KOVİD’ e karşı etkinliği ve emniyeti ispatlanmış bir ilaç bulunamadı ama birçok gıda ve besin desteğinin oldukça işe yarayabileceği anlaşılıyor. Önce kelle paça çorbası… Ardından magnezyum, D vitamini ve B12 üçlüsü ve C vitamini… Ardından çinko… Ardından ekmek ve süte vitamin D eklenmesi… Ardından zeytin yaprağı… Ardından bal ve çörek otu karışımı… ve şimdi de keçi sütü…

Buruna bir protein molekülünün sıkılmasıyla virüsün hücreye girişine engel olunabileceği gösterildi ve sıra insanlarda yapılacak deneylere geldi. Maske, mesafe ve mapusluk dışında tavsiyeleri bulunmayan “bilim insanlarının” böyle basit ve kolay yapılabilen, yan etkilerinin çok daha düşük olması kuvvetle muhtemel müdahalelerden neden nefret ettiklerini anlayamıyorum.

Pandeminin ilk döneminde alerji ve astımı olanlarda KOVİD riskinin yüksek olduğu ileri sürülüyordu ama yeni yapılan birçok çalışmada bunun doğru olmadığı gösterildi. Bu, atopik hastalığı olanlar için iyi bir haber olmakla beraber herkes gibi bu hastaların da korunma tedbirlerine sıkı sıkıya uymaya devam etmeleri icap ediyor.

Ülkemizde bugünlerde en çok konuşulan mevzuların başında “yoğun bakım yataklarının doluluğu” geliyor. Sağlık Bakanlığı’na göre 29 Kasım 2020 tarihinde erişkin yoğun bakım doluluk oranı %71.3 ve solunum cihazı doluluk oranı yüzde 39.3 idi. Bu rakamlara bakıp hakikaten şaşırıyorum. Hayır, şaşkınlığımın sebebi yoğun bakımların doluluğu değil tam tersine boşluğu.

3 milyon yaşlıya ücretsiz D vitamini verme kararı alan İngiltere’ yi tebrik ediyorum. D vitamini eksikliğinin koronavirüs enfeksiyonu, ağır tablo ve ölümleri artırdığını gösteren onlarca çalışma var. Dünya koronadan kırılırken “D vitaminini fazla alırsanız, vücutta hiç istenilmeyen yerlerde beyin dâhil kireçlenmeler ve buna bağlı ciddi hastalıklar ortaya çıkar” korkutması çok yersizdir.