ROCKEFELLER’ İ SAVUNMAK SİZE Mİ KALDI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Hikmet Çiçek‘ in yazısı:

“Herkes akıntıyla birlikte yüzebilir, ancak cesaretli olanlar akıntıya karşı yüzmeyi deneyenlerdir.“ Samuel Smiles

Dogmatizm bir tür dar kafalılıktır. Belirli bir düşünceye körü körüne bağlanmaktır. Dogmatik kafa, yeni bir fikri, olgulara farklı bir bakışı, “doğruyu tersinden aramayı”, “çubuğu tersinden bükmeyi” kabul etmez. Eleştiri ve kuşkuya tahammülsüzdür. Onun görüşleri mutlak doğrudur. Soru sormaz, sorgulamaz. Tartışmaya yer vermeyecek kadar yobazdır. Sorgulamadan kabul etmeye eğilimlidir. Onun doğrusu kesin doğrudur, onun doğrusunun dokunulmazlığı vardır.

Ne yazık ki Türkiye solunun bir bölümü böyledir.

Şimdi böyle bir girizgâh nereden çıktı diyeceksiniz.

Kara Kutu’dan çıktı!

Daha doğrusu Kara Kutu’ya yönelik akıl dışı suçlamalardan çıktı.

IVAN ILLİCH’İ TANIYALIM

Ivan Illich, (1926-2002) Avusturyalı filozof ve toplum eleştirmenidir. Kapitalist Batı kültürünün kurumlarına (eğitim, sağlık, çalışma hayatı, vb…) yönelik yaptığı güçlü eleştirileriyle tanınır.

Ivan Illich, mesela “Okulsuz Toplum” kitabında, (Oda Yayınları, İstanbul, 2006) okulu bir devlet kurumu olmaktan neden çıkarmamız gerektiğini savunur. “Bir çocuk, eşnitelikte eğitim alma hakkıyla, zengin bir yaşıtının konumuna çok az ulaşabilir. Aynı okula akran olarak başlasalar bile, yoksul çocuklar, orta sınıf aile çocukları için elbette mümkün olan eğitim olanaklarının çoğundan uzaktırlar… Yoksul öğrenciler, gelişim ve eğitim ereğiyle okula bağımlı kaldıkları sürece, diğerlerinden geri kalacaktır” der.

“Edindiğimiz bilgilerin pek çoğunun kaynağı okul dışıdır. Öğrenciler öğrendiklerinin önemli bir bölümünü öğretmenin yardımı olmadan, öğretmene karşın kendi kendilerine öğrenirler… En iyi nasıl yaşanacağını insanlar okul dışında öğrenirler. Hepimiz bir öğretmenin kılavuzluğu olmadan konuşmayı, düşünmeyi, politika yapmayı ve çalışmayı öğreniriz.”

Okulun ekonomik adaletsizliğe yol açmasını savunduğu için, kimsenin aklına, Illich’i “eğitim karşıtı” ya da “okul karşıtı” diye suçlamak gelmemiştir!

SAĞLIĞIN GASPI

Ivan Illich’in “Sağlığın Gaspı” (Ayrıntı Yayınları, 4. Basım, 2017) sağlık alanında önemli bir kitaptır. “Sağlığın Gaspı”, “modern tıp” denilen kuruma güçlü bir eleştiri getirir. Illıch, neyin hastalık olduğunu, kimin hasta olduğunu ve hastalara ne yapmak gerektiğini belirleyen kapitalist sağlık anlayışının sağlığımız için büyük bir tehdit oluşturduğunu savunur.

Illich, kapitalist sağlık sektörüne ciddi eleştiriler getirir. Sağlık politikaları aracılığıyla aslında insanların bağımlı hale getirildiğini ileri sürer.  Modern tıbbın hastalık yaratıcı yan etkilere sebep olduğuna dikkat çeker.

Ona göre, özellikle 1913 yılı modern tıp tarihi için bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde modern tıp kendisini alternatifsiz olarak görmeye ve bunun politikalarını devlet aygıtları vasıtasıyla yaymaya başlamıştır.

“Yirminci yüzyılda, hasta sıfatıyla, klinik eğitim görmüş doktorların gözetiminde ölmek bir vatandaşlık hakkı haline gelmiştir. İleri yaşta tıbbi bakım, sözleşmelerde koşul olarak yer alır.”

Illich’e göre doktorların sebep olduğu acı ve hastalıklar, daima tıp pratiğinin bir parçası olagelmiştir. Doktorların kayıtsızlığını ve yetersizliğini eleştiren Illich’e göre modern tıp “doğal ölüm” imgesi oluşturmuştur.

Böyle düşündüğü için kimsenin aklına Illich’i “doktor karşıtı”, “tıp karşıtı” diye suçlamak gelmemiştir!

ÇARKLARI YAĞLAMAK

Kara Kutu’da Soner Yalçın’ın yaptığı da farklı değildir. Kara Kutu oklarını, kapitalist sağlık sistemine, küresel ilaç sektörüne yöneltmektedir. Kitaba yönelik suçlamaların büyük bir kısmı, kapitalist sistemin çarklarını yağlamak görevini yapmaktadır. Illıch, bu çarklara direnen insanlardan biridir. Soner Yalçın’ın yaptığı da farklı değildir.

Kara Kutu’ya yönelik “aşı karşıtı” olmak gibi akıl dışı suçlamaları burada tekrar etmeyelim.

Kapitalist sağlık modelini tartışmak, bu tatlı su solcularını neden böyle öfkelendiriyor? İnsan sağlığını çökerten kapitalizmin bizzat kendisi değil midir? Hastalığı iyileştirmeyen tersine daha da kötüleştiren kimyasal ilaçlardan kuşku duymak, insanı ilaca bağımlı kılan tıp anlayışına karşı çıkmaya neden itiraz ediyorsunuz?

Gazeteciliğe 2000’e Doğru dergisinde “sağlık muhabiri” olarak başlayan Soner Yalçın’ın sorusu şu: Kanser kalp, nörolojik bozukluklardaki artışın sebeplerinden biri ilaçların yan etkileri olamaz mı? Ne var bu soruda? Soru sormak suç mu? Tıp fakültelerinin müfredatının sorgulanmasına neden karşı çıkıyorsunuz? “Endüstriyel tıp” üzerinde tam bir hanedanlık kuran Rockefeller’i savunmak size mi kaldı?

Solculuk bu mu?

Sokrates, “cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir“ diye sitem etmemiş miydi?

Kaynak: https://odatv.com/solun-icler-acisi-hali-18121940.html

Siz de yorumunuzu paylaşın: