İLAÇ PARLATMA KAMPANYALARI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

İlaç şirketleri, hayır kurumları değil ticari kuruluşlardır.

Bırakın hastaların en kısa zamanda, ilaçsız veya en az ilaçla iyileşmelerini istemelerini, sağlıklı insanların bile ilaç kullanmalarını arzu ederler.

Tek amaçları daha fazla ilaç satmak daha fazla kazanmaktır ve bu da ticari kuruluşların en tabii hakkıdır.

Bu uğurda her türlü pazarlama faaliyetini yapar, hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar ama bir yere kadar.

Çünkü ilaç serbestçe reklâmı yapılabilen ya da marketten isteğe göre, istenildiği kadar alınabilen bir ürün değildir.

İlaç, ancak doktorun yazdığı reçete ile alınabilir.

Böyle olunca da endüstrinin eli doktorlara “mahkûmdur”.

Hem doktorun yazdığı reçeteler hem de özellikle üniversite ve eğitim hastanelerinde öğretim üyeleri ve şeflerin, ilaçlarını “pompalamaları” olmadan hedeflerine ulaşmaları mümkün olamaz.

Bunun yolu da “doktorlara ve hocalara” hediyeler vermek, kongre davetleri ve çeşitli hizmetler karşılığı nakit ödemeler yapmaktan geçer.

Bir hâkimin, polisin, tapu müdürünün veya başka bir memurun bu tür hediye ve paralar alması “rüşvet” olarak kabul edilir ve ağır cezası vardır.

Oysa bu uygulamalar tıp âleminde “kanunlara yüzde 100 uygundur”.

Şirketler yaptıkları bu harcamaları hem resmen gider defterlerine işlerler, masraftan düşerler hem de bunları ilaç fiyatına yansıtırlar, neticede hiçbir kayıpları olmaz.

Yani “alan razı veren razı” üstelik de her şey kanunidir.

Ticari sırlar açıklanıyor

Bu organize işlerin tüm dünyada da bizde de böyle yürüdüğüne şüphe yoktur ama kimin ne kadar para, ne hediye aldığı bilinmez.

Bunlar “ticari sır” olarak kabul edilir.

Aslında “edilirdi” demek lazım çünkü eylül 2014’ den bu yana ticari sır perdesi en azından USA’ da yeni çıkarılan bir kanunla aralandı.

Bu ülkede artık isteyen herkes, istediği doktorun ilaç şirketlerinden ne kadar “nemalandığını” bir internet sitesine girerek öğrenebilme imkânına sahip oldu.

Duymayanlar öğrensin, USA’ da, 2013 senesinin sadece son beş ayında endüstrinin, 546 bin doktor ve 1.360 sağlık kuruluşuna ödediği para tam “3.5 milyar $’dır”.

Kimsenin kimseye çıkarı olmadığında beş kuruş vermediği günümüzde, dünyanın en zeki insanları tarafından idare edilen kuruluşların bir dolarlarını bile sokağa atmaları herhâlde beklenemez.

Harcadıkları her kuruşu misliye çıkardıkları şüphesizdir.

Diğer cephede ise konuşma, ders, danışmanlık, araştırma gibi gerekçelerle binlerce dolar ödenen ve kendilerini elbette bu iyiliğin karşılığını yerine getirmekle yükümlü hisseden kişiler vardır.

İlaçları parlatma kampanyası

Bunları, son günlerde çok sık rastlamaya başladığımız ilaç ve aşıları “parlatma kampanyalarını” daha iyi anlamanız için yazdım.

Mesela, etkinliği birkaç ay sonra “sıfırlanan” grip aşıları, foyası ortaya çıkan kolesterol hapları hâlâ mucizeymiş gibi sunulmaya çalışılıyor.

Bir taraftan “vatandaşı korkutma”, bir taraftan hastalıkların ilaçlarla veya aşılarla değil sağlıklı hayat tarzıyla önlenebileceğini anlatan, ilaç endüstrisiyle çıkar ilişkisi olmayan “bilim adamlarını sindirme” gayretleri var.

Gelin görün ki insanlar artık ilaçlara methiyeler düzenleri gayet iyi tanıyor ve bir ilacın böyle “pohpohlanmasının” karşılığının milyon dolarlar olduğunu da çok iyi biliyor.

Sadece “halk sağlığını düşünen dürüst bilim adamları” ise bıkmadan usanmadan, korkmadan yılmadan halkın yararına olan “gerçekleri” anlatmaya devam ediyor.

Gelelim neticeye

İlaçları aşıları yere göğe sığdıramayanların aslında görevlerini yerine getirdiklerini biliyoruz ama USA’ da olduğu gibi kimin hangi işi kaça yaptığını öğrenmek bizim de hakkımız.

Haksız mıyım?

Kaynak:http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/10/07/yazilar/elestirel-yazilar/ilac-endustrisi/bize-de-seffaflik-kanunu-lazim/

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: