“Şişmanlayan Türkiye’ yi fırtına bekliyor” diyen ama çare olarak “diyabet ve kalp aşısından” başka bir tavsiyesi olmayan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil bizi sükûtu hayale uğrattı. Obezite, diyabet ve kalp hastalıkları yanlış hayat tarzından kaynaklanan hastalıklardır ve bunlara çare diye de “aşıyı” göstermek akıl ve mantık dışıdır.

Früktozlu içeceklerin glukozlu olanlara göre daha fazla açlık hissi ve yüksek kalorili yiyecek yeme arzusuna yol açtığı tespit edildi. Früktozlu meşrubatlar insülin salgısını artırmıyor ve tokluk hissi yaratmıyor. Endüstrinin ne kadar “uyanık olduğu”, şeker yüklemesiyle yatıp kalkanların bizi “nasıl uyuttukları” bir kere daha ortaya çıkmış oluyor.

Politikacıların Dünya Sağlık Örgütü’ ne baskı yaparak çocukların sağlıksız yiyeceklere özendirilmesini önleyecek tedbirlerin alınmasını sağlamaları istendi. Obezite salgınında en önemli suçlulardan birinin hazır gıda endüstrisi olduğu vurguluyor ve çocukların çokuluslu gıda şirketlerinin sağlıksız beslenmeye yönlendiren pazarlama politikalarına karşı korunması isteniyor.

Yiyeceklerden sonra içeceklere de vitamin ve mineral ekleme modası başladı. Sporcu içeceklerinden meyve sularına ve şişe sularına kadar birçok içeceğe vitamin ve mineral ilave ediliyor ama bunların vücudun ihtiyacından fazla alınmasının faydası değil zararı var. Doğru olanı, vitamin, mineral, antioksidan ve diğer besin ögelerinin tabii kaynaklarından alınmasıdır.

Prof. Dr. Canan Karatay’ ın TJOD (Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği) üyeleri ve “tüm kadın doğum hastalıkları” uzmanları tarafından dikkatle okunması gereken yazısı: Kalori hesabı yapalım mı? Kesinlikle HAYIR yapmayalım.