AMERİKA’ DA BİR HASTANE MACERASI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
yavuz eryılmaz

Uz. Dr. Yavuz Eryılmaz’ ın yazısı:

Başlığa bakarak, hemen ülkemizdeki bir hastaneyi veya sağlık sistemini kötüleyeceğimi zannetmeyiniz.

Elbette şu anda ülkemizde uygulanan sağlık sisteme dört dörtlüktür diyemeyiz, örneğin performans sistemi gibi pek çok uygulamalarına karşıyım ama sonuçta resmi veya özel bir sağlık kuruluşuna rahatça başvurabiliyorsunuz.

Peki, tedavi olabiliyor musunuz işte orası tartışmaya açık bir konu.. O tetkik, bu tetkik derken bir de işin içine defansif hekimlik girdiğinde işler uzadıkça uzayabiliyor.

Bazen de işler sarpa sarabiliyor.

Benim size anlatacağım hastane macerası; ülkemizde değil Amerika’da bir kamu hastanesinde yaşadıklarım ve şahit olduğum inanılmaz manzaralar.

Mayıs 2012 sonlarında New york’ ta yaşayan yakınımın dudağında “mucocele” denilen bir şişkinlik oluştu.

Eve en yakın bir kamu hastanesine gittiğinde kendisine eylül ayında sabah saat sekiz buçuğa  muayene randevusu verildi.

Randevu tarihinde hastaneye gittiğimizde çok ilginç şeylere şahit oldum.

Hastanenin ilk başvuru bankosu üç gözlü camlı bir bölmeydi.

Bölmenin yaklaşık üç metre önünde yere çizilmiş kalın kırmızı  bir  çizgi vardı.

İnsanlar bu çizginin arkasında sıraya girmişlerdi ve çizginin yanında dolaşan iri kıyım bir Afrika kökenli Amerikalı güvenlik görevlisi vardı.

Sıra bize geldiğinde bankoya yanaştık ve kayıt kuyut yapılarak bize bir numara verildi ve bekleyiniz denildi.

Bu numara ile muayene olacağımızı zannettik ama yanılmışız. Yarım saatlik bir beklemeden sonra, bir bayan numaramızı söyledi ve yanına gittik.

Tekrar kayıtlar başladı.

Bu sorgu sual içerisinde, annenin kızlık soyadı ve hangi dinde olunduğu da soruldu.

Sadece bu sorular bizde sorulmuş olsaydı benim necip tatlı su entellerim kızılca kıyamet koparırlardı.

Meğerse din sormanın gerekçesiyse, yaklaşık on beş sene önce Ürdün’ lü Müslüman bir hastanın kendisine uygulanan tedavinin İslami kurallara aykırı olduğundan dolayı açtığı tazminat davasını kazanmasından dolayı kural haline getirilmiş.

Kayıtlar bittiğinde bize tekrar beklememizi ve yönlendirme hemşiresi tarafından çağırılacağımız söylenildi.

Tekrar bir yarım saat kadar beklerken, sigortası olmaya altmış dört yaşında gariban bir bayan hastaya yapılan muamele gerçekten içimi sızlattı.

Allaha şükür ki ülkemizde bu tür şeyler olmuyor. Bekleme sırasında, duvardaki bir yazı dikkatimi çekti.

Bizde o tür yazılarda hasta hakları anlatılır ama orada duvarda  on dokuz madde halinde “ Patient’s Bill of Rights” yazılıydı.

İlginç..

Yönlendirme hemşiresinde de bir sürü ahret sualinden sonra tekrar beklememiz söylendi.

Yarım saat sonunda oradaki bir görevliye yaklaşıp neden beklediğimiz sorulduğunda ise bize tekrar ilk kayıt yaptırttığımız bankoya gidip yönlendirme numarası almamız söylendi.

Oradan bizi dördüncü kattaki bir bankoya yönlendirdiler.

Meğerse, dördüncü kat poliklinik katıymış.

Elimizdeki numara ile bankoya gittiğimizde tekrar beklememiz söylendi ve beklemeğe başladık.

Etrafta da gene iri yarı zebellâ gibi ve bellerinde her türlü caydırıcı alet olan iki tane güvenlik elemanı vardı.

Biz beklerken altmış üç yaşında olduğunu söyleyen ve altı ay önce boğazındaki bir tümörden ameliyat olan hasta kontrole gelmiş ama, garibanın tüm dosyası kaybolmuş.

Adam biraz yüksek sesle konuşmağa başladığında hemen yanında korumalardan birisi peydahlandı ve kendisini münasip bir lisanla ikna (!) ederek hastane dışına çıkardı.

Neden sonra bankodaki ceberut bayan bizi çağırdı, tekrar kayıt kuyut yaparak beklememizi söyledi.

On, on beş dakika sonra çağrıldık ve hemşire tarafından tekrar kayıta alındık.

Bu arada kayıt yapan hemşire bir taraftan kayıt yapıyor bir taraftan da radyodaki şarkıya ıslıkla eşlik ediyordu. Ne de olsa özgürlük(!) hakkıydı.

Sonunda yaklaşık olarak iki saat bekledikten sonra hekimin yanına ulaşabildik.

Ben kendimi tanıtıp uluslararası kimliğimi gösterdiğimde bize nazik davrandı ama, kendisi özür dileyerek pratisyen hekim olduğunu bu konunun uzmanına gitmemizi söyledi.

Bunun için de tekrar o ceberuttan kayıt yaptırıp randevu almamızı söyledi.

Ağız cerrahından randevu almamız için gittiğimizde ise bize bir telefon numarası verilerek bu telefondan randevumuzu alabileceğimiz söylendi.

Sonuçta, yaklaşık iki küsur saatlik bir mücadeleden sonra muayene ve tedavi olamadan hastaneden ayrıldık.

Şimdi, ayni olay burada olsa kıyamet kopar, ya o doktor, ya da hemşire veya kayıt memuru dövülür ve sonunda da iş karakolda biter öte yandan da git müfettişlere hesap ver. 

Sıkıysa bu eylemi orada yap bakalım da zebellâ gibi koruma sana neler yapacak, başına ne belalar gelecek.

Sonuç olarak, her şeye rağmen çok eleştirdiğimiz hatta yerdiğimiz sağlık sistemimizin kıymetini bilelim.

Evet, yeni bir sistem kuruluyor elbette ki bazı uygulama hataları olacaktır ama, bunlar zaman içerisinde düzeltilemeyecek şeyler değildir.

Bu güne kadar olayları hep hekim gözüyle gördüm ama bir hasta gözüyle baktığımda da o gözümüzde büyüttüğümüz Amerika veya İngiltere’de Allah insanı hastaneye muhtaç etmesin demek geliyor. 

Rahmetli arkadaşım Dr. Aydemir Yalman’ın vasiyet gibi mektubunun ne kadar doğru olduğuna tekrar şahit oldum.

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Mebrure Altuğ dedi ki:

    Sözün özü;Amerikada da olsa hastalar muayenehane dışında herhangibir sağlık
    kuruluşunda gerekli ilgiyi ve saygıyı göremezler.Haydi hep beraber MUAYENEHANELERİ YAŞATALIM diyelim

Siz de yorumunuzu paylaşın: