HASTALAR İLAÇLARI ARTIK DAHA FAZLA SORGULUYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

Bir öğretim üyesi “Hastaların artık ilaçları daha fazla sorguladıklarını” söylüyor yani hastaların kendilerine neden ilaç verildiği, ilaç almalarının şart mı olduğu, ilacın ne gibi fayda ve riskleri olduğu konularında hekimlerine sorular sorduklarını ve hatta tartıştıklarını bildiriyor.

Aslında olması gereken de budur.

Hastalar elbette kendilerinden istenen tetkikleri, konan teşhisleri, tavsiye edilen ilaçları sorgulayacaklardır.

Doktorların hastalarına hiçbir zaman “dayatmada” bulunmamaları gerekir ve “hastanın onayını almak” zaten kanuni bir zorunluluktur.

Eskiden olduğu gibi “Sen daha iyi biliyorsan kendi teşhisini kendin koy, kendi ilacını kendin seç” şeklindeki “efelenmeler” devri kapanmıştır.

Burada birkaç önemli husus var:

BİR: Bu ifadenin insan ruhunu ve davranışlarını en iyi değerlendiren bir uzmanlık alanının (psikiyatri) öğretim üyesinden geldiğine dikkatinizi çekerim.

İKİ: Hekimlerin hastalarına yeterli zamana ayırmaları gerekir. Günde 100 civarı hasta bakan bir hekimden böyle bir davranış beklemek elbette insafsızlıktır.

ÜÇ: Bilgiye erişim yollarının değişmiş olması hastaları daha “bilinçli” yapmıştır ama internet aleminin “yalan yanlış bilgilerle” dolu olduğu da unutulmamalıdır.

DÖRT: Hekimle tartışmak demek hastanın “ukalalık yapması” veya “kafa tutması” manasına gelmez.

BEŞ: Hasta, karşılıklı sevgi ve saygı ilişkileri temelinde doktoruna “güven” duymalı, “ikna” olmalıdır. Doktoruna güvenen ve ikna olan hasta zaten soru da sormaz tartışmaya da girmez.

ALTI: Her doktora giden “hasta” değildir ve tedavi mutlaka “ilaç” demek değildir. İlaç yazmadan da hekimlik yapılabilir ve hekimlik aslında “ilaç yazmama sanatıdır.”

YEDİ: Hastaların kendilerine ilaç dayatılmasına karşı çıkmalarında benim yazı ve konuşmalarımın da bir nebze katkısı olduğunu söyleyebilirim.

***

Medimagazin’ deki haber:

Prof. Dr. E.Timuçin Oral, www.kazabam.com’da  yayımlanan programda psikiyatride en çok karşılaşılan tanılardan biri olan majör depresyonun tedavisini ve bu tedavide atipik antipsikotiklerin yerini, yapılan klinik çalışmaların sonuçlarını paylaştı.

“Ya depresyonu hafife almak ya da çok abartmak gibi bir eğilim var. Son günlerde kendinizi çok yorgun, bitkin, kırılgan ve umutsuz mu hissediyorsunuz? Zaman zaman bu her insanda olabilir, doğaldır, ancak bu belirtiler pek hayra alamet de olmayabilir. Siz en iyisi bu testi bir gözden geçirin” uyarısıyla sunumuna başlayan Prof. Dr. E.Timuçin Oral, depresyon olgusunun halk arasında yaygın olarak bilindiğini, yapılan araştırmalara göre ise, son bir yılda psikiyatri merkezlerine ekonomik nedenlerden ötürü başvuru sayılarının iki kat artış gösterdiğini söyledi.

Yapılan bu sonuçlara göre ise, başvuru tablosunda yaş ortalamasının 25 yaş ve üstü, işsiz vatandaşların olduğu çıktı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde depresyon tedavisinin incelendiği 1996-2005 yılları arasındaki durumu değerlendiren bir çalışmada, AD ilaç alma oranının arttığını, psikoterapi ile tedavi edilen hasta oranının da azaldığının gösterildiğini ifade eden  Prof. Dr. Oral, “Bu biraz nüfusun artışı vs. ile alakalı ama bir yandan daha “fast-food”  tedavilerin öne çıktığı ya da sevildiği ile de ilgili. Burada ilginç olan hasta sayısı artmakla beraber, antipsikotik olan hasta oranında da bir artış olması, acaba bunun yeri nedir, diye de bakacağız” dedi.

Avrupa Bölge Komitesinin “Herkes İçin Sağlık” sloganı olduğunu ve bununla ilgili 21. yy için 21 hedef belirlendiğini kaydeden Prof. Dr. E.Timuçin Oral, “Sağlık Bakanlığımız da 21 hedef te Türkiye’de sağlıkta geleceği anlatan bir kitapçık çıkardı. Bunda altıncı Hedef  “Ruh Sağlığının İyileştirilmesi” ve o kitapta Ulusal hane halkı araştırmasına göre depresyon oranı Türkiye’de yüzde 7. Kadınlardaki oran yüzde 80 civarında, erkeklerdeki oran ise yüzde 20 olarak belirtildi. Öte yandan orta yaş kuşağına gelindiğinde de 35-44 yaşları arasındaki  oran yüzde 29 olarak bulundu” diye konuştu.

Yirmi birinci yüzyıl için 21 hedefinin bazı maddelerinin doğrudan Türkiye ile bağlantılı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Oral,  “Genç insanların sağlığı,”  “Sağlıklı yaşlanma,” “Ruh sağlığının iyileştirilmesi,” “Alkol, madde ve tütünün zararlarını azaltmak” gibi konuların özellikle Türkiye açısından önemli bulunduğunu vurguladı.

Sağlık 2020 Avrupa Birliği Bölge Komitesinin 62. Oturumu’nda bir bildiri yayımladığını söyleyen Prof . Dr. E.Timuçin Oral, buna göre,“ Ruh hastalıkları, Avrupa Bölgesi’nde hastalık yükü içerisinde yüzde 19’luk oranıyla ikinci sırada. Depresyon ve anksiyete toplumda her yıl, her dört  kişiden birisini etkilemekte, ama hastaların yüzde 50’si herhangi bir tedavi hizmeti almamaktadır. Ayrımcılık ve toplum içerisinde dalgalanma, yardım talebini engelleyen en önemli sebepler arasındadır. Eksik tanı ve yetersiz tedavi en önemli sorunlar iken, bir grup hasta da gereksiz tanı alıp tedavi edilmektedir” dedi.

Prof. Dr. E.Timuçin Oral konuşmasına şöyle devam etti: “Çeşitli ülkeler depresyon yaygınlığını çeşitli ölçütlerle değerlendirdiklerinde, aşağı yukarı şöyle bir tablo çıkıyor ortaya. Özellikle yaşam boyu yaygınlığa baktığınızda Japonya’daki DSM-III-R ile yapılmış ve belki biraz aykırı düşen veri dışında aşağı yukarı hepsinin depresyonun yaygın bir hastalık olduğunu ortaya koyduğu muhakkaktır.”

Diğer önemli konunun tanı koyulması ve atlanıyor olması olduğunu ifade eden,  Prof. Dr. E.Timuçin Oral, “ NICE 2009 verilerine göre birinci basamakta depresyon tanısı konulamayabilir; orada tanınma oranı yüzde 42 civarındadır. Hastaların yüzde 15-20’si tedaviye yanıtsızdır ve bu kişilerde hastalık kronikleşebilir. 2/3’ü ise birinci sıra (SSRI grubu) ilaçlarla iyileşmez. Kronisite yaşlı gruplarda daha fazladır ve belki en önemli sebep eksik ya da yetersiz tedavidir” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. E. Timuçin Oral, artık hastaların ilaç tedavisini daha çok sorguladıklarını belirtirken, günümüzde hastalığı ve tedaviyi anlatmanın her zamankinden çok daha önemli olduğuna dikkat çekti.

Kaynak: http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-hastalar-ilaclari-artik-daha-fazla-sorguluyor-1-11-61090.html

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Yasemin dedi ki:

    Hastalar artık “yutmayız” bu numaraları demek istiyorlar aslında.

Siz de yorumunuzu paylaşın: