek çare aşı” diyor.
Malumunuz tüm dünyada “resmi ve meşru” görüş bu.
Aykırı hiçbir sese tahammülleri yok. O kadar ki, “Söyletmen vurun!” muamelesi çekiyorlar.
Neden?
Yeryüzündeki tüm devletler, tüm üniversiteler, dijital ve konvansiyonel tüm medya “resmi ve meşru” görüşün yanındayken üç- beş aykırı ses de karşısında olsa, ne çıkar bundan?
Bu telaş, bu panik nedir?
Hele hele şappadak yayımdan kaldırmak neyin ifadesidir? Üstelik en aykırı görüşlere yer açmakla övünen dijital mecralarda!..
Kovid-19 hakkında “resmi ve meşru” görüşe aykırı seslerin duyulmasından neden bu kadar rahatsız oluyorlar?
Pandemiye karşı verdikleri savaşa (kafa karışıklığı oluşturarak) sekte vurulmasını istemediklerinden mi?
Yani, sırf insan sevgisinden mi?

***

Kıyamet Topu” yalanıyla Irak işgal edildi. Yüzbinlerce Iraklı çocuk insan haklarını dilinden düşürmeyen modern dünyanın gözleri önünde ilaç ambargosu nedeniyle öldü.
O vakit de aykırı her ses terörize edildi. Sonuç ne oldu peki? Yıllar sonra itiraf edilmedi mi Kıyamet Topu’nun yalan olduğu?
Diyeceksiniz ki ne alakası var; biri bilimin konusu pandemi, diğeri nihayetinde siyasi.
Çok haklısınız. Fakat…
Madem bilimin konusu, neden aykırı seslere “bilimsel” tepki göstermek yerine adeta “siyasi” tepki gösteriliyor?
Farklı görüşlerin susturulmasını istemek bilimsel bir tutum mu?
Bilimle uzaktan yakından alakaları yoksa, yani saçmalıyorlarsa, “resmi ve meşru” görüş sahipleri her daim yanlarında olan dijital ve konvansiyonel medyada rezil rüsva etsin onları işte. Daha ne!

***

“Resmi ve meşru” görüş dışındaki içeriklerin sosyal medyada engellenmesi spekülasyonlara neden olmanın dışında ne işe yarıyor?
Bırakın herkes düşüncesini özgürce dile getirsin.
Aforoz edilmesin hiç kimse.
Daha geçenlerde bir İtalyan doktor pandemi hakkında yaptığı konuşmanın sosyal medyadan kaldırılması üzerine feveran ediyordu.
Böyle yapılırsa komplo teorilerine zemin hazırlanmış olur. Zira komplo teorileri için en mümbit ortam sansür ve sıkı denetimdir.
Kovid-19 laboratuvarda üretildi lakırdısına inanmaya müsait bir zihne sahip değilim.
Lakin inananların argümanlarını sonuna kadar dinlemek isterim.
Herkesin de buna hakkı vardır.
“Açık toplum” bunu gerektirir.
“Aşı belasına insanlara chip takıp kontrol altına alacaklar” diyenleri de çok “sempatik” buluyorum.
Her şeyden evvel tüm insanlık modernizm tarafından kontrol altına alınmış alınacağı kadar. Ayrıca “Yolluydu, müstahaktı” diyen o eleman gibilere chip takılsa ne olur takılmasa ne olur!
Gelgelelim, aşıların niteliği üzerine tartışmaktan daha doğal hiçbir şey olamaz.
Nitekim, yere göğe sığdırılamayan Pfizer – BionTech‘in geliştirdiği koronavirüs aşısı hakkında ABD’li Pfizer şirketinin CEO’su Baurla birkaç gün önce “Aşı yapıldıktan sonra virüsün bulaşıp bulaşmaması konusunda emin değiliz” dedi.
Emin olduğumuz şudur: Çin aşısı daha güvenli. İnsanlık tarihi boyunca geliştirilen tüm aşılarla aynı klasik yöntemi kullandığı için.
Ne ki, gen teknolojisi kullanılarak üretilen diğer aşı tipine göre üretilmesi çok daha yavaş.
Çin bu yavaş üretim sorununu nasıl aştı bilemiyoruz.
Lakin şu soruyu sormadan da yapamıyoruz: Yaklaşık 1.5 milyar Çinliyi hangi ara aşılayacak kadar doz ürettiler de sırayı ihracat aşamasına getirdiler?

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/salih-tuna/2020/12/08/iyi-de-hangi-ara

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: