KOLESTEROL TARTIŞMALARINDA HUKUKSAL SORUMLULUK

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
hakan hakeri

Medimagazin’ de  İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dr. h.c. Hakan Hakeri‘ nin yazısı:

Son haftalarda kamuoyu tarafından da yakından izlenen, hekimler arasındaki “kolesterol” tartışmaları, bu tartışmaların hukuksal bakımdan nasıl değerlendirilmesi gerektiği sorusunu akla getiriyor.

Bu çerçevede ortaya çıkan soru, örneğin; “kolesterol” ilacı alan bir hastanın, basında çıkan görüşleri esas alarak bu ilacı almayı bırakması ve bu nedenle de örneğin; kalp krizi geçirerek ölmesi halinde bu görüşü savunan hekimlerin bundan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağıdır.

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un ek 13. maddesine göre, “Tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensupları hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamaz ve reçete yazamaz.” Bu durumda, teşhis, tedavi ve reçete yazma işlemlerini ancak hekimler yapabilir. Kolesterol tartışmasına katılanların hekim olmaları nedeniyle, bu bakımdan bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu noktada tartışılması gereken husus, yapılan işlemin niteliğidir. Hekimler, ancak tıbbi müdahale nedeniyle sorumlu tutulabilir. “İnsan üzerinde tıp biliminin uygulanması ile bağlantılı olarak yapılan her türlü müdahale tıbbi müdahaledir.” Burada yapılanın tıbbi müdahale olup olmadığını incelemek gerekir. 1219 sayılı Kanun’un yukarıdaki hükmü de, teşhis, tedavi ve reçeteden bahsetmektedir. Bu durumda, tartışmaya katılıp açıklama yapan hekimlerin yaptığı işin, teşhis ve reçete yazmak olmadığı açık olduğundan, ancak tedavi niteliğinde olup olmadığını değerlendirmek gerekir.

Hekimlerin kamuoyu önündeki tartışmalarının, tedavi niteliğinde olmadığı açıktır. Hekimin tedavisi, tıbbi müdahalesi, somut bir hasta ile ilgili söz konusu olur. Burada ise kamuoyuna yönelik genel açıklamalar yapılmaktadır. O nedenle, burada bir tıbbi müdahaleden veya bir tedaviden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla da, tartışmaya katılan hekimlerin bu anlamda bir hukuksal sorumluluğu bulunmamaktadır. Kaldı ki, kamuoyu da, bu tartışmaların bir tedavi niteliği taşımadığını bilmektedir. Kolesterol ilacı alan bir hasta, bu tartışmalar sonrasında, hekimine danışıp, ondan sonra tedavisi konusunda karar alabilir. Gazeteyi okuyup da, ilaç almayı kesen bir hastanın, bundan zarar görmesi durumunda, bundan açıklamada bulunan hekimleri sorumlu tutmak hukuken mümkün olmaz.

Bu çerçevede belirtmek gerekir ki, hekimlerin genel nitelikli, somut bir hasta söz konusu olmaksızın yapmış olduğu tavsiyeler de tıbbi müdahale olarak kabul edilmemektedir.

Esasen bir an için hekimlerin önerilerinin bir tıbbi müdahale olduğunu kabul edecek olursak, kolesterol ilacı almayı bırakıp da kalp krizi geçirerek zarar gören hastanın, gazetedeki beyanlara dayanarak ilacı almayı bıraktığı şeklindeki iddialarına bir geçerlik tanınacak olsa bile, hastanın kalp krizi ile gazetedeki beyanlar arasındaki nedensellik bağının kurulmasının da güç olacağına işaret etmek isterim.

Son olarak, aslında sorunun bir yönünü de “tıbbi standart” kavramı teşkil etmektedir. “Tıbbi standart nedir, ne değildir?” sorusu, tıp hukukunun da çetin problemlerinden birini oluşturmaktadır ve çok geniş bir kongrede ayrıntılı olarak hukuksal ve tıbbi yönden ele alınması gereken bir sorudur.

KAYNAK: http://www.medimagazin.com.tr/authors/hakan-hakeri/tr-kolesterol-tartismalarinda-hukuksal-sorumluluk-72-64-3020.html

Siz de yorumunuzu paylaşın: