ERCİYESTEN ESİNTİLER

KAYSERİ FASLI

Dişhekimi Turhan Nesimi KÜÇÜKUSTA

Gursag gavurgasın, umsundu dostum,
Serilse sekiye, hasırım postum,
Dembeseg gısnığa, sümdüğe küstüm;
Eşig boyarım ben, eşşeg boyamam.

Arıstagda irişgiğim asılı,
Tohanada gilamadam basılı,
Bazlamaya çaman sürsem, hasılı:
Kumüş kumüş yerim gine doyamam.

Ülfezigden yanar: Billor ışığı,
Gonyalıdır, bizde mantı gaşığı,
Yağliğa silinmez heğ bulaşığı,
Temizlig imandan, geri goyamam.

Büllümbebeg biter bizim garıgda,
Kelinin üstünde ayag çarıgda.
Nevzineli ferfenede varıgda,
Pürpürüm suyuna gatmer belemem.

Dıdığı, kemikli sızgıtı düşün,
Yağannın yavşaglı, hındırhıt işin,
Tırsıg gısgayı da kesmezse dişin,
Sumsuğu hahıp da dulug delemem.

Beyiğin çığarmış, bir halt mı ettin?
Cevranla harmanı, meses al yikin,
Debirana dövme, tamsımış etin,
Hıssetten, kiskisden dazdaz dilemem.

Kitkitimi gırma gurbetzedeyim,
Sinçisiz, yalımsag, daha ne deyim?
Cebi şemşamerli pataman beyim,
Zırıncıma! Seni, böyü dağlasın..

Cötcöt ötüp, cuğlaşmayın başıma,
Hapan hapan, avcar goyun aşıma,
Basdırmayı dinet mezar  daşıma,
Iğış ığış gelen; ağam ağlasın..

Seni ucumulug, ey homburdüdüg,
Boruza bilegli, hemi de güdüg,
Horatası kötü, haybatcı hödüg,
Biyanana di de, şebit yağlasın..

Cığış cığış garlı, bağda guyumuz,
Gırmıççada soğur, yazın suyumuz,
Öneği değiliz, sepli huyumuz,
Gabala göçülen bağ hozan olur…

Melefe mafraçta mısmıl durur mu?
Yarmaça gayisi damda gurur mu?
İskembi sıcağı başa vurur mu?
Mışırıglı işi bir bozan olur..

Telesime gardaş bir’BO’ çek hele,
Sûğsününü yıhma, annın ver yele,
Bir kutüg getirmiş, şükür et sele,
Hereni büyür de bir gazan olur..

Yınnaşıglıg etme, zığarma sahın,
Tukende döleg ol, dölecig bahın,
Hommucu görünme, güleryüz dahın,
Huycuhma! Keleş kâr bir zarar olur..

Similig olanın hıntıma işi,
Sinçisi içirig, gardag dikişi,
Homuhup ederse, şavlara bişi,
Zavrağa, şalağa bir yarar olur..

Yonu yastığına sırtını daya,
Gaysalı eşgâmır, çanagda maya,
Cılgadan gağnile gidilse aya,
Ölençüş misâli bir garar olur..

Gamgaya garışdın, maymana çaldın,
Goncun da gısaydı, hep sona galdın,
Güz biliği gibi tesliğe daldın,
İpiyin gıvrağı nızlam açılır.

Hamamda tas olun, Keybatta tohuç,
Galenin burcundan Giçapı’ya uç!
Sığa-çig kemâli; humarda sonuç,
Horanta dağılır, kinne saçılır..

İpinnen guyuya inilmez, senin,
Gapalag cereği, çipki bedenin,
Seni Hasinniye mıgdar edenin,
Dibinden, dabanı-doru gaçılır.

Yiğin yemsinirsin, sen malahayı,
Gıvışla! Zıbıldag, erinceg dayı,
Zambıgda, cipcigde cılg yumurtayı,
Isba bazarında, cücüg diye sat.

Firtig gader bir yüz, kemçig bir surat,
Gebetleme gıdıg, gozeni avrat,
Hem ciddiricillov, hemi de patat,
Şevşiri şevşiri bana işmar at.

Sahumun cebinde lelbebim gırıg,
Gelin gaynanaya eylemez mırıg,
Gıçından depsen de gene de dırıg,
Görümceden uğrun, içesine yat.

Gonursu var, tandır çulu mu , yandı?
Dalöğlende yatıp yanaz uyandı,
Alıferide yog, uşağa gandı,
Yirig mi, yiriyon, norüyon kele?

Gadasın aldığım ellerin buymuş,
Santır semeliğin el alem duymuş,
Kirbidi süslülüg, meğerim şuymuş:
Sellâle açarmış ağzını yele.

Irasada garpız düdügten inmez,
Bizde bağ merahı, artar da dinmez,
Bir cıngıl dirmidi içime sinmez,
Şeher koşesinde galandan hele.

Bozmancalıg ayıp: her dırdıbıtta,
Dadag var ise de böyle hırıtta,
Ciciğin gevşesin, biraz gırıt ta,
Hiç şaplak yememiş boyun mu olur?

Geçibekesinin böğürü basıg,
Gurşumba eneğin dımığını sıg,
Kitmeğe gaharsan oyn’olur fasıg,
Gıhdasız, zıllısız oyun mu olur?

Avizen idare çırası idi,
Ompara harhazın, parası idi,
Aşıg cüllemenin sırası idi,
Çepiş büyüyüp de goyun mu olur?

Bir timtig üznügden sada getirmez,
Mamatatıg hayre ahıl yetirmez,
Allegci yumuşu mısmıl bitirmez,
Güveği başında, kunkullenme hiç.

Erkiledin altı Garpızatandır,
Emmime gırtıllıg bağı vatandır,
Gahatlik çekenler, senin atandır,
Getnende geleni, tosba ve kertiç.

İlden ayrıksıdır gıbalın senin,
Culug gızılına çalıyor tenin,
Kurüg gelip dehre, eşşeg gidenin,
Mayisinden olmaz, katiyen kerpiç.

Cağşamış ayagcag eğseri dutmaz,
Hahiyetli bir sohumu unutmaz,
Ajlıgdan ölür de, heramı yudmaz,
O deelden gorünür, kemig sifitmez.

Pıtpıt pilavının yanında sovan,
Aşma pahlavadır, aside govan,
Avgının suyunda kopürür çovan,
Naran bozulmaya, teselli yitmez.

Ötmenin önünde bir mâfil daldım,
Çıtının ucundan bir mâsil aldım,
Hıllandım hıllandım kepezip galdım,
Kopdur! Dıbıdagla mıcırıg bitmez.

Seni hıra donuz, hınaza gavur,
Kotele kustünü, böcceni savur,
Bu nencam cırtlıg, ıcıcıg degdur,
Ne tokin bellidir, ne çikin belli.

Kepûze çogmüş de, nasıl uyudun?
Ellerin garıcıg, esbab mı yudun?
Gıg sene eveli üskes buyudun,
Şincig makinen var, gendinden yelli.

Sıdalı sıdalı nirden geliyon?
Nemareg! diyereg boşa yeliyon,
Anişig, yınnaşıg, noreg biliyon,
O zopcug anadan hep çiftetelli.

Eğri girdi şeleg bağ gediğine,
Gulasma, gonşunun ne didiğine,
Aşgana damında dilediğine,
Şennig var sizlere, niyetli duyun.

Hem ohur-yazarım, Gayseriliyim,
Yiğn tevatirsin, ağzını yiyim,
Gendönüme gahillendim, nebiyim,
Sıdgımı sıyırdı tıngala huyun.

Alemeti yahıp, keyfine bahag,
Yığınnan garsamba, şafanan gahag,
Bizim harhıt tolu, kime bırahag?
Unutman, eşşeğin samanın suyun.

Garagış  geliyo, telteli çekeg,
Gilâburu, heveg, püçüglü yiyeg,
Arabaşı varsa, daha ne diyeg?
Etden aşıg çıhar, hiç belli olmaz.

Ağamın dalında gadife yileg,
Zerzemide beş küp turşumuz, keleg,
Anoh gorünse de, haloğlu tüleg,
Bıdılıg çömçeyle bu çölmeg dolmaz.

Fadimesdim nahas dennege yogdu?
Paşa şeker, somrug, kete de çogdu,
Bir çinke yimedi, Anşesdim togdu,
Şinci ‘Borçlu ölmez, benzi de solmaz’.

Çetele metele, bannag hisabı,
Gundagda ohudum ben o kitabı,
Cıyındırıg satan tilbi gasabı,
Gotür çarşasına, bassın cezayı!

Buküşde rasladım dibiyag sana,
Cinnenip çemkirdin; yazıg babana,
Gulag vir lafıma, atma yabana,
Bir çıtma-depigle, bulun fezayı.

Aferim! Sucugdun, annaç vermedin,
Çamsıtıp sınarın, asla yermedin,
Yanazlıg idip de kemlig dermedin,
Gopuşla! Başgası sürsün nizayı.

Çavdırıg emmioğlu, ertişig baldız,
Gece maaccerde sayardı yıldız,
Mâsimez ciyizi yini yitme gız,
Ağlar gitmem diye, sapar yalana.

Asvatâ bize has sanattır lâkin,
Ohuyup zay’oldug ıcıcıg sâkin,
Dönümsüz değiliz illavelâkin,
Yüreg efiltimiz hep kârden yana.

Gesi bağlarından gelip geçemem,
Gıranardı suyu bulup içemem.
Erciyes dumanlı, yüzün seçemem,
Canım sağ oldugça, bendeyim sana.

Heramoda üstü çitime direg,
Çörten duldasında hovkurür yüreg,
Yuvağa dahıldı, gırıldı kureg,
Gırcı, gar, yâmetden el’aman gayrı.

Çemreg yikinmiye yimeni gereg,
Mıhçıtın garalıg, taha ve tereg,
Düğünde ölümde bizde müştereg,
Birligde yaparız hayratı hayrı.

Turhan Nesimi’yim, ‘Torun’dur aslım,
Burada bitiyor Gayseri Faslım,
Develi, Asarcıg… ve de Talas’ lım,
Selâmlar, sevgiler size… ayrı ayrı.

SÖZLÜK

Aboo !: Kayseri nidası.

Alemet: Çalı çırpı ile ateş

Allegci: Güvenilmez

Anişig:  Zevksiz, kılıksız

Annaç: Karşı, yamaç

Anoh: Şapşal, sersem

Arıstag: Tavanarası

Asvâta: Ticaret

Aşgana: Aşevi, mutfak

Avcar. Baharat

Avgın: Temiz su akan ark

Ayrıksı: Başkalık, orijinal

Belemek: Banmak, bulamak

Beyik: Don ve şalvarda apış arası

Bıdılıg: Küçücük

Bilik: Civciv

Bir mâfil: Bir an

Bişî: Bir şey

Biyana: Büyükana

Boruza: Üzüm asması dalı

Bozmancalıg: Düzen bozma, sabotaj

Böcce: bohça

Böyü: Zehirli örümcek

Buymak: Donmak

Büküş: Köşe, dönemeç

Büllümbebek: Papatya

Cağşamak: Gevşemek

Cereg: uzun sırık

Cevranlamak: Dolanmak, dolaşmak

Cılga: Keçiyolu, patika

Cıngıl: 3-5 tanelik üzüm salkımı

Cırt: yaramaz, afacan

Cıyındırıg: Kalitesiz, kötü et

Cicig: Yüzün gülmesi

Ciddiricillov: Havai, hoppa

Cinnenmeg: Delirmek, sinirlenmek

Cipcig: Küçük sepet

Ciyiz: Çeyiz

Cötcöt ötmek: Yüksekten atmak

Cuğlaşmak: Toplanmak
Culug: Hindi

Cücüg: Civciv

Cüllemeg: Aşığı toplayıp kaçırmak

Çamsıtmak: Saçmalamak, sapıtmak

Çarşaası: Belediye zabıtası

Çavdırıg: Aptalımsı, hoppa

Çepiş: Oğlak

Çemkirmek: Saygısızca kafa tutmak

Çemreg: Ayağına çabuk, çevik

Çetele: Ağaçtan, ilkel hesap aleti

Çığarmak: nemlenmek, ıslanmak

Çıtın: Dalın ucu

Çilpi: İnce, kuru dal

Çinke: Çok az; küçücük parça
Çıtma: Tekme (hayvan)

Çipki: İnce, uzun dalcık

Çitime: Sık, bitişik

Çovan: Çamaşır için bitki kökü

Çömçe: Kepçe

Çörten : Oluk (Toprak dam için)

Dabanıdoru: Hızla yürümek

Dadag: Tat; kâr

Dalöğlen: Tam öğle vakti

Dazdaz: Ortaklaşa basit yemek

Debirana: Gürültü, şamata

Dembeseg: Beceriksiz, patavatsız

Depig: Tekme
Dıbıdag: Koşma (orta hızda)

Dıdıg: Çehre, paça

Dımıg: Aşığın elle tutulan uçları

Dırdıbıt: Kargaşa, kaos

Dırıg: Zayıf, kuru

Dibiyag: Biraz önce

Dirmid: Bir cins üzüm

Dölecig (döleg): Doğru, nizami, meşru

Dönümsüz: Eli işe yakışmayan

Dulda: Rüzgâr, yağmur, güneşten masun yer

Dulug: Avurt, yanak

Düdüg: Boğaz, yemek borusu

Efilemek: Kalp çarpıntısı

Eğseri: Mıh, büyük çivi

Enek: Baş aşık

Erinmek: Üşenmek

Ertişig: Sırnaşık, yılışık

Esbab: İç çamaşırı

Eşgâmır: Hamur mayası

Ferfene: Ortaklaşa yemek

Firtig: Erimiş sabun artığı

Gabal: Kiralık bağ

Gada: kaza ve belayı üstlenmek

Gahatlik: Kıtlık, yokluk

Gahillenmek: Kahırlanmak, içlenmek

Gamga: Ağaç yongası

Garıcıg: Sudan el-ayak buruşması

Garıg: Ekili toprakta bölüm

Garsamba: Kuru kalabalık eşya

Gavurga: Kavrulmuş buğday taneleri

Gaysa: Hamurun yüzeyindeki kuruluk

Gebetleme: Çok olgun kayısı

Geçibekesi: Keçiden çıkan aşık

Geleni: İrice tarla faresi

Gendönüme: Kendi gönlüme göre

Getne: Bağ ve tarla taraçası

Gıbal: Kılık, kıyafet

Gıdag, gıhta: Aşıkta çizgiye yakınlaşma

Gıdıg: Gerdan, boğaz, çene altı

Gırcı: Dolu

Gırmıçça: Küçük su testisi

Gırtıllıg: Bakımsız, verimsiz bağ

Gısga: soğanın küçüğü

Gısnıg: Cimri, eli açık olmayan

Gıvışlamak: Kıpırdamak

Gilâburu: Sulakyerde yetişen bir bitkinin 8-10 tanelik toptop meyvesi

Gilâmada: Budanmış, kuru asma dalları

Gonursu: Yanmış bez kokusu

Gozeni: Güzel, genç kadın

Gurşumba: Kurşunlu aşık

Hapan hapan: Avuç avuç

Harhazın: Toptan alınan kışlık yiyecek

Harhıt: Bozuk, eski, köhne

Haybat: Abartma, mübalağa

Heftiglemeg: Kararsızlık, bocalamak

Hereni: Küçük kazan

Heğ: Büyük çöpten küfe

Hıllanmak: Dolaşmak, dolanmak

Hınaza: Kurnaz, işini bilen
Hıntıma: İşte düzensizlik, kesat

Hındırhırt: İşte, şöyle böyle, orta

Hıra: Boyu büyümemiş insan

Hırıt: İş, meşgale

Hısset: Nekes, cimri, hasis

Homburdüdüg: Obur, pisboğaz

Hommucu. Umacı

Homuhmak: Ürkmek; atın huysuzluğu

Horata: Şaka, latife

Horanta: Ev halkı, aile fertleri

Hozan: Bakımsız, verimsiz bağ

Huycuhmag: Bit yeniği aramak

Irasada: Olgunlaşmamış meyve

İçirig: Eski-püskü elbise

İskembi: Eski ısınma aracı

Kele: kadınlara hitap edatı

Keli :Toprak kabartma sınır

Kemçig: Ufak yüzlü kişi

Kepezimeg: Bitkinlik ve yorgunluk

Kepûze: Hayali bir varlık (uykuda karabasan)

Kerpiç: Kurutulmuş tezek

Kertiç: Ketenkele

Keybat: Keykubat (Kayseri’de semt)

Kinne: Çelik-çomak oyununda delik

Kiskis: Cimri, nekes, hasis

Kitkit: Maneviyat, moral

Kitmek: Aşık oyunu hilelerinden

Kotelemek: Fırlatmak, savurmak

Kurüg: Eşek sıpası
Kunkulleme: Oturduğu yerde uyuklamak

Kustü: Hırka

Lelbebi: Leblebi

Maacer: Önü açık bağ evi

Mafraç: Yorgan, yatak yığını

Malaha: Beleş, bedava

Mamatatıg: Bön, anlayışı kıt

Maasil: Olgunlaşmaya başlamış meyve

Mâsimeg: Önemsemek

Maymana çalmak: Dalga geçmek

Melefe: Eski yorgan

Meses: Ucu Çivili değnek

Mıcırıg: Bulaşık iş

Mıhçıtın: Dopdolu

Mırıg: Kaale almamak

Mısmıl: Mükemmel
Mışırıg: Bulaşık iş

Muhallanmak: Gücenmek, kırılmak

Nahas: Nasıl oldu da

Nencaam: Ne kadar

Naran : maneviyat, moral

Nebiyim: Ne bileyim!

Nemareg: neme gerek

Nevzine: Unlu, pekmezli tatlı

Nızlam: Muhakkak

Niyet: Semt (bağda)

Noreg: Ne yapalım ?

Norüyon: Ne yapıyorsun ?

Ölençüş: tahterevalli

Öneği: Aksi, ters huylu

Pataman: Şişman

Patat: Kekeme

Pıtpıt: Ufak bulgur

Püçüklü: Mor havuç

Pürpürüm: Semizotu

Sahu: Ceket, palto

Sellâle: Kaygısızca, aldırmayarak

Seme: Anlayışı kıt, ebleh

Sepli: Uygun, makul, ölçülü

Sıda: Hafif öfke, gücenik

Sıdgı sıyrılmak: Soğukluk, antipati

Sığa-çig kemâli: Aşık oyunu deyimi

Sızgıt: Kurutulmuş, tuzlu kışlık et

Siftimek: Kemikli eti dişlemek

Similig: Uyuşuk

Sinçi: Kılık, giyim

Sintir: Uyuşuk, derbeder

Sohum: Lokma

Sohranma: Söylenme, şikayet

Somrug: Akide (şekeri)

Sucugmak: Suçluluk duygusu ile utanmak

Sumsug: Yumruk

Suğsün: Ense

Sümdüg: Her şeye imrenen

Şalak: Ham kavun, karpuz

Şavlar: Şalvar

Şebit: Mayasız hamurdan ince bazlama

Şelek: Sırtta taşınan ot yükü

Şemşâmer: Ay çiçeği

Şennig: Şenlik

Şevşiri: Yan bakış

Şincig: Şimdi

Taha: Duvar içinde dolap

Tamsımak: etin kokuşması

Telesimek: heyecan
Tereg: Raf

Teslig: Terslik; yaş tezeklik

Tevâtir: Fevkalâde, mükemmel

Tıngala: Alıngan, duygusal

Tırsıg: Pörsümüş

Tilbi: Kurnaz; tilki

Timtig: Fiske

Tohana: Mutfak

Tok-çik: Aşığın sırtı ve karnı

Tohuç: Çamaşır dövme aleti (ağaç)

Tol: Kemerli bağ evi

Tosba: kaplumbağa

Tuken: Dükkân, iş yeri

Ucumulug: Çok yiyen mevhum varlık

Uğrun: Gizli

Umsunmag: Arzulamak

Ülfezig: Cansız, hafif

Üskes: Mutlaka

Üznüg: Küçük çömlek

Yağannı: İnsan sırtı

Yağlık: Mendil

Yalımsak: Çapaçul

Yâmet: Yağmur, rahmet

Yanaz: Aksi, ters huylu

Yavşak: Bitin ufağı

Yiğin: Çok, pek fazla

Yikinmek: Koşmak

Yeligmek: Şımarmak

Yimeni: Yemeni, basit ayakkabı

Yemsinmek: En aza tenezzül etmek

Yığınnan: Bir sürü, bir hayli

Yini yitme: Henüz gençliğe erişmiş

Yirig yirme: Kadının aş ermesi

Yınnaşıg: Şımarık

Yonu yasdığı: Ottan sedir yastığı

Yumuş: İş; angarya

Zambıg: Zembil; hasırdan sepet

Zavrag: Hıyar, salatalık

Zavza: Kuru zerzavat ve tohumları

Zerzemi: Bodrum

Zıbıldag: İri yarı adam

Zığarçı: Oyun bozucu, hileci

Zıllı: Oyun bozma bahanesi

Zırıncıma: Ağlamaklı şikayet

Zopçuk: Hoppa; şımarık kadın-kız

 

ALKIŞLAR KESİLİNCE

Vuslat ümidiyledir manası ömrümüzün,
Yoksa değer mi bilmem bunca gam bunca hüzün,
Bir ışık görmesek de sesleri duymak yeter:
Kalmıyor çünkü farkı gecelerle gündüzün…

Hayat çekilmez bir yük, sevip sevilmeyince,
Boş yere hayıflanmak, düşünmek ince ince..
Mademki gelmiyecek mutluluk denen peri:
Çekilmek var sahneden, alkışlar kesilince..

Mızrap: Eylul-1984    Turhan Nesimi (14.6.1984)

***

APARESK-I

Çıkmadı hayâlimden, düşümden gülen yüzün,
Bırakmadı peşimi gölgemmiş gibi hüzün.
Sen ümitler yolcusu…Bendeyse batmakta gün:

Sönmüş bir yanardağım, her yanım siyah küller,
Açar mı bu bahçede güneşsiz kalan güller?

Her mevsim rüzgarında duyulurdu nefesin,
Öylesine büyülü, sıcaktı, hoştu sesin.
Gizli bir ses haykırır: ‘’Sen rüya görmektesin !’’

Oysaki kanımdasın, nerden ne bilsin eller,
Sinemin ateşi ile tutuştu karanfiller…

Erciyes-Ocak 1985         Turhan Nesimi Küçükusta   3.1.1984

***

APARESK-II

Güftesiz şarkı gibi duygularla sezilen,
Bin ışık, bin ümittin, umulmaz anda gelen;
İki mavi sarmaşık gözdü ruha süzülen:

Yaktı kor ateş gibi can evimi o bakış,
Çevre misali sinem, rengarenk nakış nakış…

Esrarlı bir ülkesin dört mevsimde gezilen,
Nâdide cevâhirsin gerdanlara dizilen,
Yıllanmış mey benzeri, tâ ölünce bezilen:

Engin denizler geçtim, boğdu bir damla akış,
Sen varsın ya içimde, ister bahar ister kış…

Erciyes: Eylül-1985      Turhan Nesimi Küçükusta             1.9.1984

***

ASENA’ YA

Tarih teknesinde yoğrula geldim,
‘’Turan’’ dan Alp’ lere çağrıl geldim..
‘’Bozkurt’’ yol gösterdi, doğrula geldim,
Isıtan güneştim, serinleten ay..

Börkümde alev tuğ, elde gökbayrak,
Bozkırda yağmurdum, çölde kar ak-ak..
Sıradan kırk yiğit sala koyarak:
Vardım Rumeli’ne.. Vay, küffara vay..

Bizans’ ı fethetmek kutsal yeminim,
Türklük cevherimdir, İslâm ki dinim..
Mevlânâ’ m, Yunus’ um, Akşemsettin’ im:
Hey gönül erlerim, Erenlerim hey..

Ulubatlı’ larım burçta göründü,
Burçlar üç hilâlli duvak büründü..
Mazlum alkışladı, zâlim yerindi:
Çün, elimde kılıç, dudağımda ney..

Ağustos-1984   Dr. Turhan Nesimi Küçükusta

***

BANA NE    

Varsın eller giysin yeşili moru,
Yarim kuşanmamış aldan bana ne?
Şahlanıp kişnesin kestane doru,
Atım eşindirmez naldan bana ne?

Salınarak çıkar nazlım çayıra,
Aman göz değmesin Mevlam kayıra,
Düşüme girmez ki yoram hayıra,
Sonu yare varmaz yoldan bana ne?

Kekliğim yol gözler, kınalar yakmaz,
Kör olası gurbet yakam’ bırakmaz,
‘’Tez gel ağam…’’ sözü yürekten çıkmaz,
Bülbüle yüz vermez, gülden ban ne?

Turnalar getirmez haberi yardan,
Dostun köyü sapa, geçilmez kardan,
Göç etsem diyorum ben bu diyardan,
Dağlar geçit vermez, belden bana ne?

Gel sunam açıver bana kucağı,
Tazele küllenmiş sönen ocağı,
Başlasın yeniden muhabbet çağı,
Yangınım söndürmez selden bana ne?

Güzeller bilirim kahrımı çekmez,
Biri bana yeter gayrı gerekmez,
Gönlüm bahçesine yaban gül ekmez,
Kekik kekik kokmaz baldan bana ne?

Sırmalı çevresi koynumda saklı,
Rüyamı süslese telli duvaklı,
Kalmadı sağduyum yitirdim aklı,
Sazımda ses vermez telden ban ne?

Eller güler oynar ben katı yasta,
Gözlerim kapıda kulağım seste,
Arayıp soran yok DETAYİ hasta,
Adımı zikretmez dilden bana ne?

Erciyes: Aralık-1983.      Âşık DETAYİ        (T.N.K.)

***

BİLLUR KÖŞK

Ayyüzünden taşan nur,
Ufkumu aydınlattı.
Sanki baştan yarattı:
Gözlerimden okunur..

O benim tâ içimde,
Ama hasretim yine.
Hiç sevdâ çekmeyene.
Anlatılmaz biçimde..

Onunla hoştu bahar,
Yaz onunla sıcaktı,
Sessizce kalbe aktı:

Orda Billur Köşk’ ü var..

Mızrap: Mart-1984     Dr. T. N.K.       4.11.1983

***

BOĞAZİÇİ

Ey Fatih’ in ırkıma mukaddes emâneti,
Ey yurdumun yegâne gözbebeği cenneti..

Bu tarih beldesinin rüyâsı Boğaziçi,
Sevdâlı gönüllerin hülyâsı Boğaziçi..

Bir serap zannederdim defalarca görmesem,
Değer:’Muhteşem Nehir’, sudan ‘Ulu-Yol’ desem..

Seven canlar bu huzur cennetinde birleşir,
Şarkılar yankılanan yamaçlar şiirleşir..

Gurup vakti evlerin yangın var nicesinde,
Ay suda servi servi, şehrâyin gecesinde..

Fıstıkçamlı tepeler, erguvan dolu etraf,
Yazlar şehvetçe kızgın, baharlar sevdâca saf…

Sihrinde sarhoş olmuş yalı, köşk ve kasırlar,
Sana tutulmuş cihan, şâhit geçen asırlar..

Sebil sebil dağılmış Taşdelen, Hamidiye,
Bir gören âşık olup inler ‘Ah Boğaz’ diye..

Göksu’ da, Çubuklu’ da konan çınar dibine,
İster üzgün, ister şen, erer istediğine..

Tekneler kıpır kıpır nazla sallanır suda,
Aşiyan’ lar, Bebek’ ler sanki düştür uykuda…

Bir süzülür bir dalar, martılar çığlık çığlık,
Her mevsim her saatta vuslat var, yok ayrılık..

Lâleler Emirgân’ da birbirile yarışır,
Hâfız Sâmi, Burhan’ lar bu cümbüşe karışır..

Hisarlar tevekkülle süzmekte birbirini,
Saymakla tükenmez ki hârika zincirini..

Bütün güzellikleri Tanrım vermiş buraya,
Lâyık görmüş mehtâbı Boğaz’ a, Marmara’ ya..

Yeni Defne-1988 Ocak-şubat         18.11.1984

***

ÇAĞRI

Kasada varsa para,
Düzlenir tüm eğrimiz,
Maldan ağırsa dara:
Yükü çekmez sağrımız.

Yakıtsız tütmez baca,
Bir ekmek bilmem kaça,
Kapına geldik hoca:
Dindir artık ağrımız.

Kişizade sır saklar,
Kiriş oldu barsaklar,
Et görmezse kursaklar:
Sızlamaz mı bağrımız.

DETAYİ der n’olmuşuz?
Derd ve gamla dolmuşuz,
Zannım çare bulmuşuz:
ARIBEY’ e çağrımız.

Aşık DETAYİ (24.11.1983)

***

ÇAMANNAME

Evden eksiz etmez birçoklarımız
Çatlasa çamanı yer toklarımız
Şenlensin yılda bir kursaklarımız
Dazdaza buyurun, dazdaza dostlar.

Samırsağı didiş olup ezilsin,
Kavrulsun avurtlar, gözler süzülsün
Çaman elde değil bende güzelsin
Dazdaza buyurun, dazdaza dostlar.

Büberi ilkkanat, albostan ola
Bazlama çamanla çıkarız yola
Erciyes suları bağrıma dola
Dazdaza buyurun, dazdaza dostlar.

Her avrat karamaz bir marifettir
Ona çeşni veren et-suyu, ettir
Çaman Bastırmaya tattır, lezzettir
Dazdaza buyurun, dazdaza dostlar.

Çamana borçluyuz şu neşe’ emizi
Kırk katık içinde o çeker bizi
Turhan Nesimi de selâmlar sizi
Dazdaza buyurun, dazdaza dostlar.

Turhan Nesimi Küçükustaoğlu 18 Kasım 1987.

***

STV’ ye GAZEL 

Bu güzide meclisten sonsuz haz almaktayım,
Bir hafta boyunca hülyaya dalmaktayım…

Süzülüp ‘’Çamlıca’ dan Kalamış’ a…’’ seyrine,
Nağme nağme rûhumu huzura salmaktayım…

İple çekmedeyim şu Çarşamba günlerini,
Ancak o gecelerde sürurla dolmaktayım…

Sâzendelere gıpta, Hânendeye hayranlık,
O tellerde, o dilde özümü bulmaktayım…

Selâm size gönülden, alkış size yürekten,
Sâyenizde felekten çok gece çalmaktayım…

Ey NESİMİ uzatma, şimdi sâzın vaktidir,
‘’Hoş Sadâ’’sız demlerde gün gibi solmaktayım

Göztepe: 26.1.1997    Dr. Turhan Nesimi Küçükusta

***

ÇİÇEK ÇİÇEK SEYAHAT

Yine çağlayıp coştum,
Dağ bayır dere aştım,
Gönül sesine uyup:
Çiçek çiçek dolaştım.

Turuncusu allısı,
Yeşil ince dallısı,
Ayyüzlü, kız bellisi,
Hepsiyle selamlaştım.

Gül atılmaz yabana,
Süsen göz kırptı bana,
Çiğdem Mevlâ’ dan yana,
Gelincik balayında.

Sümbülün boynu bükük,
Mimoza küser çabuk,
Kaktüs iğneli çubuk,
Çöl işin kolayında.

Manolya dallar bezer,
Nilüfer göller gezer,
Karanfil yaprak dizer,
Lâlem yurdu terk etmiş.

Kuşkonmaz gelmez ele,
Ortanca düşmüş dile,
Nergis-Müge elele,
Papatya kıra gitmiş.

Sardunya, Begonyalar,
Zakkuma fıçılar dar,
Menekşe herkese yar,
Orkide sosyeteli

Zambak, Şebboy rengârenk,
Kartopu dal dal hevenk,
Itır kokuya mihenk,
Mis gibi Hanımeli.

Parlar süslü Filbahri,
Minenin kalbde yeri,
Fesleğen Yalvaç teri,
Fûl Mısır’ a adanmış.

Pembe mavi Sarmaşık,
Gülhatmi dertsiz âşık,
Ayçiçeği her an şık,
O güneşe dadanmış.

Gezim mevsimler sürdü,
Bu gözler neler gördü,
O renkler, o kokular,
Yine Hakk’ a götürdü.

Mızrap: Ocak-Şubat, 1984      Dr. Turhan Nesimi

***

DERİM SANA

Sazım akort tutmaz, tel pas içinde,
Bülbül uçup gitmiş, gül yas içinde,
Çakıldan söz açma, elmas içinde,
Gönül kırat’ ını bil derim sana.

Bir yudum su mu var kırık testinde?
Abdest kalır sanma delik mestinde,
Dervişlik taslarsın çulun üstünde,
Önce kalp kirini sil derim sana.

Haddini bilmezsin, çizme aşarsın,
Arkını dar bulup dışa taşarsın,
Düzde tökezlerken gökte koşarsın,
Çok gördüm serabın çöl derim sana.

Gör gerçeği bassın ayağın yere,
Çağlayan değilsin ey kuru dere,
Eğer inanırsan bahta kadere:
O takdirde ehli dil derim sana.

Mızrap: Kasım-1983     Dr. Turhan Nesimî K.  18.8.1983

***

DİŞÇİ ESNAFNAMESİ

Esnaf düştü ‘’Garantili’ sözüne,
Ünitim var, röntgenim var gez beni,
Koca tabelalar batar gözüne:
Sağlık Müdürüne götür tez beni..

Kavlin üzerine diş mi çekersin,
Yüze, yüz yirmi beşe damak dökersin,
Dertleşme dedim mi, balsın, şekersin,
İnanamadım, bakışımdan sez beni..

Ne hekimsin, ne doktorsun, ‘Usta’ sın,
Akşam olur hastadan da hastasın,
Turşusun, hoşafsın, küpte tastasın,
Hayır dersen aranızdan çiz beni..

Heybeden, çuvaldan salon geçilmez,
Yemek artığından dişler seçilmez,
Bir-iki saatte fiat biçilmez,
Kılıç kesmez ama keser söz beni..

Te.Ne.Ke. fiattan dertli yaralı,
On yıl olmuş biz bu yere varalı,
Gâhi züğürt olduk gâhi yaralı,
Kadir Mevlâm Kayseri’ den çöz beni..

Kayseride 14 Mart Gazetesi:1963

***

ERCİYES ERCİYES

Düşte olsun görebilsem yüzünü,
Varsam doruğuna çıksam ERCİYES,
Kar, su kâr eylemez, ille buzunu:
Yanan yüreğime döksem ERCİYES !

Yaz-bahar gelende sende yaylasam,
Konup tekirine gönül eylesem,
Gecem gündüz olur seni söylesem,
Adına türküler yaksam ERCİYES !

İçerek, mermeri eriten suyu
Göğsünde yetirsem yarım uykuyu,
N’olur değiştirsen şu haşin huyu,
Küsen mi kulağın büksem ERCİYES !

Temmuz-ağustostur –tamam- sırası,
Gerdanında inci bağlar çırası,
Bir tas ayranınla gönlüm yarası,
Kapanır, başıma diksem ERCİYES !

Eteğin yal’ nayak gezdiğim bağlar,
‘’Alidağ’’ ‘’Yılanlı’’ çömezin dağlar,
Bağrında billurdan ırmaklar çağlar,
Bir taşın oynatsam baksam ERCİYES !

Haşmetine vurgun tüm Kayserili,
Muhabbetin sarmış bu koca ili,
Durulur, gönlümün bulunan seli,
Bir kez koyağından aksam ERCİYES !

Dağlar padişahım, var mı benzerin,
Hasretin içimde yaradır derin,
Duvaklı gelini mavi göklerin,
Yaraşır altın taç taksam ERCİYES !

Eski sevdalınım değilim yeni,
Öperim –gıptayla- ‘’Gördüm’’ diyeni,
DETAYİ! Yurt tutmuş bu aşk, bu teni,
Hoşnudum, acı da çeksem ERCİYES!

Erciyes: Ağustos-1984       Dr. Turhan Nesimî K       8.7.1984

***

ESİVER GİTSİN

Mürşide uyarak bul doğru yolu
Şu sonsuz havayı hesaplı solu
Diyelim, toprağın petrolle dolu
Sen yine fitili kısıver gitsin

Bağında ne bir gül, ne bir kuş sesi
Koskoca bir ömür hayal perdesi
NESİMİ arala, köhne kafesi
Kendi göklerinde  esiver gitsin !

***

ESKİ ŞARKI

Çırpınıp duruyorum engin mavi denizde,
Görünürde ne liman, ne ufukta bir kıyı,
Pusulasız, dümensiz tekneyim peşinizde:
Düşürmem dudağımdan hâlâ ESKİ ŞARKI’ yı..

Gözlerim kapılarda teşrifi görmek için,
Mutribler arasında sâde sen yoksun, niçin?
Her mızrap darbesiyle erir de için için:
Düşürmem dudağımdan hâlâ ESKİ ŞARKI’ yı..

Zirvesinde bu gece hasret, arzu ve niyaz,
Sensiz güfteler hissiz, nağmeler buruk biraz,
Bekletme gel güzelim, ‘’İşte hazır ince saz’’:
Düşürmem dudağımdan hâlâ ESKİ ŞARKI’ yı..

Yeni Defne  Haziran-1986      Dr. Turhan Nesimi K. 7.11.1985   

***

GAZEL   (Bir konserin ardından…)

Doldurunca sahneyi böyle Değerler’ imiz,
Huzur bulur kabrinde O Üstad Pirlerimiz..

Köklü musikîmizin şahlandığı gecede:
Taht kurdu sinelere şu gönül erlerimiz..

O billûr hançereler ördü sesten dantelâ:
Nefes gibi nağmeyle doldu ciğerlerimiz..

Mest olarak tâ arşa süzüldük kuşlar gibi:
Sürsün sonsuzlara dek ezgi seferlerimiz..

Hüznümüz, sevincimiz şarkılarda dillenir:
Bestelerle süslenir hattâ zaferlerimiz..

Milletçe içli nayız, bu yolda Mevlânâ’ yız:
Nice Dede, Ağa, bey… katında yerlerimiz..

Çehreler ışıl ışıl, yürekler kıpır kıpır:
Canlandı gözümüzde şanlı devirlerimiz..

Bir altın anahtarla açıldı kâlblerimiz:
Perde perde nöbette civan erlerimiz..

Yeni Defne  Nisan-1989        Turhan Nesimi Küçükusta  25.1.1986

***

GİDER

Bir dokun mızrabı gönül teline:
Gör nice nâleler dökülür gider !
Şahlar da kapılır sevdâ seline:
Tâcından tahtından çekilir gider !

Âşıkın önünde diz çöker dağlar,
Sazıyla şenlenir bahçeler bağlar,
Güllerle âh eder gizlice ağlar,
Beli bu uğurda bükülür gider !

Ferhat’ ı kahreder Şirin’ in nazı,
Leylâ’ ya kavuşmak Kays’ ın niyazı,
Gönlüne dil olmuş kerem’ in sazı:
Aslı’ nın peşine takılır gider !

Kimi kara gözlü kimisi elâ,
Güzeller yiğidin başına belâ,
Akıbet teneşir; verilir salâ
Dünyalık esvabı sökülür gider !

DETAYİ çözemez bu muammâyı,
Hakk’ yazar alnına kulun sevdâyı,
Harcı muhabbetsiz mânâ sarayı:

Yerle yeksan olur yıkılır gider !

Mızrap: Nisan-1984      Âşık DETAYİ 13.2.1984

***

GİTSİN !

Yazık bulamadın gönül-dengini,
Böylesi talihe küsüver gitsin
Boşuna bekleyip durma engini
Gayri umudunu kesiver gitsin !

Şölene çağrılsan kürk yok giyecek
Arkan yok kalen yok esirgeyecek
Bir hırka bir lokma OH dedirtecek
Ul’orta laf etme susuver gitsin !

Bostan yeşermeden sam yeli esti
Ekini aprul-beş ayazı kesti
Nâçar su yolunda kırılır testi
Ayağı pek yere basıver gitsin !

Mürşîde uyarak bul doğru yolu
Şu sonsuz havayı hesaplı solu
Diyelim toprağın petrolle dolu
Sen yine fitili kısıver gitsin !

Bağında ne bir gül ne bir kuş sesi
Koskoca bir ömür hayal perdesi
NESİMİ arala köhne kafesi
Kendi göklerinde esiver gitsin !

17.7.1985   Dr. Turhan Nesimî Küçükusta

Çamlıca’ dan Kalamış’ a programına saygılar !…

***

GÖNLÜM

Ne yaptım ne ettimse gönül senden geçmiyor,
Bunca güzel içinden başkasını seçmiyor..
İç de kurtul diyorum, şu zehri iç de gönlüm:
‘Şikayetim yok bu aşktan’ diyor da içmiyor..

Mızrap: Temmuz-1988

*

Es. Ka’ ya sesleniş

Alınsın servetim, çalınsın tâcım,
Ben sâdece sana, Sana muhtâcım.
Kerem et, artmasın hicrânım, acım,
Ben sâdece sana ‘ Sana muhtâcım.

Mızrap: Ağustos-1988

*

E.Ö.K’ ya

Sesinde güneşin sıcaklığı var,
Estirir imbatı mavi gözlerin..
Rüyada vasleder, gönüle akar,
Kasâvet kaldırır, dilden sözlerin..

Mızrap: Eylül-1983

*

ŞARKI

Esrarlı körfezde sandalla gezdik,
Şarkıyla, gazelle mest olan bizdik,
Yudum yudum içip zevki neş’ eyi:
Denizle mehtâbın sırrını sezdik..

Mızrap:Ekim-1983

***

GÖZLERİN

Yüreğim kararır, aklım karışır,
Ellere bakmasın aman, gözlerin.
Düşüne düşüne gece erişir:
Girer düşlerime yaman gözlerin…

Yollar çatallanır güzel sevince,
Bir sancı sarar ki ince mi ince,
Bir kez o pınara dudak değince:
İçilir kanılmaz, umman gözlerin…

Sütliman gönlüme girdi kargaşa,
Tutuştu nefsimle aklım savaşa,
Bakar mı köhnemiş baharsız başa:
Sonsuza açılan zaman gözlerin…

Dilerim gül yüzün şakıya güle,
Kıymetin biline, elin öpüle,
Gözyaşın neş’ eden taşa döküle:
Gönül yelkenlime limangözlerin…

Yeni  Defne  Mart-Nisan 1988        Turhan Nesimi 23 Ocak 1986

***

GÜZELİM

Gerçi güzelliğin destan dillerde,
Gel benim gönlümü yıkma güzelim..
Misli yok yüzünün pembe güllerde,
Solarsın güneşe çıka güzelim..

Peşinde perişan sevdâlılar var,
Gözlerin çağırır, dillerin kovar,
Muhtâca sadaka bin belâ savar,
Fakirim kusura bakma güzelim..

El açıp kapına gelenlerdeniz,
Dost için baş koyup ölenlerdeniz,
Sâdıkız, iyilik bilenlerdeniz,
Lûtfunu başına kakma güzelim..

Neden hoşlanırsın varsam huyuna,
Kirpikler ok olmuş kaşın yayına,
Ne giysen yakışır fidan boyuna,
Nitsin gülü göğsün takma güzelim..

Sana kucak açtım sineme yaslan,
Kalbim kalen olsun gel orda üslen,
Hercaîlik yeter gayret et uslan,
Nesimi kulundan bıkma güzelim..

Mızrap: Mayıs-1984   Âşık DETAYİ                8.1.1984

***                     

GÜZELLEME

Hayâl ismin dilde hece,
Bilir misin hâlim nice?
Sensiz geçen gündüz gece
Yoktur ey sevgili, yoktur !

Sevda tanımaz ki mola,
Ara soğur devam yola.
Taşıyorum dola dola,
Çoktur kaygılarım, çoktur !

Kumral saçlar pürçek pürçek,
Serap değil o bir gerçek,
Esiriyim ölünecek,
Oktur kirpikleri, oktur !

Yorgun yürek çekmez acı,
Yağmur toprağın ilâcı,
Dile şarkı: ’’Gül ağacı..’’
Çektir hasretini, çektir !

Tanrım yaratmaz ki baştan,
Yenik çıktım bu savaştan,
Pay bu kadar soğuk aştan,
Aktır göz yaşını, aktır !

Bilmem beni nasıl sever,
Yeri gelir över över,
Bir an görmek dünya değer,
Tektir o cihanda, tektir !

Sohbeti hoş bir sevgili,
Şeytanı alt eder dili,
Pembe tenli, ay çehreli,
Göktür iri gözler, göktür !

Yüzbin güzele yeğlenir,
Kölesi gönlüm beylenir,
DETAYİ derde eğlenir,
Haktır bu söz ona, haktır !

Aşık DETAYİ (20.1.1983)   Erciyes: Mart-1985.

***

HALİM KAMİL TEOMAN İÇİN

Bekâsız bu dünya, yok ki tıbbın çâresi,
Göçmüş Halim’ im ukbâya Kâmil’ âne vâh.
Kanar muttasıl kanar NESİMİ yaresi:
Teselli ne mümkin, oldu serbeser tebâh.

Erciyes: Ocak-1984.    Dr. Turhan Nesimi  16.12.1983.

***

HAMDİ DEDENİN ŞİİRİ

Bugün sen gideli saydım on altı,
Elibüyük’lerden geldi bir sahan mantı
Gızdırayım derken altı hep yandı
Bir kaşık almadan kediye kaldı

Hocanı bilirsin gayet dolaşık
Evde gap galmadı oldu bulaşık
Bu mektubu alır almaz yola çık
Sanki dulsun kocan burada yok gibi
Çekildin Ankara’ ya bok gibi

Bugünlerde ben gendimi şaşırdım
Tek başıma goca pilav bişirdim
Ayransız şerbetsiz gursağıma düşürdüm
Baş ucumda dolanıyor tavası
Çok soğudu Gayseri’ nin havası

Bu günlerde ben de çaydan osandım
On beş gün diyince bir mektup aldım
Geleceğin hiç aklında yok gibi
Çekildin Ankara’ ya bok gibi

(İş bu kıtalar annemin bir haftalığına Ankara’ ya gitmesi ve fakat hem izin süresini aşması hem  de mektup v.s. ile gecikme sebebini bildirmemesi üzerine mektup mahiyetinde kaleme alınmıştır).

***

HASRET ÇİLE-ÇİLE

Mavi sarmaşığım pek özledim, gel,
Sönüp küllenmesin bu eski ocak.
Almadım günlerdir ne ses ne bir tel:
Hasret çile-çile, dert yumak-yumak…

Yalnızlık şarkısı dilimde her dem,
Yığılır içime dağlarca sitem,
Büyüsü elinde çöz ‘’A bir tanem!’’
Hasret çile-çile, dert yumak-yumak…

Nedir beni çeken, sendeki bu sır?
Düşüncem hür, ama yüreğim esir.
Sensizlik uzayıp olmakta asır:
Hasret çile-çile, dert yumak-yumak…

Gün seninle başlar, seninle biter,
Gecem karabasan, o başka keder.
Mevsimsiz bu duygu, ne çâre kader:
Hasret çile-çile, dert yumak-yumak…

Yeni Defne Ağustos 1986    Turhan Nesimi Küçükusta      30.10.1985

***