KİM DOĞRU SÖYLEMİYOR? SAĞLIK BAKANLIĞI MI YOKSA BİZ Mİ?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Yeni Söz gazetesinde Fatih Dursun Alkan‘ ın yazısı:

Geçtiğimiz hafta içinde Kahramanmaraş’ta bir okulda hukuksuz bir uygulamayı dile getirdiğimiz “Milli Eğitimde emanete hıyanet”  başlıklı yazı her nedense Milli Eğitim yetkilileri tarafından değil de Sağlık Bakanlığı tarafından yalanlandı.

Yalanlamayı yapan kişinin adını ve unvanını yapılan haberlerden öğrenemesek de bizler biliyoruz ki birilerinin kulağına kar suyu kaçtı. Yalanlamada bahsettiğimiz “Aşı Çalışma Grubu” isimli grubun varolmadığı, kendileri tarafından çalışmalarının bilinmediğini söyleselerdi daha tutarlı olabilirlerdi. Ancak, 2005 yılından beri gerçekleştirilen Aşı Sempozyumlarını Sağlık Bakanlığı ile Enfeksiyon Hastalıkları Derneği ortak olarak gerçekleştirmekte. Ne gariptir ki Aşı Çalışma Grubu Koordinatörü ile Enfeksiyon Hastalıkları Derneğinin Başkanı (Prof. Dr. Mehmet Ceyhan) da aynı kişi. Aşı Çalışma Grubu isimli oluşumun üyelerinin ilaç firması yöneticileri olması da finansmanların üye ilaç firmaları tarafından gerçekleştirmesini mümkün kılmakta.

AŞI ÇALIŞMA GRUBU KİMLERDEN OLUŞUYOR?

Yazımızda belirttiğimiz Aşı çalışma Grubu 2005 yılında kurulurken SanofiPasteur Aşı A.Ş adına Dr. Tamer Pehlivan, MerckSharpDohme İlaçları Ltd. Şti. adına Dr. Serdar Öztürk, GlaxoSmithKline adına Ömer Velicangil ve Wyeth adına Şebnem Girgin’in ilaç firmaları adına katılımları ile kurulur.

2016 yılına gelene kadar zaman içinde Pfizer İlaçları Ltd.Şti. adına Egemen Özbilgili, SanofiPasteur Aşı A.Ş adına Özlem Kaya, MerckSharpDohme İlaçları Ltd. Şti. adına Tan Aknil, GlaxoSmithKline adına Yusuf Karagöz ve Türk İlaç ve Serum Sanayi A.Ş. adına Mehmet Berat Battal çalışma grubuna dâhil olurlar. Kuruluşta yer alan özel firma yöneticileri süreç içinde diğer firmalarla yer değiştirir.

Aşılarla ilgili ne zaman bir medya organında haber çıksa, Mahkemelerden aşıların zorunlu olmadığına dair bir karar çıksa grubun koordinatörü ve diğer üyeleri televizyonlarda boy gösterdiler. Algı operasyonları yaptılar. Karar veren mercilerin yanlış karar verdiklerini söylediler. Bunları yaparken de genelde üniversitelerde görev yaptıkları unvanların ardına sığındılar. Ama bu kişiler hep aynıydı. Kimi zaman karşımıza Aşı Bilim Kurulu üyesi, kimi zaman Aşı Danışma Kurulu üyesi, kimi zaman da Bağışıklama Bilim Kurulu üyesi olarak çıktılar.

Şimdi de Aşı Çalışma Grubunun üyelerine 2016 yılı sonu itibariyle şöyle bir göz atalım:

Prof. Dr. Mehmet CEYHAN (Koordinatör) Hacettepe Üniversitesi

Prof. Dr. Yıldız CAMCIOĞLU İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi,

Prof. Dr. Nuran SALMAN İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi

Prof. Dr. Serhat ÜNAL Hacettepe Üniversitesi

Prof. Dr. Kadriye YURDAKÖK Hacettepe Üniversitesi

Prof. Dr. Emre ALHAN Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Nuri Zafer Kurugöl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi

Prof. Dr. Mustafa HACIMUSTAFAOĞLU Uludağ Üniversitesi

Prof. Dr. Levent AKIN Hacettepe Üniversitesi

Prof. Dr. Necmi AKSARAY Çukurova Üniversitesi

Dr. Osman TOPAÇ Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Aşı ile Önlenebilir Hastalıklar Daire Başkanı

Özlem Kaya Sanofi Pasteur Aşı A.Ş.

Tan Aknil Merck Sharp Dohme İlaçları Ltd. Şti.

Yusuf Karagöz GlaxoSmithKline

Egemen Özbilgili Pfizer İlaçları Ltd. Şti. 

Mehmet Berat Battal Türk İlaç ve Serum Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

Duygu Yılmaz Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. Satış ve Pazarlama Direktörü

AŞI ÇALIŞMA GRUBUNUN KURULUŞ GEREKÇESİ VE AMACI

Aşı Çalışma Grubu İstanbul´da ilk toplantısını yaparak 28 Ekim 2005 tarihinde resmi olarak kurulur.

Aşı Çalışma Grubu’nun kuruluş gerekçesi

  • Türkiye´de aşı uygulamalarının iyileştirilmesi için bilimsel uzmanlık birikimlerini ortak bir platformda bir araya getirmek,
  • Ülke genelinde alınacak kararlar için bilimsel referans noktası oluşturarak, plan ve programların belirlenmesine katkıda bulunmak, karar mercilerine görüş sunmak ve alınan kararların uygulanmasında destekleyici aktif rol üstlenmek,
  • Toplumun ilgili tüm kesimlerine yönelik, yüksek standartta yaygın bağışıklama programları sayesinde, ülkemizde aşı ile korunabilir hastalıkların önlenmesine katkıda bulunmak

Aşı Çalışma Grubunun Kuruluş Amaçları

Türkiye´de çocukluk ve yetişkin yaş grubunda aşı ve bağışıklama ile ilgili uygulama politikaları belirleyecek etik kurallara uygun bilimsel çalışmalar yapmak,

Belirlenen öneri ve politikaların ilgili otoritelere iletilmesini sağlamak,

Türkiye´de aşılama ile ilgili konularda farkındalık yaratmak, bilinç ve bilgi düzeyini arttırmak. Bunu sağlayabilmek amacıyla;

  • Sağlık çalışanlarına yönelik faaliyetler
  • Topluma yönelik faaliyetler
  • Yazılı ve görsel basına yönelik faaliyetler de bulunmak
  • Türkiye´de aşı ve bağışıklama ile ilgili konularda araştırmalar planlamak, uygulamak, yol göstermek, yönlendirmek ve iş birliği sağlamak
  • Türkiye´de aşılama, aşı ve aşı ile önlenebilir hastalıklar konusunda bilgi toplamak, sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri belirlemek Aşı Çalışma Grubu´nu kuruluş amaçlarının başlıcalarıdır.

Burada dikkat edilecek olursa, “Ülke genelinde alınacak kararlar için bilimsel referans noktası oluşturarak, plan ve programların belirlenmesine katkıda bulunmak, karar mercilerine görüş sunmak ve alınan kararların uygulanmasında destekleyici aktif rol üstlenmek,” Sağlık Bakanlığının bilimsel referans noktası olarak Çalışma Grubunun önerilerini baz aldığı ortaya çıkmaktadır.

Bu durumda üyelerinin de belli olduğu Aşı Çalışma Gurubunun önerilerini dikkate alarak yeni aşı politikalarını ve eklenecek aşıları belirlenmesi ilaç firmalarının grubun niteliklerini kullanarak kendilerine pazarlama alanı açmalarına yol açmakta.

2005 yılından itibaren “Aşı takvimi”ne eklenen aşıların ne suretle, kimlerin önerisiyle ve onayıyla “Aşı takvimi”ne eklendiğinin araştırılması elzemdir.

Stratejiler ve Uygulama Alanları

  • Aşı politikaları geliştirmek üzere farklı disiplin ve meslek gruplarını bir araya getiren toplantılar ve etkinlikler düzenler,
  • Aşı ile ilgili bilinç ve farkındalık düzeyini arttırmak üzere etkinlik haftası düzenler,
  • Halkın aşı ve bağışıklama ile ilgili bilgi düzeyini arttırmaya yönelik eğitim materyali hazırlar,
  • Aşı ve bağışıklama ile ilgili konularda kamuoyuna doğru, bilimsel, tarafsız mesajlar iletmek üzere gerekli durumlarda basın bildirisi hazırlar,
  • Aşı ve bağışıklama ile ilgili konularda kamuoyunu bilgilendirmek üzere sözcülük yapar,
  • Aşı ve bağışıklama ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği sağlar ve yürütür,
  • Aşılama ile ilgili çalışmalar planlar, danışmanlık hizmeti verir ve yürütülmesine yardımcı olur,

Burada dikkat edilirse aşı ve bağışıklama ile ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek üzere kimin sözcülüğü yapılmaktadır? Burada sözcülük görevi Sağlık Bakanlığı tarafından verilmişse grubun resmi hüviyeti ortaya çıkmakta ve ilaç firmaları ile organik bağ aşikâre belli olmaktadır.

Aşı ve bağışıklama ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluşlarla kimin adına işbirliği sağlar ve yürütülür?

Aşılama ile ilgili kimin adına planlamalar yapar? Verdiği danışmanlık hizmetlerini kimlere vermektedir? Ne şekilde yürütür?

Yapılan bu danışmanlık hizmetlerinin mali bir değeri var mıdır? Mali değeri varsa Mali kontrollerden geçmekte midir?

TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARA YAPILAN AŞILAMA ÇALIŞMALARI

Geçen hafta yazdığımız “Milli Eğitimde emanete hıyanet” yazımıza Sağlık Bakanlığının verdiği iddia edilen yalanlama yazısında; “Türkiye’de yapılan bütün aşılar için -okul aşıları dâhil- gerekli bilgilendirmelerde bulunulmakta ve ailelerin rızası alınmaktadır” denilmiş.

Bilinmektedir ki; 2011 yılında başlayan aşı zorlamalarına kadar Türkiye’de hemen herkes aşıların zorunlu olduğu zannediyordu.

Türkiye’de 2013 yılında ilk defa yerel Manyas Asliye Hukuk Mahkemesinin vermiş olduğu “Aşı Zorunlu Değildir” kararına kadar ailelerden bu tıbbi müdahale için herhangi bir onam veya rıza belgesi istenmedi.

Şu andaki uygulamada da hamilelik yapılan aşılardan, okul çağı aşıları da dâhil olmak üzere muhalefetini belirtmeyen hiç kimseden aşı onam/rıza belgesi alınmamaktadır. Rıza belgeleri sadece muhalif duruş sergileyen ailelerden istenilmekte, hatta onların da muhalif olmaması için hukuku çiğneyecek uygulamalarda bulunulmaktadır.

Konu ile az çok ilgisi olan başka bir mevzuu daha var ki; aşı yaptırmak istemeyen birçok müstakbel anneye de toplum sağlığı merkezlerinde ve hastanelerde zorluk çıkarılmaktadır. Nasip olursa önümüzdeki yazılarımızda da bu konudan bahsedeceğiz…

Geçmişte Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün  4 Ağustos 2011 tarih ve 25316 sayılı yazısına Bakan adına ve Genel Müdür Vekili olarak imza atan Seracettin Çom, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eliyle çocuklarımıza uygulanan tıbbi faşizme imzasını atmıştı.

Anayasa Mahkemesinin 12 Kasım 2015 tarihinde yayınladığı kararda ailelerin aşıya zorlanmasının maddi ve manevi varlığın korunmasına ve geliştirilmesine yönelik bir ihlal oluşturduğuna dair verilen karar; Sağlık Bakanlığında o dönemde görev yapan Seracettin Çom’un hukuku yanlış yorumladığının delili olmuştu.

Bugün ise okullarda aşı çağında bulunan çocuklara “Okul Çağı Aşılaması Bilgi Notu” adlı belge dağıtılmakta ancak rıza belgesi istenmemektedir.

Bu yıl Milli Eğitim Bakanlığın istatistiklerine göre öğrenimine devam eden 2 milyon 600 bin öğrenci aşı envanterinde gözüküyor. Bu öğrencilerin velilerinden rıza alınmaması demek 2 milyon 600 bin öğrencinin hepsinin haklarını ihlal etmek anlamına gelmekte.

Rıza alınmaksızın yapılacak olan bu tıbbi müdahale Anayasanın 17. Maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunmasının ve geliştirilmesinin ihlal edilmesine yol açmaktadır.

Bu ihlale yol açan 21001706 sayılı yazının altında imzası bulunan Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Şencan ile 21001706-131.02 sayılı yazının altında imzası bulunan Halk Sağlığı Kurum Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Hasan Irmak‘ın bu yazıların yürürlükten kaldırılmasını bekliyoruz. Böyle bir hukuksuzluğun ve hak ihlalinin Sağlık Bakanı adına imza edilmiş olması dolayısıyla Sağlık Bakanı Ahmet Demircan‘da bir açıklama yapmalı.

Aşılar da önleyici nitelikte bir tıbbi müdahaledir. Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir ve tıbbi müdahale de bulunabilmek amacıyla hastadan veya hastanın vasisinden muvafakat alınması gerekir.  

AŞILAMA TIBBİ MÜDAHALEDİR VE RIZA FORMUNUN ALINMASI ZORUNLU

Sağlık Bakanlığı adına resmi yazı imzalayan kişiler, kurumlarının çıkardıkları mevzuatı dahi bilmemektedir. Hasta Hakları Yönetmeliğinin 26.maddesine göre herhangi bir tıbbi müdahale yapılacağı zaman rıza formunun hazırlanması gerekmektedir. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof.Dr. İrfan Şencan tarafından bakan adına imzalanan 21001706 sayılı yazının ikinci sayfasının ilk paragrafında “Mevzuatımıza göre, aşı uygulamalarından önce bilgilendirmenin yazılı veya sözlü olarak yapılması zorunlu olup, onamın yazılı olarak alınması zorunlu değildir.” denilmek suretiyle İl Halk Sağlığı Müdürlükleri KANDIRILMAKTA. Aşılama işlemleri; nitelikleri itibariyle tıbbi müdahaledir ve rıza formunun alınması zorunlu.

Burada asıl problem 25.479 ilkokul, 17.879 ortaokul yönetimine gönderilen ve rıza istenmesinin gerekmediği şeklinde hukuka giydirilmiş bir hukuksuzlukla 43.358 adet okul yönetimi; 957 İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve 81 İl Milli Eğitim Müdürlüğünün ve Milli Eğitim Bakanlığının kandırılması.

AŞILAR GÜVENİLİR ÜRÜNLER(MİŞ)!

25/02/2008 tarihinde yayımlanan 2008/14 sayılı “Genişletilmiş Bağışıklama Programlama Genelgesi”nin 28. sayfasında yer aldığı üzere; Aşı sonrası İstenmeyen Etkiler belirtilmiş; Ciddi Aşı sonrası İstenmeyen Etki olarak ölüm, sakatlık, konjenital anomaliyle sonuçlanabilecek etkiler sayılmaktadır.

Ayrıca sanırım ki Sağlık Bakanlığında aşıların prospektüsbilgilerini inceleyen bir birim de bulunmamakta. Çünkü aşıların prospektüsleri incelenseydi aşıların şu etkilere de sahip olabilecekleri görülecekti: Havale, nefes darlığı, yüksek ateş, ishal, al basması, lenfadenopati, hareket kabiliyetini etkileyecek şekilde hassasiyet, testislerde şişme, beyin iltihabı (ensefalopati), vaskülite ve sinir sisteminde meydana gelebilecek nöbetler.

Merak ediyoruz ki; aşılardan kaynaklı beyin iltihabı, havale veya ölüm ile ilgili bir istatistik bulmak mümkün müdür?

Tüm bu etkileri gösterebilecek aşılar Sağlık Bakanlığınca güvenilir olarak addedilmektedir. Burada asıl belirlenmesi gereken şey; Sağlık Bakanlığı bürokratlarının söylediklerine güvenmenin intihar ile eş anlamlı olabileceğidir.

Çocuklarımız bizimdir ve çocuklarımızı korumak için verdiğimiz ve vereceğimiz kararların ardında duracağız. İlaç prospektüslerinde yer aldığı üzere aşıların içerisine konulan insan hücresi, at kaynaklı serumlar, civa, formaldehit, neomisin sülfat, mannitol, sorbitol,fenoksietanol ve maymun hücre kültürünün ve içerikte yer almasının etikete yazılmak zorunda olmadığı saçma sapan ve her türlü zararı vermeye açık maddelerden çocuklarımızın korunabilmesi için ne gerekiyorsa yapacağımız açıktır. Aşıların zararları defalarca ortaya konmasına rağmen endüstrinin çıkarlarına uymadığı için yok sayılmaktadır ve yok sayılmaya devam edecektir.

AŞI ZORUNLU DEĞİLDİR

Velhasıl 2015 yılında Anayasa Mahkemesinin vermiş “AŞI ZORUNLU DEĞİLDİR” hükmünün Sağlık Bakanlığı bürokratları tarafından çiğnenmeye çalışıldığına şahit oluyoruz. Geçmişte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bürokratları kullanılarak uygulanan tıbbi faşizmin, şu anda da Milli Eğitim Bakanlığının yanlış yönlendirilmesi hatta kandırılması ile hortlatılmaya çalışıldığını görüyoruz.

Sağlığımızı emanet ettiğimizi sandığımız Sağlık Bakanlığı bürokratları, gerçek dışı sözde bilgilerle kanunları ve mevzuatı kafasına göre yorumluyor ve canımıza kastediyorlar.

Öncelikle kanun maddelerini okumayı bilen ve yorumlayabilen, tıbbi müdahalelerin ancak rıza ile mümkün olabileceğini kavramış kurum yöneticilerine ihtiyaç vardır. Bu müdahalelerin rıza almadan yapılmasının tıp faşizmine yol açacağının farkına varılmalıdır.

Dünya sadece ilaç ve aşı firmaları yok. Bunlardan zarar gören yüz milyonlarca insan var. Bu yüz milyonlarca insanın zararını dillendiren doktorlar da var. Şayet milletin yanında olmak istiyorsanız tarafsız olmalı ve herkese kulak vermelisiniz.

Bir memleketin geleceği üç beş bürokratın elinde, dilinde olabilir mi? Ama oluyor işte. Zarar görmüşsünüz, hastalıklarınız artmış kimin umurunda. Nasılsa faturaları SGK tıkır tıkır ödüyor. Sorgulayan da yok nasıl olsa? Ama bir gün Allah’ın huzurunda bütün bunların hesabı görülecek. Bugünü düşünmüyorsanız bari o günü düşünün.

Bu  “sağlık darbesi”ni çocuklarımıza uygulayan veya uygulamaya çalışanların işlerinden ellerini eteklerini çekmeliler. Sağlık Bakanı ise bu keyfilik ve dayatmalara son vermeli. Biz aşı ve ilaç firmaların bağımlısı bir ülke olmayacak kadar mazisi sağlam bir ülkeyiz.

Kaynak: http://www.yenisoz.com.tr/kim-dogru-soylemiyor-saglik-bakanligi-mi-yoksa-biz-mi-makale-25866

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: