YAĞLI BESLENME MEME KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Ülkemizde gerçek manada bilimsel araştırma yapılmadığı gibi dünyanın yaptıklarını da makaleleri okuyarak değil araştırmanın medyadaki haberleri ile değerlendiriyoruz.

Anadolu Ajansı mahreçli “Yağlı beslenme meme kanseri riskini artırıyor” başlıklı haber sık sık tekrarladığım bu tespitim için mükemmel bir örnek oluşturuyor (1).

Haberi okuduğumuzda araştırma hakkında bilgi veren ve yorum yapan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş’ ün araştırmanın orijinal metnini okumadığı, medyada yer alan bilgileri aktardığı anlaşılıyor.

Haberin İngilizce medyada da aynen bizdekine benzer başlık ve muhteviyatla yer aldığını görüyoruz (2, 3, 4).

Haberde başlığı “Kanser riskinin nesiller arasında iletilmesinde obezitenin etkisi“olarak verilen araştırmanın orijinal ismi “Maternal intake of high n-6 polyunsaturated fatty acid diet during pregnancy causes transgenerational increase in mammary cancer risk in mice” tır (5).

Bu başlık Türkçe’ ye “Gebelik döneminde annenin omega-6 çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin diyetle beslenmesi farelerde nesiller boyu meme kanseri riskini artırıyor” şeklinde tercüme edilebilir.

Ayrıca, araştırmaya katılan uzmanların büyük kısmı da haberde bildirildiği gibi Washington Üniversitesi’ nin değil, “Georgetown Lombardi Comprehensive Cancer Center” da çalışan uzmanlarıdır.

Orijinal makale herkese açık!

Sayın Gümüş, medya haberleri ile yetinmeyip dileyen herkesin ücretsiz olarak tam metnine ulaşabileceği makalenin “başlığını” bile okumuş olsaydı böyle yanıltıcı bir açıklama yapmazdı diye düşünüyorum.

Burada mevzubahs olan herhangi bir “yağlı beslenme” değil, makalenin başlığında da vurgulandığı gibi “omega-6 yağ asitleriyle beslenme“dir ve bu ikisi kesinlikle aynı şey değildir!

Üstelik bu yağların kaynağı mısırdır ve USA’ da bunların önemli bir kısmı transgenik mısırdan, halkın bildiği tabirle GDO’lu mısırdan elde edilmektedir.

GDO’ lu mısırın marifetlerini tam bilmiyoruz (bana göre pro-enflamatuar olmaları kuvvetle muhtemeldir) ama omega-6 yağ asitlerinin östrojenik aktiviteleri olduğu ve enflamasyonu tetiklediklerine kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.

Yağlı beslenmenin enflamasyon, dolayısıyla da kanserler ve diğer tüm kronik hastalık risklerini artırdığı ifadesi yanlış anlaşılmaya müsaittir; burada mühim olan bu “yağların türü“dür.

Bu yağlar “sentetik trans yağlar ve omega-6′ dan zengin yağlar” ise evet bunlar enflamasyonu da kanser riskini de artırırlar.

Bu yağlar, “sağlıklı doymuş yağlar yani köy tereyağı, soğuk sızma zeytinyağı, omega-3′ den zengin yağlar” ise hayır bunlar bırakın enflamasyonu artırmayı tam aksine antienflamatuar yani enflamasyon giderici etki gösterirler.

Bu araştırmadan elde edilen neticelerin özeti:

BİR: Omega-6 yağ asitlerinden zengin mısır yağı ile beslenen farelerin yavrularında meme kanserine yatkınlığı artıran genetik değişiklikler meydana geliyor.

İKİ: Genetik bilgilerin bir nesilden diğerine geçtiği gebeliğin 10-20 günleri arasında omega-6′ dan zengin yağlarla beslenen anne farelerin üçüncü nesillerinde -kontrol diyetiyle beslendikleri halde- meme kanseri riski artıyor.

Gebeliklerinde “yağdan zengin” diyetle beslenen farelerin yavrularında ve torunlarında -ama üçüncü kuşakta değil- meme kanseri riskinin arttığı daha önceden de biliniyordu.

ÜÇ: Genetik taramalarda birinci ve üçüncü nesilde meme kanseri riskini, kanser tedavisine direncini, kötü kanser prognozunu artıran ve kansere karşı bağışıklığı bozan bir dizi genetik değişiklikler olduğu görülüyor.

DÖRT: Omega-6′ dan zengin diyetin kuşaklarının ilk nesle göre üçüncü neslinin meme dokularında kontrol grubunun nesillerininkine göre üç misli fazla genetik değişiklik oluyor.

Gelelim neticeye

Fareler üzerinde gerçekleştirilen bu deneysel araştırma  “yağlı beslenmenin değil”, “omega-6′ dan zengin yağlı beslenmenin” üç nesilde de meme kanseri riskini artırdığını gösteriyor.

Bu sonucu mısır yağının adını anmadan “yağlı beslenme meme kanseri riskini artırıyor” şeklinde ifade etmek yanıltıcıdır.

Yağlarla ilgili olarak şunları bir kere daha not edin:

BİR: Sağlıklı yaşamak için köy tereyağı ve soğuk sızma zeytin yağından şaşmayın.

İKİ: Faydalıdır diye hiçbir besinde aşırıya kaçmayın.

ÜÇ: Beslenme hataları nınsadece kanser değil tüm kronik enflamatuar hastalıkların riskini artırdığını da unutmayın!

Not 1: Dünya ne zaman bizim bilim adamlarının araştırmalarını konuşacak, haberleştirecek merak ediyorum!

Not 2: AA’ nın habere koyduğu hamburger resmi de ne kadar kel alȃka!

***

Anadolu Ajansı’ ndan Yeşim Sert Karaaslan’ ın haberi (1):

Yazı için 6 yorum yapılmış:

  1. Ali Can dedi ki:

    Mükemmel bir analiz, fazla söze gerek yok.

  2. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Fazla söze gerek olmaz mı?
    Ahmed Hoca aşırı kibar yorumlamış.
    Bilimsel bir araştırmayı halka bu şekilde yansıtmak (bilerek veya bilmeyerek, her ikisi de birbirinden beter) en azından ayıpdır.

  3. Kadir Çağlar dedi ki:

    “Yağlı beslenme meme kanseri riskini artıyor” demek insanları aptal yerine koymaktır. Yani hiç yağ yemeyelim mi? Olacak iş mi? Burada kesin suçlu mısır özü yağıdır. Omega 6 yağlardır, enflamasyonu artıran kansere zemin hazırlayan bu yağlardır. Bunlarınadını anmadan yağlı beslenme kanser riskini artırıyor demek aptalca bir şeydir.

  4. Haydar dedi ki:

    Doktorlar ve hatta bunları yetiştiren hocaları maalesef beslenme konusunda tıngır tıngırlar. Yaptıkları şey kulaklarına üflenen ve endüstrinin işine gelen şeyleri söylemek. Bu zatı muhterem de bunlardan biri olmalı.

  5. Hasan dedi ki:

    Bu ülkede sağlığımız araştırmaların özeti bir tarafa başlığını bile okumayan prof ünvanlı kişilere emanet. Vay halimize vay.

  6. MERVE dedi ki:

    Haberi yazan muhabir de bir hanım. Yani meme kanseri onu da tehdit ediyor. Bu hastalık onun için de çok önemli olmalı ama aklına ne yazık ki hocam yağlı beslenme nedir, birkaç cümle söyler misiniz demek gelmiyor. Bu nasıl muhabir? Bu habere onay veren nasıl editör? Bunlar da önemli bence.

  7. H.K. dedi ki:

    H.K. – 06.09.2017 03:30

    *******
    Bir profesör tipi, paslı bir gümüş gibi
    Güya uzman bunlar, hem de makam sahibi
    “Gerçeğe sadakat, merak” olsa da Bilim
    Bunlar ezberci, otomatik her ay nasibi..

    Bir de profesör var, farklı; “sakalı köse”!
    Halk kulak verir, dikkatle dinler ne dese
    Ezbere iş yapmaz bunlar, okuduğunu anlar,
    Ve “kritik düşünür”, işte budur hadise!

    Ülkeye böyle «sakalı köse’ler» gerek
    Bunlarla yücelir, sorumluluk vererek
    Yoksa yerinde sayar, bugün olduğu gibi
    Torpile kaçarak, işi ehline vermeyerek….

Siz de yorumunuzu paylaşın: