KONGREYE KİM GİDECEK

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Medimagazin’ de Prof. Dr. Dilek Özcengiz‘ in yazısı:

Son yıllarda gittikçe azalan endüstri desteği nedeniyle kongrelere gitmek zorlaştı. Belki de kongre turizmi sekteye uğradı demek çok da yanlış olmaz. Son derece pahalı kongre otelleri ve kayıt ücretleri gerçekten katılımı güçleştirmekte. Özellikle genç meslektaşlarımızın kongrelere gitmesi neredeyse imkânsız hâle geliyor.

Yurt içi kongreler de yazık ki avro ve dolar hesabı ile yapılmakta. Bir kongrenin kayıt ücreti 300-350 avro olursa ve destek sağlanmazsa nasıl gidilir? Özellikle gençlerin bilgi, görgülerini artırmaları ve mesleki sosyal çevre oluşturmaları başkaca nasıl sağlanabilir?  Rektörlükler, bünyelerindeki “bilimsel araştırma projeleri birimleri” kapsamında bir bütçe ayırmaya başladılar. Bu bir yol olabilir elbette. Firmaların kongreler için ayırdıkları bütçeleri üniversitelere aktarmaları da belki başka bir yol olabilir. Ancak, kurumların bu kontenjanları dağıtmaları mutlak surette adil ve şeffaf olmalı. Firma-öğretim üyesinin ikili ilişkisi her iki tarafı da sorunlara açık hâle getirebilir. Gerçi yıllardır ülkemizde işler böyle yürür. En gönülsüz olanımız bile bu şekilde bir kongreye katılmış olabilir. Kaynakların oluşturulması büyük önem taşımakta. Bir o kadar önemli konu da kaynakların kullanımıdır.  

Türkiye’de yapılan bir kongre eğer yurt dışı kongre kadar pahalı oluyorsa burada ciddi bir sorunsalla karşı karşıyayız demektir. Oluşturulan ve ayrılan kaynakların yurt dışı görevler için kullanılması gerektiği kanısındayım. Yurt içi kongrelerin maliyetlerinin düşürülmesini çok önemsiyorum. Zira yakın bir gelecekte hiç kimse kongreye gidemeyecek. Belki de kongre sayılarını azaltmak gerekiyordur. Bazı aylar öğretim üyeleri neredeyse kliniklerine uğrayamaz hâle geliyorlar.

Bir model önerisi yapmak istiyorum; orijinal ve yeni bir şey olmasa gerek. Lakin yayılması bakımından bir de ben yazmak istedim. Ulaşımı kolay bölgelerde bir merkezde yapılacak toplantılar, özellikle de konaklamasız olursa maliyet azalır. Toplantıların üniversitelerdeki toplantı salonlarında olması da giderleri azaltır. Bu toplantılara gelecek konuşmacılarla, dinleyicilerin geçirecekleri zamanlar artacağı ve temas kolaylığı olacağı için fayda maksimum olacaktır. Birçok yerde bu tür toplantıların yapıldığını biliyoruz. Bu tür bir toplantı da 2011 yılı Ocak ayından beri yoğun bakım alanında Çukurova, Mersin, Gaziantep, K. Maraş Sütçü İmam, Başkent Adana, Hatay Mustafa Kemal Üniversitelerinin gönüllü işbirliği ile DAYOBA adı ile yapılmakta. Bu toplantıya son zamanlarda Türk Yoğun Bakım Derneği de destek vermekte. Dernek başkanının son toplantıya katılması bölgedeki gençlerin daha da motive olmalarını sağladı. Ankara ve diğer illerde de bu tür toplantılar yapılmakta.

Toplantı katılım ücretinin olmaması, firma desteksiz, bedel ödenmeyen kurum salonlarında olması kanımca bu toplantıları cazip kılmakta. Eğer amaç bilginin paylaşılması ise bunun için yollar aramalıyız. Bu amaçla sanal ortam da rahatça kullanılabilir. Uzaktan eğitimin bu kadar yaygınlaştığı günümüzde bazı toplantıların bu yolla yapıldığını biliyoruz. Kardiyoloji Derneği de bu konuda başı çeken derneklerden biri diye biliyorum.

Eğer amaç öğrenmek ve öğretmekse, tüm engeller kolayca kalkar ve engel olmaktan çıkar. Gençlerin daha iyi eğitilmelerini sağlamak zorundayız. Daha iyi bir geleceğin başka türlü gerçekleşmesi mümkün değil. Yaygın olarak kullanılan bir bir söylem var: “Burası Türkiye, her şey olur!” Evet, bunu söyleyenler olumsuz manada kullanıyorlar. Ama ben aynı fikirde değilim. Evet, doğru, “Burası Türkiye, her şey olur!” Elbette iyi işler de olur. Yeter ki isteyelim. Hâlâ birçok alanda dışarı bağımlı isek, yaptığımız çalışmaların çoğu tekrarsa düşünmek zorundayız. Ortada bir vebal varsa, bu hepimizin. Kimse bu suçtan ve hatadan arınmış değil.  

Öğrenmeyi ve öğretmeyi nasıl teşvik ederiz; hayal gücümüzü ve yaratıcılığımızı nasıl geliştiririz sorularına yanıtlar aramak kanımca hepimizin görevi. Gelecek, dünden daha iyi olacak. İnançla başlar her iş. Bilgi ve bilim dolu günler diliyorum.

Saygılarımla.

YORUMLAR

 
1) Ali Kurtoğlu (UzDr)
14.11.2015 19:36:40
 
Firma desteğiyle kongreye gidiş yasaklanmalıdır.2 yıldızlı otellerde ya da hükümetin sosyal tesislerinde ve (küçük geleceğinden) farklı zamanlarda farklı illerde kongreler yapılmalıdır.Firma-hekim arası ilaç yazma dolandırıcılığı da bitmiş olur.İlaç yazıp kongreye gitmek isteyenler yüzünden bazı tanılar birden çoğaldı!!!
 
2) Mücahit Altuntaş (iç hastalıkları uzmanı)
11.11.2015 15:56:01
 
On line düşüyorum , yazıyorum ama bağlantı etkin düzeyde değil !

Ya akıl yürütmelerde yada hayatın içinde dayatılan başka bir türlü ve rumuzla bile tanımlayamadığımız , afaki hallerimiz , arızalarımız var.

Epey olmalı !

Fıtrat(insan).Sevgili fıtrat.Belirsizlik fıtratında var.

Doktor efendinin ! halleri , baş efendinin söyleyişiyle böyle .Peki muhteşem sağlık sisteminde durum tanımlanmış mı ?

Muhteşem malpraktis tanımlaması ve şakaya gelir yanı olmayan volanter yada isteğe bağlı mahkeme süreçleriyle hekimi zorlayan cenderede bırakan ileri hak aram hallerimiz sizce yeteri kadar gelişkin iken !!! , “eğitim” , “nitelikli ortam ve zamanda nitelik iş sorunu” yeteri kadar gelişkin mi !?

İnsanın fıtratı değişkendir , peki bu sorunlar sistemin fıtratında gelişkin karşılanıyor mu ?

Demek ki değil !

Biz bu malpraktis artışını fıtrata bağlayalım.Fıtrata (insana) bağlayalım.Fıtratında var demeyi öğrendik.

Sağlık sistemi derseniz memnuniyet fıtratıyla iyi gidiyor.Fıtrat böyle istiyor.Hekim fıtratı , üniversitelerde böyle istiyor.Öyle olmalı ! ve öyle !

Mevzu derin ve bir o kadar itibarsız.Fıtratı tanımlamış oluyoruz.

Sistem , fıtrat ve durum !

Yorumu size kalmış.Tüm bunları yok sayalım mı?

Fıtrat ne der ?

Hepsi ortada , itibarsız !

Ama siz yorum yapabilirsiniz.

Rumuzlu yada rumuzsuz.Klavye, ve yaşadıklarımız , mevzu ortada.

Mücahit Altuntaş
iç hastalıkları uzmanı
11 Kasım 2015

 
3) Mücahit Altuntaş (İç hastalıkları uzmanı)
11.11.2015 15:10:18
 
Burada yazan arkadaşlarımızın ilgi düzeyine bakacak olursak ,

Sağlık Bakanlığımızın yine aynı konuda anlayışıyla ,ilgisiyle ve alakası sayesinde

kongreye sanıyorum ,ilaç firmalarıyla ilişkileri iyi olanlar gidecek.

Oysa mezuniyet sonrası eğitim bir haktır !

Mezuniyet sonrası eğitimin bir sistematiği olmalıdır !

Mezuniyet sonrası yeterlilik tespitinde bir kural ve takip olmalıdır !

Peki bunlar var mı?

Yok !

Niye yok ?

Malpraktis , hasta hakları , aydınlatılmış onam tüzükleri , yönetmelikleri çıkaranların sağlıkta alt yapı eğitim , mezuniyet sonrası eğitim , ( eğitimi veren dahil )liyakat sorunlarını nasıl tanımlayacağız ve nasıl gidereceğiz ?

Mahkeme , dava , dövüş teknikleri , savunma sporları ve zulada haydar ?

Gerek malpraktis sorunları , gerek sağlık sistemi ergonomisi sorunları , gerek liyakat sorunları , gerek özerklik sorunları , gerek performans sistemi sorunları ve gerek kendi rektörünü seçemeyen üniversite sorunları , gerek acillere taşan iş yükü sorunları , gerek usul adap yerindelik ve artan maliyet sorunları hepsi çözümü bekliyor !

Tabi ki kongreye kim gidecek ?

Kim gitmeli?

sorunu itibarımız , alakamız sayesinde gerekli ilgiyi de göremiyor.

Yukarıdaki tanımladığım sağlık alanındaki sorunlara itibarımız anlamında bütünsellik arz ediyor.

Dernekler

Üniversiteler

Hekimler

Sendikalar

Hasta hakları komisyonları da !!!

Kendi sağlık sorunlarına yeterli ve olması gereken özeni gösteremiyorlar.

Durum tespiti yapıyoruz.

Evet kongreye kim gitmeli ?

Mezuniyet sonrası eğitimi kimler nasıl , hangi yöntem , hangi rutinle almalı ?

Cevap verebiliyormuyuz ?

Cevap ?!

Yoklar !?

Bu işler rastgele hekim firma , hekimin kendi inisiyatifi ile sürmektedir.

Malpraktis konusunda hekimi cendereye sokanlar onların eğitimi konusunda bir usul belirlemişler mi?

Mezuniyet sonrası hekiminin asgari eğitim düzeyini sürdürme konusunda bir yöntemleri var mı?

Sınav yada yeterlilik testi var mı?

Olmalı mı ?

Belli toplantılara girme konusu gözetiliyor mu?

Bilen varsa yazsın.Ben bilmiyorum.

Olması gereken rutin mezuniyet sonrası düzey sorgulaması , standart , takip hali yoktur !

Bunca iş yükü ve işlem girdabında olan kamusal alan ve getiri karın ağrısı olan özel sektörde bunlar olabilir mi?

Peki sağlıkta biz nasıl ileri gidiyoruz ?

Gidebilir miyiz ?

Bu standartları olmayan bir ülke gidebilir mi?

Aydın Sinalden bir Alamanya yorumu , yada gelişmiş ülkelerde bu işler nasıl oluyor yorumu alalım.

Bekliyoruz !

Dr.Mücahit Altuntaş
İç hastalıkları uzmanı
11 Kasım 2015

 
4) Mücahit Altuntaş (iç hastalıkları uzmanı)
03.11.2015 16:00:45
 
Aydın Sinal yazmış…

“Yapılması gereken maliyenin ilaç ve tıbbi malzeme şirketlerinin kongre giderlerini de eklediği reklam giderlerini vergiden düşme olanağının kaldırması”

güzel..

peki kanıtı var mı? Uygulaması !

Sayın Sinal devam ediyor.

“Almanya bunu yaptı, şirketler şimdi değil kongre masrafını karşılamak tükenmez kalem bile vermiyorlar,kongrelere gidenler masraflarını şahsi yıl sonu mali denkleştirme vergi beyannamelerinden düşüyorlar. Maaşla çalışanlar da bu imkandan faydalanıp iki bin euroya kadar verdiği vergiyi kurtarabiliyor.İster 3 yıldızlı isterse 5 yıldızlı otelde kalsın(kendi bileceği iş)bu bilgiler bir işinize yarar mı bilmem maliye sadece kendi tayin ettiği minimum vergi düşmesini kabul ediyor.selamlar”

Selam bizden sayın Sinal.

Peki bunlar niye olmuyor ?

Ülkemizde birileri çok saf yada ne yazık ki ahmak yerine konuyor olmalı ?!

Peki bir ülkede son on yılda ilaç tüketiminin
%100 artması aslında ne demek !

Dışarıya kaynak aktarılması !

Paramız çok mu ?

Hayır !

Peki sorun ne ?

Sorun fıtrat (insan) mı?

Umarım tek parti 4. periyotta iktidarında , gani gani iktidarda çözeceğiz.

Umuyoruz.

Yazıyoruz.
Sinal gibi bende işe yarayacak mı ? Bilemiyorum.

Yoksa bize 100 yıl zaman mı lazım ?

LCV

Dr.Mücahit Altuntaş
İç hastalıkları uzmanı
03 Kasım 2015

 
5) dr ebru (radyolog)
03.11.2015 15:13:55
 
sanki maaşı euro dan alıyoruzda bir da tüm kongre fiyatları euro üzerinden.
 
6) aydin sinal (hekim)
03.11.2015 13:03:35
 
bir hatirlatma yapayim;yil 2015 siz hala”ögretmeyi,ögretmeyi nasil tesvik ederiz?””hayal gücümüzü ,yaraticiligimizi nasil gelistiririz?” sorularinin cevabini arama görevini “hatirlatma” amacindasiniz,yani batinin yüzyillar önce bulup hayata uyguladigi kurallari bir profosör olarak sorup merak ediyorsaniz daha Türkiyenin önünde bu cevaplari bulmasi icin bir kac yüzyil var demektir.
Türkiyedeki kongreler ve kongreye gidenler ne amacla yapilir ve giderler bir ögretim üyesi olarak cok iyi bilirsiniz.nicin istanbul,antalya,bodrum,uludagda ? tekrar tekrar yazmaga luzum yok.avrupa amerikaya gidenlerin ise alis-veris ingilizcesiyle zaten kongreleri takip etme olanaginin olmadigini bilirsiniz.ama “caylar sirketten “olunca gitmemekte akilsizlik!
kongrelerin bedava veya cok kücük ücretle yapilmasi üniversiteler bünyesinde olur.
Yapilmasi gereken maliyenin ilac ve tipbi malzeme sirketlerinin kongre giderlerinide ekledigi reklam giderlerini vergiden düsme olanagini kaldirmasi.
Almanya bunu yapti,sirketler simdi degil kongre masrafini karsilamak tükenmez kalem bile vermiyorlar,kongrelere gidenler masraflarini sahsi yil sonu mali deklestirme vergi beyannamelerinden düsüyorlar.maasla calisanlarda bu imkandan faydalanip iki bin euroya kadarki verdigi vergiyi kurtarabiliyor.ister 3 yildizli isterse 5 yildizli otelde kalsin(kendi bilecegi is)bu bilgiler bir isinize yararmi bilmem maliye sadece kendi tayin ettigi minumum vergi düsmesini kabul ediyor.selamlar.
 
7) Mücahit Altuntaş (iç hastalıkları uzmanı)
03.11.2015 11:38:39
 
Öğrenmeyi ve öğretmeyi nasıl teşvik ederiz ?

Güzel soru ? Ülkemizde hekim dernek firma ilişkilerinin vardığı boyut anlamında ise ne kadar doğru ? Bilemiyorum !

Ben soruyu ciddiye alıp , beni ve bizi , olması gerekenleri ciddiye almayanlara tekrar anlatayım.

Öğrenmeyi ve öğretmeyi nasıl teşvik ederiz ?

Nasıl teşvik edersiniz biliyormusunuz ! Önce sağlık sistemi içinde bilginin kayıt ve paylaşılmasını sevk sistemi içinde gözeterek !

Aile hkeim yada pratisyen hekimle , bütünsel yaklaşan branşların , yada bütünsel yaklaşan branşlarla yandalların ve yan dallar+ikinci basmakla üniversitelerin bağıntılarını , ilişkilerini , eş güdüm ve empati süreçlerini gözeterek.

Bunu yapmak için ilgili harcınız “özerklik” ve “çoklu denetim”

Çok şey istiyorum ( farkındayım ) ama katman ve örüntü böyle çalışıyor.

Sayın Prof. Dr. Dilek ÖZCENGİZ,Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı önemli önermeler yapmış.

“Ulaşımı kolay bölgelerde bir merkezde yapılacak toplantılar, özellikle de konaklamasız olursa maliyet azalır. Toplantıların üniversitelerdeki toplantı salonlarında olması da giderleri azaltır. Bu toplantılara gelecek konuşmacılarla, dinleyicilerin geçirecekleri zamanlar artacağı ve temas kolaylığı olacağı için fayda maksimum olacaktır.”

“Toplantı katılım ücretinin olmaması, firma desteksiz, bedel ödenmeyen kurum salonlarında olması kanımca bu toplantıları cazip kılmakta. Eğer amaç bilginin paylaşılması ise bunun için yollar aramalıyız. Bu amaçla sanal ortam da rahatça kullanılabilir. Uzaktan eğitimin bu kadar yaygınlaştığı günümüzde bazı toplantıların bu yolla yapıldığını biliyoruz. Kardiyoloji Derneği de bu konuda başı çeken derneklerden biri diye biliyorum” (Benim bildiğim İç hastalıkları derneği de yapıyor !)

Tartışılabilir ama hekimlerin yılda bir yada iki kez herkes için sanal değil gerçek toplantılara , toplantı sonrası stres yaratmadan geri bildirim alınan sınavlara ben ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.Hekimi iki arada bir derede sıkıntıya sokmadan toplantılar , kongreler , ” HERKES İÇİN” ve “rutin” planlanmalı !

Sayın ayın Prof. Dr. Dilek ÖZCENGİZ,Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanına saygılarımı sunuyorum.Toplumsal alt yapı kavramları , ilişkileri düzenlenmeden gözetilmeden bütün bunların yine de hayal olduğunu belirtmek durumundayım.

Bizler hekim firma , dernek firma ilişkilerini düzenlemeye niyetli miyiz ? Son on yılda iki kat artan iliş tüketimi ve son on yılda üç kat artan işlem ve iş yükünden rahatsız mıyız ?

Eğer rahatsız isek bunları ne kadar sağlık ve sağlık dışı alanlarda tartıştık , kamuoyunun gündemine taşıdık ve çözüm aradık !?

Bu sorular tatmin edici cevap bulamıyor, havada kalıyor ! Ayaklarımız yere basmıyor.

Maalesef !

Peki ne oluyor ?

%85 ekonomik olarak dışa bağlı , döviz kurlarına bağlı sağlık sisteminizde sağlık harcamaları son sekiz dokuz yılda %800-900 artıyor ?

Peki son altı ayda döviz kuru %20-25 oynuyorsa sağlık sistemi zatüre olur mu ?

Hadi etkilenir diyelim.

Soru ve neden sonuç ilişkileri daha çok kurulmak zorunda !

Sağlık olsun demek için buraları daha çok ve yaygın konuşmak , ifade etmek zorundayız.

DR.Mücahit Altuntaş
İç hastalıkları uzmanı
03 Kasım 2015 

Siz de yorumunuzu paylaşın: