TEMEL BİLİMLER NEDEN İHMAL EDİLİYOR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

İndependent Türkçe’ den:

Uygulamalı bilimlerin aksine temel bilim çıktılarının insanların günlük yaşamına direk etkileri geç oluyor. Bu süre yıllar, belki on yıllar alabiliyor.

Öte yandan çok hızlı bir şekilde insanların kullanımına sunulan teknoloji vurgulu araştırmalar daha makbul kabul ediliyor. Ancak şu anahtar nokta unutuluyor ya da önemsenmiyor:

Yıllarca araştırmaya dayalı temel bilim sermayesi olmadan hızlı ve sürdürülebilir teknolojik gelişme de olmaz.

Temel bilim araştırmaları genellikle sonuçları açısından öngörülebilir değil ve uzun soluklu bir süreç. Çabuk sonuç almaya ve ürüne odaklı başka araştırma programlarının baskın olmasının ana sebeplerinden biri, kurulan sistemlerin kısa vadeli çıktıları ön planda olması. 

Dünya çapında başarılı araştırmalara imza atan bilim insanları, temel bilimlerin neden önemli olduğunu Independent Türkçe‘ye anlattı: 

“Temel bilimlere kısa günün karı diye bakmayan hükümetlere ve bu alana güven duyan topluma ihtiyaç var”

Fizik lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde yaptıktan sonra Boston Üniversitesi’nde doktora yapıp ETH Zürih’te araştırmacı olan Prof. Dr. Mete Atatüre, 2007 yılından bu yana Cambridge Üniversitesi’nde Fizik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam ediyor.  

Atatüre, ders verme dışında araştırma grubuyla beraber kuantum fiziğinin temel kavramlarından yola çıkarak ulaşılabilir ve kullanılabilir teknolojiler üretmek üzerine çalışıyor. 
 

Prof. Dr. Mete Atatüre .jpg
Prof. Dr. Mete Atatüre

Temel bilimlerin ihmal edilmesinde iki farklı etkenin olduğunu kaydeden Prof. Atatüre, “İlkini hükümetler oluşturuyor. Temel bilimlere yapılan yatırımdan elde edilebilecek artı değer diğer yatırım alanlarına göre genelde hem daha uzun soluklu hem daha belirsiz. Bugün temel bilimlere yapacağınız yatırımın ülkeye doğrudan bir yarar sağlaması için geçecek zaman dilimi, seçilmiş hükümetlerin ortalama yaşam süresinden daha uzun hatta” diyor. 

“Bir başarı kriteri olarak ele alındığında da kısa dönem ve gözle görülebilir yatırımlar genelde daha çekici gelir. Kısa dönemde başarıya önem veren ülkelerde zaman zaman temel bilimler ikinci plana itilebilir” diyen Prof. Atatüre, Diğer etkenin ise, toplum olduğunu söylüyor:

Toplum, tek tek bireylerden oluşsa da toplumsal faydanın bilincinde olan toplumlarda doğrudan ve kısa sürede bireye etki etmeyecek konularda da yatırımın önemli olduğu kanısı daha güçlüdür. Bilim hakkında belli bir düzeyde bilgi sahibi olmanın, bilimin isleyişi ve geçmişten günümüze ürettiği artı değerler konusunda bir farkındalığa sahip olmanın doğurduğu güven sayesinde temel bilimlere yapılacak yatırıma karşı çıkmazlar. Bu da o ülkenin temel bilim yatırımını güçlendirmek isteyenlerin elini güçlendirir.

Eğer toplumda bu ortak kanı yeterince oluşmamışsa o zaman denge yine temel bilimlerin ihmaline doğru bozulur. Dolayısıyla, hem hükûmetlerin kısa günün karı için daha hızlı daha belirli başarı kriteri buldukları konulara yönelmeyi tercih etmeleri hem de zaten toplumda temel bilimlere yönelik bilgi ve hatta güven eksikliği bu genel ihmale yol açan nedenler diye düşünüyorum.

“Üniversitelerin ve akademik toplulukların özerk olması da temel bilimlerin ihtiyaçlarını gündeme getirebilmelerine fırsat veriyor”

Birleşik Krallık’ın, bilim ve teknolojiye destek verilmesi gerektiği konusunda toplum nazarında en azından temel bir kültüre sahip ülkelerden biri olduğunu kaydeden Atatüre, şu bilgileri veriyor:

Dolayısıyla hükûmetlerle çalışan araştırma destek kurumlarının elinde hem kayda değer bir bütçe hem de temel ve uygulamalı bilimler arasında dengeyi kurma konusunda esneklik var. Yaklaşık 12 yıl önce bir kemer sıkma politikası uygulanmaya başlanmış olsa da birkaç yıl içinde tekrar toparlayabildi diyebiliriz.

Üniversitelerin ve akademik toplulukların özerk olması da bu esnek yapı içerisinde temel bilimlerin ihtiyaçlarını gündeme getirebilmelerine fırsat veriyor.

Önemli olan belli bir ortak konu etrafında bilim insanlarını bir araya getiren hedefli fonlamaların yanında, tesadüf bazlı araştırmalar için de ciddi oranda fonlama ayrılabiliyor olması. Hükûmetler doğal olarak ilk fonlama türüne kaynak isterler, ülkenin bilim kültürünün yerleşikliği ise, ikinci fonlamanın canlı kalmasını sağlar. Birçok ülke gibi İngiltere’de de bu böyle.

“Temel bilimler eğitimi almış kişilerin çok yönlü bireyler olabilmeleri toplum için önemli bir kaynak”

“Temel bilimlerin geleceğin teknolojilerini geliştirmedeki katkısı kuskusuz, ancak temel bilimlerin ürettiği önemli bir başka artı değer de insan gücü” diyen Atatüre, “Temel bilimler eğitimi almış kişilerin bir konuda meslek sahibi olabilmelerinin ötesinde, genel anlamda problem tanımlama ve çözme, analitik düşünebilme, ilinti ve neden-sonuç ilişkilerini değerlendirebilme gibi yetileri kazanmış çok yönlü bireyler olabilmeleri toplum için önemli bir kaynak. Bu yetilerin toplumda daha yaygın olması o toplumun pek çok konuya daha sağlıklı yaklaşmasına neden olacaktır. Tabi bunu elde edebilmek için öncelikle üniversitelerin mesleki eğitim okulları yapısının ötesine geçmelerine fırsat ve destek vermek gerekiyor. Üniversitelerin tepeden yönetilme yerine daha özerk olabildiği ortamlarda bu daha olası bir durum” şeklinde görüşünü iletiyor.   

“Beklenmedik ya da öngörülmesi kolay olmayan ilerlemeler bu alandan çıkıyor” 

Hemen uygulamaya geçebilen çalışmaların neden yapıldığını anlamanın çok zor olmadığına dikkat çeken Atatüre, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Ancak hangi uygulamanın hayata geçirilebileceği ve başarı durumunda bunun ne gibi sonuçlar doğuracağı da kendi başına bir süreç. Yani uygulaması olan ve olmayan çalışmalar diye ikili bir kümeden bahsetmek aslında çok olası değil, daha akışkan bir kavram var elimizde.

Uygulamaya hemen geçecek çalışmalar ile hiçbir uygulama öngöremediğimiz çalışmalar bu akışkan kavramın birbirine zıt iki ucu, oysa bütün kümeyi her tonuyla birlikte bir arada tutan güç iki zıt ucun ortasındaki yarı belirsiz alan. Beklenmedik ya da öngörülmesi kolay olmayan ilerlemeler bu alandan çıkıyor ve her iki zıt uca da etki edebiliyor.

Burada temel bilimlerin uygulamaya bir katkısı da o ortadaki alanı nasıl değerlendirebileceğimizi öğrendiğimiz yer olması. Temel bilimler, enerjisini herhangi bir uygulamaya doğrudan endekslemeyerek ve değerini herhangi bir uygulama ile ölçmeyerek daha sonra kullanılması mümkün olacak bilgi ve yeti birikimini oluşturuyor.

 
“Sahip olduğumuz tüm teknolojik gelişmelerin ortaya çıkmaları temel bilimcilerin onlarca ve yüzlerce yıl önce sordukları “Ne, neden ve nasıl?” sorularına cevap arama çabalarının neticesindedir”

Lisans derecesini Selçuk Üniversitesi Kimya Bölümü’nden, yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Kimya Bölümünden ve doktora derecesini de ODTÜ Mikro ve Nanoteknoloji Anabilim Dalından alan Dr. Öğr. Üyesi Serim Kayacan İlday, sonrasında Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümünde doktora sonrası çalışmalarını tamamladı.

Şu an Bilkent Üniversitesi, Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezinde görev yapıyor.  
 

Dr. Öğr. Üyesi Serim Kayacan İlday.jpg
Dr. Öğr. Üyesi Serim Kayacan İlday

Temel bilimlerin gerekli olduğunu söyleyen İlday, bir örnek ile şöyle açıklıyor:

Akıllı telefonlar elimizden düşmüyor, seyahat ederken GPS kullanıyoruz, ev ve binaların çatılarına gittikçe artan bir şekilde güneş enerjili ısıtma sistemleri kuruyor ve bu sayede ucuza sıcak su temin ediyoruz. Yaklaşık 75 yıl önce yarıiletken malzemeler üzerine temel araştırmalar yaparken tranzistörleri keşfeden John Bardeen, Walter Brattain ve William Shockley olmasaydı, bugün ne akıllı telefonlar ne bilgisayar teknolojisine sahip olacaktık.

Yine 115 yıl önce Albert Einstein tarafından açıklanan Görelilik Teorisi ve fotovoltaik etki olmasaydı ne GPS diye bir şey olacaktı ne de güneş enerjisinden yararlanabilecektik. Bu ve sahip olduğumuz tüm teknolojik gelişmelerin ortaya çıkmaları temel bilimcilerin onlarca ve yüzlerce yıl önce sordukları ‘Ne, neden ve nasıl?’ sorularına cevap arama çabalarının neticesindedir.

“Temel bilim sayesinde teknoloji gelişiyor”

Temel bilime önem verilirse teknolojimiz ve anlayışımızın değişeceğini vurgulayan İlday, “Bir şeyi anlamadan kullanabilirsiniz. Bunu her an, beynimizi kullanarak yapıyoruz. Ancak bunu yaparken beynimizin çalışma prensibini tam olarak bilmiyoruz! Beyin gibi sofistike yapıları ve işlevleri teknolojiye entegre edebilir ve uygarlık seviyesinde bir üst basamağa atlayabilirsiniz ancak önce beynin nasıl çalıştığınızı öğrenmeniz gerekiyor. Bunun dışında, yine temel bilim sayesinde nereden geldik nereye gidiyoruz gibi insanlığın kendini bildi bileli sorduğu sorulara cevap vermeye ve içinde doğup büyüdüğünüz evreni daha iyi anlamaya başlarız. Uzay araştırmalarına, CERN ve LIGO gibi ortaklıklara ve daha nicesine yapılan yatırımlar sayesinde. Temel bilim sayesinde teknoloji gelişiyor, gelişen teknoloji temel bilimin hizmetine sunulup eski teknolojiler ile elde edilmesi mümkün olmayan yeni bilgileri gün yüzüne çıkarıyor, gün yüzüne çıkan yeni bilgilerle de teknoloji bir üst basamağa taşınıyor. Görüleceği gibi bu bir döngü ve biri olmadan diğeri de olmuyor. Dolayısıyla hem temel hem de uygulamalı bilimlere yatırım yapılması ve önem verilmesi şart” diyor. 

“Temel bilimin de “el üstünde taşınması” şart”

“Hemen uygulamaya geçmeyen çalışmalar gelecekte neredeyse her şeyi değiştiriyor” diyen İlday, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Örneğin Einstein yüzyılı aşkın bir süre önce ‘zaman nedir?’ sorusunu ilk sorduğunda bugün bir bireyin saniyeler içerisinde dünya üzerindeki konumunun tespit edilebileceği teknolojiyi hayal bile edemezdi. Dolayısıyla bugün yaptığınız temel bilim çalışmaları gelecekte akla hayale gelmeyecek teknolojik gelişmelere sebep olacaktır.

Üstün teknolojik atılımlar için artık eskisi gibi yüzlerce yıl beklemeye gerek kalmayacak çünkü temel bilim çıktılarının ileri teknolojiye dönüşme süresi gittikçe kısalıyor. Bunun nedeni eskisinden daha çok insan bilime katkı veriyor, daha çok yatırım yapılıyor, daha çok bilgi üretiliyor.

Dolayısıyla yakın gelecekte şaşırtıcı keşifler ve teknolojik gelişmeler bizi bekliyor. Ancak bunun için temel bilimin de ‘el üstünde taşınması’ şart.

“Temel bilimler gelişmiş ülkeleri gelişmiş ülke haline getiriyor ve ilerletiyor”

Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden sonra Almanya’da Max Planck Enstitüsü Nörobiyoloji bölümünde doktora çalışmalarını tamamlayan Ali Ertürk, Amerika’da doktora çalışmalarını sürdürdü.

Şu anda Almanya Helmholtz Doku Mühendisliği Enstitüsü Direktörü olan Dr. Ali Ertürk, kurduğu laboratuvarda 17 farklı ülkeden gelen 25 bilim insanıyla temel bilimler üzerine çalışmalarını sürdürüyor. 
 

Dr. Ali Ertürk.jpg
Dr. Ali Ertürk

Laboratuvarında yaptığı çalışmalarla ilgili olarak Ertürk, şunları söylüyor:

Temel bilimlerde bulduğumuz her şeyi hemen uygulamaya geçirebilecek yönler buluyoruz. Temel bilimler gelişmiş ülkeleri gelişmiş ülke haline getiriyor ve ilerletiyor. Bu ülkeler dünyada en çok yeni bilgiler keşfedip, patent yollayan ülkeler. Derin öğrenmeyi de temel bilim olarak düşünebilirsiniz. Matematikte en çok gelişen alanlardan biri. Biyolojik araştırmalar, yeni birçok veriye ulaşmamızı sağlıyor.

Sağlıklı hücrelerin çalışma mekanizması ve hasta olduğunda farkların tespit edilmesiyle, hasta olan hücreleri tekrar sağlıklı hale çevirebiliriz. Geçen sene CRISPR-Cas9 adıyla bilinen genetik değiştirme araştırmaları Nobel Ödülü aldı. Bu çalışma bakterilerin virüslere karşı savunması, pek düşünülmeyen bir alanda başlamış ancak çok büyük bir uygulama alanı açan buluş.

“Tüm buluşların oluşumunun alt yapısında temel bilimler var” diyen Ertürk, “Elektrikli arabalardan telekomünikasyon, biyolojik gelişmelerden biyoteknolojiye ve aşıların gelişmeleri temel bilimlere dayanıyor. BioNTech’in aşısında mRNA molekülünün yapısını anlayıp, nasıl hücrede yıkılmadan durabileceğini gösteren araştırmalar sayesinde ortaya çıktı. Böylece çaresi olmayan hastalıklar için kullanılmaya başlandı” diyor. 

“Gelişmiş ülkelerde temel bilimler için politik olarak yollar açıyor, engeller kaldırılıyor”

Türkiye’de temel bilim çalışmalarının, yurt dışı ile kıyaslandığında basit seviyelerde olduğunu söyleyen Ertürk, “Temel bilim araştırmaları çok yatırım isteyen bir alan. Mikroskoplardan tutun kullanılan makinelere kadar birçok alet gelişmiş ülkelerde üretiliyor, ülkemizde üretilmiyor. Bu bir zorluk, her şeyi dışarıdan alıp kullanmak, dünya ile yarışmayı engelleyecek bir durum oluşturuyor. Temel bilimlerde öyle bir yarış var, ilk kim yaparsa, bir anlamda o vuruşu yapıyor. İkinci olursanız aslında önemi kalmıyor. Patent için de aynı durum geçerli. Gelişmiş ülkeler bunun bilincinde olduğu için her türlü yatırımı yapıyor. Hız ve zaman en önemli etkenlerden biri, zamanın nasıl kazanıldığı üzerinde duruluyor. Bu anlamda politik olarak yollar açıyorlar, engelleri kaldırıyorlar. Bilim insanlarının daha hızlı ilerlemesi için bazı anlamlarda kuralların dışına çıkabilecek, yollar açılıyor. Normal firmaların yapamayacağı şekilde bazı kuralları onlara serbest bırakıyorlar ki, onları yavaşlatacak engeller olmasın istiyorlar. Almanya, Amerika, İsveç, Japonya gibi ülkeler bunun öneminin farkındalar. Teşvikleri çok, bilim insanlarını destekleri çok ve bilim haberleri çok yapılıyor” diyor. 

“İnsanların delili olmayan şeylere inanamaması gerektiğini ve bilimsel düşünceyi anlamaları gerekiyor”

Bilim haberlerinin yurt dışında çok fazla yer bulduğuna dikkat çeken Ertürk, “Türkiye’de bilim haberlerinin önem kazanması gerekiyor ki, bu alanın önemi anlaşılsın. Toplum olarak bunu anladığımızda, politikacılar da bunun önemini anlayacak. İnsanları bilgilendirmek önem kazanıyor. Aşı karşıtlığında, insanların olayı anlayamamasından, bilim dışındaki insanların konu üzerine çok fazla spekülatif konuşmalarından yola çıkarak karar alıyorlar. Biz toplum olarak, komplo teorilerini ve gerçek olmayan ama kulağa hoş gelen teorileri severiz. Bir anlamda hayali düşüncelere tutunarak, gerçek olmayan ve delili olmayan kavramlara sarılıyorlar. Bunların değişmesi gerekiyor. İnsanların delili olmayan şeylere inanamaması gerektiğini ve bilimsel düşünceyi anlamaları gerekiyor. Temel bilimlerin nasıl çalıştığını, delillere dayalı olarak bilimin ve sosyal hayatın nasıl ilerleyeceğini anlatmak önemli” şeklinde uyarıda bulunuyor. 

“Milyonlarca insanın hayatını kurtaran mRNA aşıları onlarca yıllık temel bilim araştırmalarının ürünü”

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (IYTE) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde immünoloji bölümünde doktorasını yapan Dr. Semir Beyaz, doktorasını tamamladıktan sonra ABD’nin önde gelen temel bilim merkezlerinden bir olan Cold Spring Harbor Laboratuvarı’nda kendi araştırma grubunu kurdu. Şu anda laboratuvarında beslenme, kök hücre, kanser ve bağışıklık sistemi üzerine temel bilim araştırmaları yapıyor. 
 

Dr. Semir Beyaz,.jpeg
Dr. Semir Beyaz

“Bilim birikerek ilerler ama insanlar ne yazık ki genel olarak anlık kazancın önemine odaklanır” diyen Beyaz, “Ülkemizde ve dünyada ne yazık ki şu anda temel bilim çalışmaları yeterli destek göremiyor. Buna rağmen, Covid-19 salgınında gördüğümüz gibi, yumurta kapıya dayanınca fark ediyoruz temel bilimsel keşiflerin aslında günlük hayatta ne kadar işimize yaradığını. Bugün belki de milyonlarca insanın hayatını kurtaran mRNA aşıları onlarca yıllık temel bilim araştırmalarının ürünü. Bilimsel gelişmelerin gündelik hayatta topluma fayda etkisini açıklayabilecek en uygun atasözü ‘Ne kadar ekmek o kadar köfte’ bana göre ve buradaki ‘ekmek’ temel bilimden başkası değil. Yani, günlük hayatta normal bir insanın aklına bile gelmeyecek küçücük bir bakteride mRNA’yı keşfetmek için veya o mRNA’yı daha sağlam ve yeni bir aşı teknolojisine uygun hale getirmek için yaşamı ve doğayı anlamaya adanmış bir merak ile yüzlerce defa başarısız olsa da yılmadan gece gündüz çalışarak keşfeden temel bilim insanları olmadan, bugün hayat kurtaran mRNA aşılarından bahsetmek mümkün olmayacaktı” diyor. 

“Temel bilim olmadan, hastalıklar için ne ilaç olur ne tedavi ne de teknoloji”

Temel bilimin, bilimsel birikimin temelini oluşturduğu için gerekli olduğunu dikkat çeken Beyaz, şunları söylüyor:

Temel bilim olmadan, hastalıklar için ne ilaç olur ne tedavi ne de teknoloji. Bugün hayatımıza yön veren her şey temel bilimsel keşiflerin bir uzantısıdır. Ancak bu keşiflerin ‘günlük hayatta işimize yarayacak’ seviyeye gelmesi için sabır, akıl ve sürekli bir destek mekanizması gereklidir. Bunu başarabilen ülkeler, şu anda bilimde ve teknolojide atılım yapabilen ülkelerdir.

Türkiye’de, sadece haftalık bilim haberleri kotasını doldurmak veya gaza gelmek için değil, gerçekten hastalıklara çare olacak araştırmalar yapılmasını istiyorsak, bunun kısa yolu yok, temel bilime sürekli bir destek mekanizması toplumun her bileşeni tarafından içselleştirilmelidir. Temel bilimlere yönelik destek benim araştırmalar yaptığım ABD’de Türkiye’den çok daha yüksek ancak yine de yeterli seviyede değil.

“Sadece bilimsel merak yüzünden yapılan araştırmalar 20-30 yıl sonra çok önemli buluşlara yol açabiliyor”

Harvard Üniversitesi’nde kuantum mekaniksel simülasyonlar ve makine öğrenmesi algoritmaları kullanarak düzensiz katılar ve pil malzemelerini çalışan Dr. Doğuş Çubuk, Stanford Üniversitesi’nde kısa bir süre doktora sonrası çalışma yaptı.

Google Brain’de Araştırmacı bilim insanı olarak çalışan Çubuk, hem derin öğrenme algoritmalarını geliştirmek üzerine çalışıyor hem de bu derin öğrenme algoritmalarını katı hal fiziğine uyguluyor. 
 

Dr. Doğuş Çubuk .jpg
Dr. Doğuş Çubuk 

Teknolojinin geleceğini tahmin etmenin mümkün olmadığını söyleyen Çubuk, “Bu yüzden tüm olanakları teknolojinin tahmin edilebilir yönlerine harcamak çok yanlış olur. Tarihten bir örnek vermek gerekirse, Britanya İmparatorluğu 1830 yılında İsveç’te, donanmasını güçlendirmek için 300 bin meşe ağacı dikmişti. Bu ağaçlar 150 yıl sonra yeterince büyümüş olacak ve gemi yapımında kullanılacaktı. Bu ağaçlar hiçbir gemi için kullanılmadı tabii ki, o planlanan 150 yıl içinde demir ve çelik teknolojisi kereste teknolojisini çok geride bıraktı. Bugün biz de 1830 yılındaki kadar geleceği görmek konusunda aciziz. Bu yüzden hemen uygulaması olmayan, ancak sadece merak tarafından yönlendirilen araştırmalara ihtiyacımız var. Zamanında teknolojik yönden yararsız görünen, sadece bilimsel merak yüzünden yapılan araştırmalar 20-30 yıl sonra çok önemli buluşlara yol açabiliyor” diyor.  

“Temel bilim için araştırma olanakları artarsa daha çok tecrübeli araştırmacı ülkeye döner”

Bilime önem vermenin birçok ikinci derece yararı olduğuna dikkat çeken Çubuk, “Örneğin temel bilim için araştırma olanakları artarsa daha çok tecrübeli araştırmacı ülkeye döner, bilim eğitiminin kalitesi artar. Bilime ilgi gösteren gençler güzel bir bilim ortamı oluştuğunu görünce başka ülkelere ya da başka alanlara geçme olasılığı azalır. Temel bilim alanından başka alanlara geçseler bile temel bilim araştırması yaparken öğrendikleri becerileri yeni alanlara uygulayabilirler. Örneğin ABD’de birçok fizik doktoralı kişi hukuk, biyoloji, kurumsal danışmanlık ve finans gibi alanlara geçip o alanlara yeni bir perspektif getiriyor. Bu ikinci derece yararların dışında, tabii ki var temel bilimlere daha fazla önem vermenin direk yararları da. Bazı temel bilim araştırmalarının hemen ya da kısa zamanda teknolojik ya da finansal getirileri de olabiliyor” şeklinde görüşünü iletiyor.   

“Doğa yasalarının altında neler yattığını, öğrenmek ve araştırmak şart”

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Pittsburgh Üniversitesi’nde immünoloji doktorası yapıp, Mayo Klinik’te cerrahi uzmanlığı ve transplant cerrahisi üst uzmanlığı eğitimlerini alan Dr. Timuçin Taner, 2012’de yılından bu yana Mayo Klinik’te organ nakli cerrahı ve immünolog olarak çalışıyor. Taner, Mayo Klinik karaciğer nakli programının direktörlüğü görevini yürütüyor. 

Temel bilimlerin hızlı getirisi olmadığı ve uzun süreli yatırım gerektirdiği için ihmal edildiğini söyleyen Taner, “Temel bilimler tüm fenni dalların yapı taşıdır. Doğa yasalarının altında neler yattığını, olayların mekanizmalarını anlamak için temel bilimleri bilmek, öğrenmek ve araştırmak şart” diyor.   
 

Dr. Timuçin Taner.JPG
Dr. Timuçin Taner

“Amerika’yı Amerika yapan önemli özelliklerden biri temel bilimlere verilen destek” 

“Amerika’yı Amerika yapan önemli özelliklerden biri temel bilimlere verilen destek” diyen Taner, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Sadece bu yüzden Amerika’ya son 100 yıldır Amerika dışından milyonlarca araştırmacı geldi. Yani, temel bilimlere desteği sayesinde Amerika net beyin ithalatı yapmış, onun için de bilim alanındaki üstünlüğünü sürdürüyor. Bugün hala Avrupa da dahil, dünyanın her tarafından araştırmacı geliyor. Tabii temel bilimlerde yapılan buluşları ticari başarıya dönüştürmede de Amerika başarılı.

“Temel bilimlerin amacı hemen uygulamaya geçecek buluşlar yapmak değil”

Temel bilimler önem verildiğinde ülkenin bilimsel anlamda statüsünün yükseleceğine dikkat çeken Taner, genç insanlara is ve kariyer fırsatları doğacağını ve sürekli yükselerek devam edeceğini kaydediyor. 

Temel bilimlerin amacının hemen uygulamaya geçecek buluşlar yapmak olmadığını hatırlatan Taner, “Böyle araştırmalar sabırla ama sistematik olarak yapılır. Ancak böyle devam edilince büyük ve uygulamaya geçebilen sonuçlar ortaya çıkar” şeklinde konuşuyor.  

“Bir yuvarlak solucan türü sayesinde bugün kanseri hedef alan birçok ilaç ya da tedavi yaklaşımı bu mekanizma üzerine çalışılıyor”

Anadolu (Eskişehir Teknik) Üniversitesi’nde Biyoloji Bölümü’nde lisans eğitiminden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik alanında yüksek lisans yapan Kutay Deniz Atabay, bu sırada NASA Ames Araştırma Merkezi’nde ‘International Space University – Space Studies Programı’nı tamamladı.

Yüksek lisans çalışmalarından sonra Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı Boston Çocuk Hastanesi’nde nadir beyin hastalıklarının genetiği üzerine çalışan bir laboratuvarda araştırma görevlisi olan Atabay, doktorasını Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’nde Neuroscience alanında tamamladı.

Dr. Kutay Deniz Atabay, MIT’ye bağlı Whitehead Enstitüsü’nde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmalarını sürdürüyor.  
 

Dr. Kutay Deniz Atabay.jpg
Dr. Kutay Deniz Atabay

Temel bilime önem verildiğinde değişebilecekler konusunda Atabay, şu örnekleri veriyor:

Bunlardan bir tanesi mikroskobik bir yuvarlak solucan türü (C. elegans) üzerine çalışan bir grup araştırmacının bu organizmanın nasıl olup da her zaman sabit sayıda hücre üretmesinin nedenlerini araştırmayı seçmesi.

Bu basit merak daha sonra programlanmış hücre ölümünün keşfine yol açıyor ve kanser, embriyonik gelişim ve doku yenilenmesi alanlarını önemli ölçüde etkiliyor. Bu keşif sayesinde bugün kanseri hedef alan birçok ilaç ya da tedavi yaklaşımı bu mekanizma üzerine çalışıyor.

“Algleri araştırarak merkezi sinir sisteminin bölgesel fonksiyonlarını keşfedebilmek mümkün”

Başka bir örnekte de optogenetik alanının doğuşunu gösteriyor Atabay, “Tek hücreli mavi-yeşil alglerden izole edilen ‘channelrhodopsin’ isimli bir kanal proteini kodlayan bir genin sinir hücrelerine aktarımı bu hücrelerin ışığın farklı dalga boylarıyla uyarılarak aktive edilmesini sağlayabiliyor. Bu yolla istenilen sinir hücresi grubu uyarılarak ya da aktivitesi baskılanarak merkezi sinir sisteminin bölgesel fonksiyonlarını keşfedebilmek ve yeni tedavi yaklaşımları da geliştirebilmek mümkün. Bütün bunlar mikroskobik bir hücrenin (alg) yüzeyinde o proteinin varlığını bilmek, bu proteinin nasıl çalıştığını ve hücrenin fizyolojisini nasıl etkilediğini merak etmiş olmanın doğurduğu sonuçlar. Bu çalışmayı yapanlar o gün bir ürün ortaya çıkarma kaygısıyla adım atmıyorlar, sadece merak ve bir şeyleri daha iyi anlayabilme dürtüsüyle ilerliyorlar. Bu uzantıda temel bilimlere verilen önem çok da doğrusal ve öngörülebilir olmayan yollarla insan hayatını ve kültürünü zenginleştiriyor. Verilen önem artarsa bu zenginliğin daha da artıp başka boyutlar kazanma olasılığı da yükselecek” şeklinde bilgi veriyor. 

“Yurt dışında temel bilim araştırmalarını fonlamaya yöneltmiş büyük araştırma enstitüleri de sistemde yer alıyor”

Yurt dışında da temel bilimlerin destek alabilmesi için genellikle bu düzeyde yürütülen çalışmaların öneminin vurgulanması gerektiğini söyleyen Atabay, “Bu durum bir araştırma geleneğinin oluşmuş olması olarak da tanımlanabilir. Bu gelenek ya da sistem hafızası, temel bilimlerin kısa ya da uzun vadedeki yararları ya da gerekliliği konusunda biraz daha az ikna bekliyor. Temel bilim araştırmalarının öneminin vurgulanması anlamında daha az enerji harcamak biraz daha mümkün. Kendini baskın şekilde temel bilim araştırmalarını fonlamaya yöneltmiş büyük araştırma enstitüleri de sistemde yer alıyor. Yine de genel anlamda, sistemin değişime ve geliştirilmeye açık birçok yönü de var ve mümkün olabilecek en verimli yapı henüz oluşmuş değil” diyor.   

 

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Çünkü, ülkemiz maalesef ABD’nin en az 50 sene gerisinde, bu alanlarda bazı kriterlere sahip olmadan laboratuvar kurmak imkansız!

    Para kazanma ihtimali patent almadan zaten yok.

    En zeki gençlerimiz tus’da hep cildiye, radyoloji gibi riski az, kazancı çok branşları tercih ediyor.

    Üniversitelere el koymaya çalışan bürokrasi buna kafa yoruyor mu?

Siz de yorumunuzu paylaşın: