BİZİM MUSTAFA’ MIZ!

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Mustafa Kemal Atatürk’ ü bir de Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça’ nın hocası Saadettin Kaynak’ tan naklettiği bir hatıra ile tanıyalım.

Safiye Ayla, Atatürk’ ün Çankaya’ daki sofrasında bir akşam Saadettin Kaynak’ ın yeni bestelediği “Yanık Ömer” isimli hüseyni şarkısını okur. 

Atatürk bu muhteşem eseri büyük bir hayranlıkla dinler…

Yanık Ömer Türk musikisinde klasik formların dışında, belki biraz köçekçelere benzeyen, serbest başlayan, sonra aksak, sofyan ve nim sofyan usullerinde devam eden, arada serbest bölümleri de olan çok farklı bir eserdir.

“İşte bizim musikimizde bu tür coşkulu… heyecanlı… hamasi… şarkılar da bestelenmeli…” sözleriyle heyecanını dile getirir ve eserin bestekarının kim olduğunu sorar, kendisi ile ilk fırsatta mutlaka tanışmak istediğini söyler.

Safiye Hanım da ilk görüşmelerinde Saadettin Kaynak’a Atatürk’ ün bu isteğini bildirir. Kısa bir zaman sonra Atatürk’ ün bir İzmir seyahatinde Kaynak da tesadüfen bu şehirdedir. Saadettin Kaynak Atatürk ile görüşme isteğini bildirir ve hemen huzura kabul edilir. 

Atatürk bestekâra yakın alaka gösterir ve tebriklerini bildirir. “Hafız, ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa… veya canın istediğinde bana gelebilirsin” sözleriyle vedalaşırlar.

Alaeddin Hoca’ nın yirminci yüzyılın Itrı’ si sözleriyle tanımladığı Saadettin Kaynak Atatürk’ ün bu iltifatlarından çok memnun olmuştur. Bu büyük insan için de bir beste yapmak arzusu içinde güfte ararken Fuat Hulusi Demirelli’ nin “Gazi” başlıklı bir şiirini görür:

Yıllarca elim kalbimin üstünde eğildim
Gölgen gibi topraklara aşkınla serildim
Sensin emelim başka temennileri sildim
Dünyayı tebessümlerinin gülşeni bildim

Göklerden yeşil gözlerinin aşıkı ay gün
Gönlüm gibi lakin sana olmazlar sana düşkün
Ruhumda güneş doğdu nedir anlamadım ülkün
‘Gazi’ sana sevgisi gökten de büyük Türk’ ün

Saadettin Kaynak bu mısraları kısa zamanda evcara makamında besteler ve Ankara’ ya giderek Atatürk’ ün Kalem-i Mahsusa’ sına görüşme isteğini bildirir. Huzura kabul edilen Saadettin Kaynak eserini seslendirir. Atatürk şarkıyı çok beğenir ve birkaç kere okutturur. Eserin az kullanılan evcara makamında olması da Ata’ nın hoşuna gitmiştir. 

Kaynak huzurdan ayrılacağı zaman Atatürk “Biraz bekle Hafız” diyerek dışarı çıkar ve kısa zaman sonra elinde bir kitapla geri döner. Bu, Hafız Osman’ ın el yazması bir Kuran-ı Kerimi’ dir.

“Bu, Kuran-ı Kerim’ in sende olması daha uygun. Sana hediye ettiğimi içinde Allah’ ın lafzı olan bir kitabın üzerine yazamayacağım için ayrı bir kâğıda yazıp arasın koydum” diyerek kutsal kitabı Kaynak’ a verir.

Alaeddin Hoca sağlığında da hasta olduğu zamanda da her zaman yanında olduğu ve “Ben bestekâr olmuşsam bunda Saadettin Kaynak’ ın çok katkısı var” sözleriyle anlattığı Hoca’ sının evinde Ata’ nın hediyesi bu Kuran-ı Kerimi ve onun yazısını da gördüğünü sözlerine ekledi. 

İşte, herkesin bir tarafa çekmek istediği bizim gönlümüzdeki Mustafa Kemal budur…

Kaynak: http://www.musikidergisi.net/?p=1156

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün spora ve sporcuya verdiği önem

Yazı için 5 yorum yapılmış:

  1. Fuzulî dedi ki:

    Maalesef bugün milletimizide musiki namına hemen hiç bir şey kalmamış durumdadır.

    Arabesk lumpenliği ortadadır.

    Bırakın Selahaddin Pınar’ı bir Neşet Ertaş çıkarması artık pek mümkün görünmemekdedir.

    Acaba bu durumun Türk Musikîsinin yasaklanması ile alakası var mıdır?

    Ya Harf inkılabı ve uydurmaca ile?

    Devrim kolay, yapmak ise zordur.

  2. Güngör Uslu dedi ki:

    Şair ve şiir bol hani kafiye,
    Vezin sırra kadem arar hafiye.
    **
    Cümleler alt alta diziyor mirim,
    Şairlik taslıyor bir sürü cahil,
    Şiirde üstatmış rivayet pirim,
    Düzen ve tertipsiz söz olmaz cemil.
    **
    Şiir söz nizamı hassas terazi,
    Her cümlesi veciz sanma farazi,
    Ölçüden bi haber olur mu terzi,
    Üç, beş söz dizmekle olunmaz ehil.
    **
    Giriş ve gelişme ne sonuç belli,
    Şair oldum diyor mebzul ahali,
    Ne Yunus örneği ne de Fuzuli,
    Laflar her satırda koşar ser sefil.
    **
    Ne Mevlana okur ne bilir Akif,
    Ne aruz ve hece tanımaz elif,
    Denge ve ahenkten habersiz herif,
    Dört tekerlek farklı koparmış dingil.
    **
    Karaca oğlan der Köroğlu nârâ,
    Pir Sultan Abdal’ın bağrı köz yara,
    Aşık Veysel inler pek bahtı kara,
    Ahmet Yesevi’de bal akıtmış dil.
    **
    Necip Fazıl’da söz coşkun Sakarya,
    Öz yurdunda garip kul sanki parya,
    Halk türkü söylerken enteli arya,
    Şair ve şiirde ağlar Fırat, Nil.
    **
    Her serbest atışa diyor ki vezin,
    Bu şiir diyene kim verdi izin,
    Her yöne söz sallar heveskâr ergin,
    Ne ilmi yeterli ne aklı kamil.
    **
    Şair bir yanmalı çekmeli çile,
    Mecnun çöller aşar ne engel kale,
    Aşk ateşten çember başında hâle,
    Efkâr alev almış kızıl karanfil.
    **
    Şiir göç kervanı şairi seyyah,
    Kaç gurbet yaşatır bir zülfü siyah,
    Bülbülü şakıtır gül gonca gümrâh,
    Deniz aşka gelir su basar sahil.
    **
    Uslu can yazarsın her güne destan.
    Haklıya taraftar haksıza isyan,
    Hep sevgi yönünde koşmalı insan,
    Hak ilham eyliyor olma hiç gafil.
    **
    Z.Güngör Uslu +905424230056
    10:10 10.04.2020 Samsun

  3. gül dedi ki:

    Bir Hafız a Kuran ediye etmek ve yorumlarını bildirmek.Allah insanı ne güzel ve büyük mucize ile yratmış,meleklere bile secde ettirmiş.Ama emir ve yasaklar emreden Kuranı indirmiş.Şimdi doktor yıllarca okuduğunu tıp ilmi ile Allah ın tıp bilgisini kıyaslar mısın.Peki 7 kat sema bilgisi o gazlaı katman katman idare etmek,peki ya rüzgar,yer,ay,yıldız,galaksi.Bize normal görünen gece ve gündüzün belirli ölçülerle şaşmadan büyük mucizesi.Kuranı anladın mı,O nu yaşıyormusun.

  4. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Atatürk devrinde tıp ne durumda idi?

    https://www.akasyam.com/dogumdan-tedaviye-yakin-devir-hastahane-tarihimiz-179951/

  5. Birgül dedi ki:

    Güzel bir hikaye.

Siz de yorumunuzu paylaşın: