KÖRLÜK HOBİSİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
ayşegül özdemir

Prof. Dr. Ayşegül Özdemir’ in “Meme kanseri taramaları hakkında son bir değerlendirme 7” başlıklı yazıma gönderdiği yorumu sunuyorum:

Sayın Küçükusta, yazılarınızı ilgiyle izliyorum.

Toplum önüne taşıdığınız tartışmalar bireylerin kendileriyle ilgili tıbbı kararlara bilinçli şekilde katılmalarını sağlayacaktır ki son derece destekliyor ve teşekkür ediyorum.

Bu makalenizde “son değerlendirme” başlığı altında sıraladığınız maddelerden 6. ve 7. hariç hepsine bütünüyle katıldığımı belirtmek isterim.

Ancak 6. maddenizde (başka makalelerinizde de bu görüşünüze sık sık yer vermişsiniz) meme kanseri “riski yüksek olanların” olmayanlara göre daha yakından takip edilmeleri gerektiğini söyleyerek iyi niyetli çabanızı bilmeden baltaladığınızı görüyorum.

Baltalıyorsunuz çünkü “yüksek risk” ve “daha yakından takip” gibi sadece halk nezdinde değil hekim camiasında bile karşılığı oldukça belirsiz bu ifadeleri bilinçsizce kullanmak yoluyla aslında benim gibi sizin de savaştığınız gereksiz tetkik, takip ve biyopsilere, aşırı teşhis ve aşırı tedavilere bilmeden katkıda bulunmuş oluyorsunuz.

Uzmanlık alanıma giren “yüksek risk” “hafif artmış risk”, “taban risk”, ve tarama yöntemi konularındaki yorumlarımı burada birkaç cümleye sıkıştırmak istemediğim için ayrıca yazacağım.

Bilimde dürüst ve tarafsız olduğumuz kadar açık, seçik ve net mesajlar vermemiz de önemli.

Değerlendirmenizin 5. maddesine gelince, bu konudaki tahminlerinizin ispatlı birer hakikat olduğunu belirtmek isterim.

2003-2006 yılları arasında tüm ülkeyi kapsayan araştırmamız ülke çapında mamografik incelemelerin her yönden ne denli niteliksiz olduğunu (tahmin ettiğimiz gibi) önümüze serdi.

Zaten amacımız, sonraki iyileştirme çalışmalarına referans olacak ölçülebilir taban verilere ulaşmaktı.

Bu çalışma 2006 yılında 1. Ulusal Meme Radyolojisi Sempozyumu’ nda sunuldu ve 2007′de yayınlandı (Diagnostic and Interventional Radiology 2007;13:129-133).

Sonuçlar sadece Türk Radyoloji Derneğine değil, Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi yetkililerine de sunuldu ve öneriler getirildi.

Ne değişti derseniz, hiçbir şey.

Önce gerçeklere açık olmak gerekiyor ki değiştirmek mümkün olsun.

Oysa benim “körlük hobisi” dediğim şey sözde bilimsel çevrelerde de son derece baskın.

Son olarak, size raporlarını danışan izleyicinizin durumu son derece olağan ve doğal.

Yukarıda bahsettiğim bazı noktalara açıklık getiren makalemi sizinle de paylaşmak isterim (tweetar’ da da bulunabilir).

Saygılarımla.

http://www.aysegulozdemir.com

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. tuna erinçler dedi ki:

    Almanya’da yaşayan ve yazlığa gelen bir arkadaşım orada kolon kanseri tanısı ile hemikolektomi uygulandığını ve ameliyattan sonra kendisine “Sende kanser yokmuş, boşuna ameliyat etmişiz” dediklerini ifade etti. Acaba buna benzer yanlışlıklar (Örneğin kanser olmadığı halde mastektomi yapılan hasta) Türkiye’de de olabilir mi?

  2. Olmaz olur mu? Ama bir farkla: burada “sende kanser yokmuş, boşuna ameliyat etmişiz” denmez. Hem böyle bir şeyi hastanın merak etmeye de sorgulamaya da hakkı yoktur. Haddini bilmeyip araştıran da elle tutulur bir sonuca varamaz zaten çünkü karşısında devasa boyutlarda ve çürüklerini özenle koruyan bir “sistem” vardır. Yine de benim asıl vurgulamak istediğim şey “gereksiz mastektomilerden” daha önce “gereksiz meme ameliyatları” konusudur. Zira meme ameliyatlarının çoğu tedavi için değil tanı (biyopsi) için yapılıyor ve bunların da en az %99’u gereksiz ve aynı zamanda sakatlayıcı! Sizce yılda 15.000 kanser bulmak için en az 500.000 kadının (hiç gerekmediğini kanıtlarıyla gösterdiğimiz halde) ameliyat edilmesi vicdani, ahlaki ya da mantıki olabilir mi? İşin aslı, hastanelerin döner sermayeleri bu ameliyatlara muhtaç. Ne yazık ki boşu boşuna sakatlanan kadınlar bir yana, Sağlık ve Maliye Bakanlıkları ile özel sigorta şirketlerinin maddi zararları da çok büyük ama bunun hala farkında değiller.

Siz de yorumunuzu paylaşın: