KARDİYOLOGLAR KONGREYE GİDİNCE ÖLÜMLER AZALIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

JAMA Internal Medicine isimli tıp dergisinde yayınlanan araştırma, kalp yetersizliği ve kalp durması olan yüksek riskli hastalarda 30 günlük ölüm oranlarının doktorların kardiyoloji toplantılarına gittikleri günlerde daha düşük olduğunu ortaya koydu.

10 senelik retrospektif çalışma, kalp krizi geçiren yüksek riskli hastalara daha az perkutan koroner girişim yapıldığını da gösteriyor.

Medicare’ den elde edilen verilere göre, 2002-2011 tarihleri arasında Amerikan Kalp Derneği (AHA) ve Amerikan Kardiyoloji Koleji (ACC) toplantıları sırasında eğitim hastanelerine kalp krizi, kalp yetersizliği ve ani kalp durması sebebiyle yapılan müracaatlar kongrelerden önceki ve sonraki 3 hafta içindeki müracaatlarla karşılaştırıldı.

Bu sürede toplam 211 bin 58 müracaat oldu.

82 kongre gününde kalp krizi ile 8 bin 570, normal 492 günde 57 bin 471 kişi hastaneye yatırıldı.

Bu değerler kalp yetersizliği için 19 bin 282 ve 114 bin 591, kalp durması için 1564 ve 9 bin 580 idi.

Eğitim ve eğitim dışı hastaneler ile düşük ve yüksek riskli hastalar için çok değişkenli analizler yapıldı, tedavilerdeki farklılar değerlendirildi.

Hasta karakteristikleri kongre ve kongre dışı günler için farklı değildi.

Eğitim hastanelerinde yüksek riskli hastalar için 30 günlük kalp yetersizliği mortalitesi kongre günlerinde yüzde 17.5 iken kongre dışı günlerde 24.8; kalp durması için yüzde 59.1’ e karşı yüzde 69.4 idi.

Düzeltilmiş kalp krizi mortalitesi ise kongre ve kongre dışı günlerde anlamlı bir farklılık göstermiyordu (yüzde 39.2-yüzde 38.5) ama peruktan koroner girişimler kongre sırasında daha az uygulanmıştı (yüzde 20.8 – yüzde 28.2).

Eğitim hastanelerinde düşük riskli hastalar için veya eğitim dışı hastanelerde düşük veya yüksek riskli hastalar için mortalite ve girişimler bakımından bir farklılık bulunmadı.

Düşük riskli hastalar için her iki hastane grubunda kongre ve kongre dışı günler arasında bir farklılık bulunmadı.

Duyarlılık analizlerinde de onkoloji, gastroenteroloji ve ortopedi kongreleri sırasında kardiyak mortalitenin ve kardiyoloji kongreleri sırasında mide ağırsak kanaması veya kalça kırıklarının farklı olmadığı belirlendi.

Bu sonuçlar, kardiyoloji kongrelerinin olduğu günlerde kalp yetersizliği ve kalp durması için hastaneye yatanlarda 30 günlük mortalitenin kongre dışı günlere göre daha düşük olduğunu ve kalp krizi ile hastaneye müracaat eden hastalara mortalitede herhangi bir değişiklik olmadan daha az koroner girişim yapıldığını gösteriyor.

Gelelim neticeye

BİR: Gözleme dayalı retrospektif bir çalışmadan kesin hükümler çıkarmak elbette doğru değil ama bu sonuçlar doğrusu bana çok mantıklı geldi.

Hatta benzer bir duruma diğer uzmanlık dallarında rastlanması da hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

İKİ: Son senelerde çok farklı sebepleri de olsa hem teşhis hem tedavi amaçlı “tıbbi müdahalelerde” aşırı bir artış var ve bu yüzden zarar görenlerin sayısı giderek artıyor.

ÜÇ: Hekimler de hastalar da “fazla tıbbın iyi tıp demek olmadığını” akıllarından çıkarmamalılar.

Önce zarar verme” prensibini tüm hekimlerin her gün işlerine başlarken tekrarlamalarında fayda var.

Kaynak

http://archinte.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=2038979

Yazı için 9 yorum yapılmış:

  1. Bir doktor diyor ki:

    Çalışma oldukça provokatif. Özellikle girişimsel tedavi yöntemlerini kullanırken doğru endikasyon çok önemli.

    Hekimler girişim yaparken kulaklarına 3 cümle fısıldanıyor.

    1- bu müdahale ile çok para kazanacağı

    2- bu müdahale ile çok meşhur olacağı

    3- bu müdahale ile hastanın fayda göreceği

    İlk ikisi şeytani fısıldama, hekimlerin bu Şeytanı kovmaları şart.

  2. Canan Karatay dedi ki:

    Bir hastama 15 kez şeker yüklemesi yapılmış 2 kez gebeyken.

    Başka bir hastama da 10 kez şeker yüklemesi yapılmış, 3 kez gebeyken!
    Yaşadıkları da korku filmi gibi ama açıklamıyorum.

    Doktorluk bu mu Allah aşkınıza?

    Aynı kişiye hangi amaçla 15 kez şeker yüklemesi yapılşır?
    Aklı başında olan tüm hekimlere soruyor ve de açıklama bekliyorum?

  3. Gökhan Göktürk dedi ki:

    6 kez endoskopi 2 kez kolonoskopi 1 kez genel anestezi Altında ince barsak enteroskopisi 1 kez enteroklizis 1 kez diagnostik laparoskopi. 15 yıl devam eden mide barsak sorunu. Gastroenteroloji psikiyatri Arasında gelip gitmeler. 100 binlerce tl kayıp. Manevi Açıdan umutsuzluk çaresizlik bi türlü geçmeyen şikayetler. Sonuç: modern tıbbın bu konu ile ilgili teşhisi yok, yuvarlak tanılarla uyduruk tedaviler. Hasta kendi başına kalır araştırıp bulur. Söylüyorum ; Teşhis : hipoklorhidri tedavi: elma sirkesi. Sonuç: hasta iyileşti.
    Lanet olsun böyle modernliğe. Modern tıp diyoruz ya.
    Neyse teşekkür ederim

  4. Gülcan Şahin dedi ki:

    Merhaba, ben annemin sıkıntısı için sizden yardım istiyorum. Annem 63 yaşında bazı zamanlar iki veya üç saat süren çarpıntıları oluyor, gittiğimiz doktorlar birşey bulamayınca bize ‘kalpte sebebi belli olmayan ritm bozukluğundan ve kalbe girip bazı damarları yakmaktan bahsettiler ama biz emin olamadığımız için yaptırmadık… Bu konuda ki düşüncelerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum.

  5. Semi Öztürk dedi ki:

    Sayın Hocam,
    Calısmada kongre gunleri ve olmayan gunler kıyaslanamıstır.Dahil edilen hasta ozelliklerinin aynı olduğu vurgulanmıstır.Calısmadaki incelemeler eğitim hastanesi olan ve olmayan olarak ikiye bölunmüs.(Yani sef, kıdemli hoca /doçent/uzman , asistan olan hastaneler ve olmayanlar olarak sonuçlar her iki hastane tipinde ayrı olarak kıyaslanmış.Yani burası tam olarak ne anlama geliyor , orayı vurgulamak gerek.Eğitim kliniği olan yerlerde birkaç hoca/kıdemli /asistan kongreye gidiyor olsa bile hastaya verilen acil hizmetler de belirgin bir değişiklik olabilirmi?Eğitim kliniği olmayan yerlerde de geride kalan az sayıdaki kişi veya icap usulu yeterli olurmu? Calısmanın sonuclarına bakılırsa ;Eğitim hastanelerinde 1)Kalp yetmezliği veya kardiak arrest(kalp durması) olan yuksek riskli hastalarda 30 gunluk mortalite(ölüm) kongre günlerinde daha az!!! 2)Yuksek riskli Miyokard Enfarktüsü(kalp krizi) olan hastalarda mortalitede kongre veya normal günler arasında fark yok!!!! Bununla beraber kongre gunlerinde koroner girişim(anjiogarfi/stent) daha az yapılmış. 3)Düşük riskli hasta gruplarında mortalitede kongre gunleri ve diğer gunlerde fark yok. Eğitim verilmeyen hastanelerde 1)Yüksek veya düşük hasta gruplarının hiç birinde kongre gunleri veya diğer gunlerde fark yok.
    Calısmanın sonucu: Eğitim kliniklerinde kalp yetmezliği veya kardiak arrest olan yuksek riskli hastalarda 30 gunluk mortalite daha az , Akut miyokard enfarktuslu yuksek riskli hastalarda koroner girişim(anjio/stent ) daha az olmasına rağmen mortalitede (ölüm ) fark yok.
    Peki ne anlamalıyız!!!!!Tum hastanelerde (eğitim kliniği olsun olmasın) yuksek riskli miyokard enfarktüslerinde (yani STEMI /yuksek risk kriterleri olan NONSTMI) mortalitede fark yok.Yani esasen invaziv tedavinin (stent) gerekliliğinin ve acilliğinin gayet açık oldugu hasta gruplarında olum oranlarında bir fark yok!!!!Aynı sekilde düşük riskli gruplarda yani invaziv tedavinin on planda olmadığı hasta gruplarındaki olum oranlarında da bir fark yok!!! Peki bu çalışmada fark nerde ve ne diyor!!!! Yalnızca kalp yetmezliği veya kardiyak arrest ile hastaneye yatırılan hastalarda ve yalnızca eğitim hastanelerinde kongre gunlerinde olum oranı bu hastalarda daha dusuk!!! Bu ne demektir? Hepimiz gunluk pratiğimizden biliriz ki kalp yetmezliği hastaları oncelikli olarak medikal olarak stabilize edilirler , ancak bir kısmı hastane içinde troponin yukselmesi , altta yatan iskemik etiyoloji veya yeni tanı gibi farklı nedenler ile yatış esnasında anjiyografi/stent işlemine maruz kalırlar.Kardiyak arrest olan hastalar ise (altta yatan neden aritmojenik veya iskemik olabilir) anestezi , noroloji, kardiyoloji gibi birkaç branşın gözetiminde takip edilir.Belirgin iskemik etyoloji (STMI, NONSTMI) olmadığı zamanlarda hastaya invaziv girişim yapmak hep tartışılır (norolojik ve genel tıbbi durumu vs ), ancak kontraendikasyon yoksa anjıografi genelde yapılır. Çalışmanın gerçekte fark bulduğu hasta grubu invaziv tedavinin (anjiografi/stent) nispeten muğlak olduğu bu gruplardır.Peki yalnızca eğitim kliniğinde bu farkın ortaya çıkıyor olmasının nedeni nedir?Daha az tecrubeli operator veya karar vericinin sef/kıdemli yokluğunda daha konzervatif olması doğaldır ve bu hasta grupları ozellikle arrest hastalar daha multidispliner karar alınmasını gereketirmektedir.Calısmadan esasen hekim olarak benim anladığım ve gerceği yansıtan kısmı bu hasta gruplarında invaziv girişimlerin agresif yapılmasının fayda sağlamaybileceği yonundedir.Ancak son olarak vurgulamakta fayda goruyorum, tedavi yonteminin kesin olarak invaziv yaklaşımlar(anjiografi,stent) olduğu kanıtlanmış yuksek riskli miyokard enfarktuslerinde bir fark bulunmamıştır.Yani invaziv tedavi bu hastalarda hayat kurtarmıştır.!!!
    Yazının başına kendi meslektaşlarınıza karşı koyduğunuz aşağılayıcı ifadeler ile kalp krizi tedavisini yapmaya çalışan biz kardiyolog meslektaşlarınıza vermiş olduğunuz destek için teşekkür ederiz.

    Uz Dr Semi Öztürk

  6. Asistan doktor dedi ki:

    Kimse kimseyi kandırmasın, birçok tıbbı inceleme ve girişim gerekli olduğu için değil performans veya prim için yapılıyor ve de bu sistemde maalesef yapılmak zorunda.

  7. Kamuran Karaca dedi ki:

    Geçenlerde Kardiyoloji Derneği başkanı dedi ki Biri size stent takalım baypas yapalım diyorsa sakın inanmayın bir başkasına mutlaka danışın hatta konsey kararı olmadan olmaz. Adam daha ne desin?

  8. Ali Akyol dedi ki:

    Tıbbın hayat kurtardığına eminiz ama tıbbın önce zarar verme prensibinin de ileri derecede ihmal edildiği kesindir. Ne yazık ki hastanın ve ne yazık ki doktorun eğitimsizliği bunu gerekli kılıyor. Bu yeni açılan fakültelerden mezun olacak doktorlarla durumun daha da kötüye gideceğini düşünüyorum.

  9. Ekin Fettahoğlu Ünlüer dedi ki:

    Anne ve baba ameliyatlı ve stentli kalp hastası olan bir ailenin kızı ve baska branştan bir hekim olarak, yazınızı bilimsel açıdan zayıf, yanlış yönlendirici ve artniyetli buldum. Her meslekte oldugu üzere arada çürük elmaların çıkabileceğini bilmekle beraber, günlük pratiğim ve mesleki tecrübelerimden doğruyu yansıtmadığınızı anlıyorum. Canan hanım gibi abartı çarpıtma ve bilim dışı ispat yöntemleri ile beslendiğinizi ve meşhur olmak kullandığınızı görmekten hicap duyuyorum. Dilerim tez zamanda ıslah olursunuz.

Siz de yorumunuzu paylaşın: