DOKTORLARIN İNTİHAR ETTİĞİ TÜRKİYE GERÇEĞİ İLE YÜZLEŞELİM

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Yeni Şafak’ ta Fatma Barbarosoğlu‘ nun yazısı:

Suudilerin robot vatandaşı Sofia kendisiyle yapılan söyleşide “siz bana iyi davranırsanız ben de size iyi davranırım” diyordu.

Aramızdan birinin ona “iyi” davranmadığını var sayalım. Ne olacak o zaman? Vicdanı olmayan robot Sofia kendisine yapılan “kötülük” karşısında  bizim neslimize, soyumuza –ki soy kelimesine en çok vurgu Araplardadır- misliyle karşılık vermeye kalkarsa onu  nasıl durduracağız?

Onu “geri çağırmamız” için hiçbir kelimemiz ve geri çağırışın yol haritası olarak hiçbir ortak tarihimiz yok.

Sofia ağız ve göz hareketleri ile öfke ve sevinme duygularının olduğunu gösteriyor kendisini hayranlıkla izleyen bir salon dolusu “güçlü ve zengin adam”a. Duygularım var empati yapabilirim diyor .

Bizim duygularımız var mı?

Empati yapabiliyor muyuz?

Doktorları  robota reva görülmeyecek hayata mahkum edip, bir robot kadar değer vermediğimizin farkında mıyız?

Sosyal medya ile birlikte “insanlar” geri çekiliyor ortalık avatar vicdansızlara kalıyor.

Dünkü gazeteler “ünlü youtober”ın intihar haberi ile doluydu.

Ünlü olmayan tıbbiyeli intiharları, haber değeri bile taşımıyor mu?

Ne oldu da en itibarlı meslek olan doktorluk hızla değer kaybetti ve hayat şartları doktorlar için cehenneme dönüştü?

Robot Sofia siz bana iyi davranırsanız ben de size iyi davranırım diyor.

İyi davranmadığımız doktorlar intihar ederek aramızdan ayrılıyor farkında mıyız?

Bu soruların cevaplarını doktorlardan gelen mektuplar üzerinden arayalım istiyorum. Doktor mektuplarına önümüzdeki hafta da devam edeceğim inşallah. Buyrun: 

 Merhaba Fatma Hanım,

Ben ömrünün dörtte üçünü bugünlere gelmek için çabalayarak geçiren yeni mezun bir hekimim. Neden tıp istiyorsun diye soranlara Allah rızası için cevabını verdim hep. Boyum kadar kitapların arasında sabahlayarak yıllarca ders çalıştım. Arkadaşlarım tatildeyken ayda 11 nöbet tutup ertesi gün akşama kadar hastaneden çıkamadığım zamanlar oldu.  Her geçen yıl omzumdaki yük artsa da kendimi mezun olunca ilmimin zekatını vereceğim diye teselli ettim.

Yıllar yılları kovalarken masum hayallerimin yerini maalesef tükenmişlik aldı. Bu ülkede doktor olmanın ne demek olduğunu daha bizim intörnlük dediğimiz son sınıftayken öğrendim. İçerideki hastanın muayenesi uzun sürdüğü için bir hasta yakını tarafından anneme, babama ,namusuma küfür edilince ÖĞRENDİM.  İstediği ilacı yazmadığım için sizin maaşınızı vergilerimizle biz ödüyoruz, yazmak zorundasın söylemlerini defalarca işitince ÖĞRENDİM.  Acilde çalışırken sadece 2 ay içinde 6 kez şiddet teşebbüsüne maruz kalınca ÖĞRENDİM.  Devletin getirdiği performans sisteminden dolayı sadece daha çok hasta yatırıp taburcu etme yarışına soyunan hocalardan gerekli eğitimi alamadığım zaman ÖĞRENDİM. Son 36 saattir aralıksız bir şekilde hastanede başkalarının çocuklarını muayene ederken evde kendi çocuğu ateşler içinde yatan asistan ablamın gözyaşları ile ÖĞRENDİM.  Ama en acı olanı ise son 2 gün içinde farklı illerden birbirini tanımayan 3 meslektaşımın intiharı ile oldu. Tıpkı son bir yıl içinde intihar eden diğer 10 hekim gibi. Neydi onları yaşamdan koparan? Belki diyeceksiniz meslek ile intiharın alakası olmayabilir. Fakat içlerinden birinin veda mektubu ve ailelerinin açıklamaları öyle demiyor. Hastanedeki ağır çalışma şartları, mobbing, tuttuğu günaşırı nöbetlerdi onları bu çaresizlik dolu girdaba sürükleyen. Belki de koşuşturmaktan  girdikleri depresif ruh halinden onları kurtaracak fırsatları bile değerlendiremediler.

İşin en acı tarafı medyada ölümlerinin “haber değeri” taşımaması oldu. Onların kendi elleriyle sonlanan hayatları bir futbolcunun transferi kadar ilgi görmedi .

Hekimlere verilen değerin bu olduğuna inanmak istemiyorum.

 Toplumla biz hekimlerin arasında nedenini bir türlü çözemediğim görünmez duvarlar var. İnsanlar önyargılarla dolu. ‘’Doktorlar kibirlidir, hak ettiklerinden çok daha fazla para kazanıyorlar’’ gibi önyargılardan bahsediyorum. Her toplulukta olduğu gibi bizim de içimizde iyiler ve kötüler var elbette. Ama benim bahsettiğim şey bize karşı duyulan ‘’nefret’’.

Ve bu nefret ateşini körükleyen çoğu zaman medya oluyor.  Bir kişinin olumsuz davranışı yüzünden yapılan genellemeler canımı acıtıyor. Bu duvarları yıkmak zorundayız. Herkes bilmeli ki  her hasta değerlidir ve hakettiği hizmeti almalıdır. Fakat bu sağlanırken doktorların ROBOT olmadığı nedense unutuluyor. Mesela poliklinikte wc ye giden bir doktorun arkasından bimere şikayet yazılıyor.Hekimin en  insani  ihtiyaçları göze batıyor, şikayet konusu oluyor.

 Dünyanın en zor ikinci sınavı olarak kabul edilen tıpta uzmanlık sınavında  cerrahi bölümler artık tercih edilmiyor. Cerrahiye başlayanların büyük bir kısmı ise istifa ediyor ağır çalışma koşulları ve baskı yüzünden. Bu ne demek biliyor musunuz ?

Çok değil birkaç onyıl sonra majör ameliyatları yapacak kalifiye hekim bulunamayacak demek.

Tıp fakültesi öğrencileri arasında antidepresan kullanımı giderek yaygınlaşıyor.  Genç doktor ölümlerinin yaklaşık yüzde 35 inin intihar nedenli olduğuna dair veriler mevcut.  Bu gidişat kimseyi endişelendirmiyor mu?  

Her geçen gün biz, yani DOKTORLAR biraz daha ölüyoruz hem bedenen hem de ruhen. Bu durum daha fazla gözardı edilirse korkarım bu acı olayların devamı gelecek.

Selamlarımla…

Dr.E.E.İ.

Kaynak: http://www.yenisafak.com/yazarlar/fatmabarbarosoglu/doktorlarin-intihar-ettigiturkiye-gercegi-ile-yuzleselim-i-2040905

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. TURK_O TURK_O dedi ki:

    Sağlık çalışanları hep kendilerine yapılanlardan şikayetçi oluyor! Ya kendileri hasta ve yakınlarına nasıl davranıyor? Doktorun gözünde bir HİÇ kadar değeri yok.
    İnsan iğneyi biraz da kendine hatırlamıyorum, olay ETKİ-TEPKİ meselesidir.
    Nasıl davranırsan öyle değer görürsünüz.
    Umarım bu yazdıklarım şikâyet edenlerin bir nebze dikkatini cepheden vesselâm.
    Selâmetle …

Siz de yorumunuzu paylaşın: