TOPLUMUN YÜZDE 50’Sİ KİTLE BAĞIŞIKLIĞI KAZANDI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Toplumun yüzde 50′ sinin koronavirüsle enfekte olduğu haberine memnun oldum.

Bu, 50 milyon kişinin aşılandığı anlamına gelir.

Gel gelelim, bu oran bana oldukça yüksek geldi.  

Herhangi bir hesaba kitaba dayanmadan, kişisel müşahedeme göre bu oranın en fazla yüzde 30′ larda olabileceğini tahmin ediyorum. 

***

Hürriyet’ in haberi:

Prof. Dr. Orhan Yıldız: Toplumun yüzde 50’sinin kitle bağışıklığı kazandığını söyleyebiliriz

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, geçen yıl Nisan ayından itibaren yıl sonuna kadar farklı rahatsızlıkları nedeniyle ameliyat olan ve Covid-19 semptomu bulunmayan bin 67 hastadan 55’inin PCR testi pozitif çıktı. Prof. Dr. Orhan Yıldız, çalışmada hastalığın pik olduğu dönemde PCR pozitiflik oranını yüzde 6,5, normal dönemde yüzde 1 olarak tespit ettiklerini söyleyerek, “Bu çalışmaya göre şu anda toplumun yüzde 50’sinin hastalığı geçirdiğini ve kitle bağışıklığı kazandığını söyleyebiliriz” dedi.

ERÜ Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Yıldız, 5 kişilik ekibi ile geçen yıl Türkiye’de koronavirüs salgınının başlamasından 1 ay sonra, Nisan ayından itibaren hastanede farklı rahatsızlıkları nedeniyle ameliyat olan hastalar üzerinde çalışma başlattı. Hem hastayı hem de ameliyata girecek sağlık personelini korumayı da amaçlayan çalışma kapsamında yıl sonuna kadar bin 67 hastaya PCR testi yapıldı. Covid-19’a bağlı şikayeti olmayan bin 67 hastadan 55’inin koronavirüs testi pozitif çıktı. Yapılan çalışmada hastalığın pik yaptığı dönemlerde ameliyat olan hastaların PCR pozitiflik oranı yüzde 6-6,5 olarak belirlenirken, vaka sayısının daha düşük olduğu normal dönemde ise yüzde 1 olarak saptandı.

‘TOPLUMUN YÜZDE 50’SİNİN HASTALIĞI GEÇİRDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ’

DHA’ya konuşan Prof. Dr. Orhan Yıldız, “Hastanemizde ameliyat olacak hastalar taşıyıcı mı yoksa hasta mı belirlemek, ameliyat ekibini de korumak istedik. Önlem amaçlı yaptığımız bu çalışmada hastalardan elde ettiğimiz verileri değerlendirdik. Bin 67 kişide yaptığı değerlendirmede yaş, cinsiyet ve alt hastalıklarını çıkardık, genel analizlerini de yaptık. Gördüğümüz Kayseri ve Türkiye’de pikin yaşandığı dönemde yüzde 6-6,5 oranında PCR pozitif çıktı. Daha sakin dönemde ise yüzde 1’in altındaydı. Buna göre Kayseri ve Türkiye için toplumun yüzde 50’sinin hastalığı geçirdiğini ve kitle bağışıklığı kazandığını söyleyebiliriz” dedi.

‘DEĞERLİ BİR ÇALIŞMA’

Prof. Dr. Yıldız, yapılan çalışmanın toplumda önemli bir kesimin hastalığı semptomsuz geçirdiğini göstermesi açısından değerli olduğunu anlatarak, “Virüsün yeni hali çok daha bulaşıcı. Son yaşayacağımız ‘pik’ çok sarsıcı olabilir. İkinci pik yaşandığında çok zorlanmıştık. Yeni bulaştırıcı mutant çok daha fazla hızlı bulaştığı için hastanelerin üçüncü pikte çok daha fazla zorlanacağını, kapasitesini aşacağını düşünebiliriz. Bu yüzden dikkatli olmak gerekir. Sars ve Mers virüsünden çok farklı bir virüs. Biz bilim insanları bunu çok merak ediyorduk; Sars ve Mers gibi bir anda kaybolacak mı diye. Bizi yanıltan bir hastalık oldu. Diğerleri gibi kaybolacağını düşündük. Farkı, çok bulaştırıcı olması. Merse göre ölüm oranı az olması çok iyi bir şey. Mersteki ölüm oranları olsa idi 5-6 milyonla kalmazdı bu iş. Çok daha fazla ölüme neden olurdu. Bulaşıcılığı fazla, ölüm oranı diğerlerine göre daha düşük” ifadelerini kullandı.

Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/video/prof-dr-orhan-yildiz-toplumun-yuzde-50sinin-kitle-bagisikligi-kazandigini-soyleyebiliriz-41772738

Yazı için 4 yorum yapılmış:

  1. Alişan Yıldıran, Çocuk Hekimi dedi ki:

    İNAKTİF AŞININ RİSKİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

    Toplum bağışıklığı (herd immunity), 1933’de otuz yıl boyunca bu konu üzerinde çalışan ve bunun için o dönem için tek ve hala en tipik örnek olan kızamık için Hedrich tarafından ilk defa tarif edilmişdir.

    Ve hala geçerlidir, ancak adamcağızın adı bile anılmaz.

    Buna göre; bir toplumdaki fertlerin %68’i kızamık geçirmiş, yeni vaka görülmez. Böylece, yeni kızamık salgını 2-5 yılda bir emzirme döneminden çıkmış çocuk nüfusu artdıkça tekrarlar.

    Kızamık herd immünitenin en tipik örneğidir, tamamı aşılanmış toplumlarda bile salgın yapar, ancak döngü süresi uzar.

    COVID için hiç bir ön immünolojik değerlendirme yapılmaksızın, üstelik hastalığı geçiren kişileri de aşılayarak çok büyük bir yanlış yapılmakdadır.

    Aşı olan kişilerin önümüzdeki senelerde aynı virüs ve mutantlarına ve yeni ÜRETİLECEK koronavirüslere karşı en korumasız grubu teşkil edeceğini zannediyorum.

    Bu sebeple tekrar hatırlatıyorum;

    AŞI İLE HİÇ BİR ZAMAN NATURAL TOPLUM VE HETEROSUBTİPİK BAĞIŞIKLIK TEMİN EDİLEMEZ.

    Bir solunum yolu virüsünden maske ve mesafe ile korunmak imkansızdır. Toplumun büyük kısmı bir yıl içinde bu virüsle şu veya bu şekilde karşılaşmış ve tabii bağışıklık gelişdirmiş olmalıdır. Bu sebeple, Dr. Yıldız’ın tesbitinin doğru olduğu kanaatindeyim.

    Bu durum, İsveç’in BAŞARI ile sürdürdüğü herd immünite politikasında açıkça görülmekdedir (https://en.wikipedia.org/wiki/COVID-19_pandemic_in_Sweden ‘all cause death 2015-2020 tablosu’).

    Ahmed Rasim Hoca’nın haklı olduğu nokta ise, bunların bir şekilde tesbit edilmesi gerekliliğidir.

    Bu da yetkili merciin işidir.

    O merci, hukuk dilinde eşyanın tabiatı itibarı ile müstakil ve muhtar (öz/erk diyorlar, gücü kendinde anlamında herhalde) olması iktiza eden tıp fakülteleri dahil, bütün hastanelerdeki sistemlere müdahale edebildiğine, bütün verileri topladıklarına göre, herhalde, bu verileri de sorguluyor olsalar gerekdir?!

  2. Asistan doktor dedi ki:

    Çok sayın Alişan Hocam, yazılarınızı hep merakla okuyoruz. Size bir sualim olacak. Bu bizde de yapılmakta olan Çin aşısı yani inaktif aşı ile virüsün tamamı veriliyor. Dolayısıyla bu sayede hem hümoral hem hücresel bağışıklık gelişmesi beklenmez mi? Yine bu tam bir virüs olduğu için heterosuptipik bağışıklık ta sağlamaz mı? Cevaplarsanız çok memnun olurum.

  3. Alişan Yıldıran, Çocuk Hekimi dedi ki:

    ZAYIFLATILMIŞ MİKROP? AŞI YANİ!

    • İnaktif aşı ile virüsün tamamı veriliyor bu sebeble, hem hümoral hem de hücresel bağışıklık gelişmesi beklenmez mi?
    • Tam virüs verilmesi heterosubtipik bağışıklık sağlamaz mı (1)?

    Bilindiği gibi, fakir senelerdir aşılar hakkında yazılar yazıyor, efkâr-ı umûmîyi Allah rızası için RF tıbbından mutazarrır olmamaları için ikaz etmeye gayret ediyorum.

    Bu gayretimiz, tıpkı Ahmet Rasim Küçükusta, Canan Karatay ve merhum Ahmet Aydın hocalarda olduğu gibi RF tıbbının gönüllülerinin fakire de tacizde bulunmalarına yol açdı.

    Fakültemizde 2008-2019 yılları arasında ‘Aşı’ derslerini severek anlatdım. Müteveffa Dr. Robert Mendelsohn’dan mülhem yazdığım ve mahkeme-i kübrâda şeref beratım olacağını ümîd etdiğim ‘Doktorunuza rağmen sıhhatli bir çocuk nasıl yetişdirilir?’ yazım üzerine tacizler zirve yapdı.

    Daha evvel son derece haklı olarak ‘Burası üniversite, her türlü fikir barınmalı’ diyen ve yakın arkadaşım olan, Allah selâmet versin dönemin dekanı, aynı branşdan olan bir büyüğü tarafından uyarıldı (muhtemelen) ve bu dersi anlatmam engellendi.

    Bundan seneler evvel ilk yazılarımdan birinde ‘Aşılar immünoloji biliminin başlangıcı ve lokomotifidir’ (2) demişdim. Hakikaten sadece immünoloji değil, moleküler tıbbın bir çok alanında ‘Aşı Felsefesi’ tıb ilminin gelişmesini temin eden en mühim araç olmuşdur, sosyolojik tesirleri bahs-i diğer.

    ‘Aşı Felsefesi’ tabirini bilhassa kullandım, daha evvel de belirtdiğim gibi (3) aşı hikayesi dokuya uygulanan ‘genetik çorba’ şeklinde başlar. Ama bugün, yani 21. Asırda bile doktorlar aşıların ‘zayıflatılmış mikrob’ olduğuna ve dolayısı ile HİÇ bir zararları olamayacağına ve hastalıklara karşı en mühim enstrüman olduğuna İNANDIRILIRLAR. Pek bir şey okumadıkları gibi, icrâ-yı tababet ederken, aşıların etki ve yan etkilerini gözardı ederler. Bu sebeple, klinik araştırmalar büyük oranda çöpdür.

    O halde, yukarda şahsıma tevcih edilen sualler fevkalade mühimdir, acizane netice almaya başladığımızın işaretidir.

    İlk sual; ‘İnaktif aşı ile virüsün tamamı veriliyor bu sebeble, hem hümoral hem de hücresel bağışıklık gelişmesi beklenmez mi’?

    Öğrenmenin ve öğretmenin en iyi yolu sualler sormak ve talebeye vazife vermekdir. Zaten bu sebeple ecdâdımız meslek takısı eklenen öğrenmek mastarından üretilmiş ‘öğrenci’ yerine taleb eden manasında ‘talebe’ kelimesini kullanırlardı. Menfîlik takısı eklenerek ‘öğretmeyen’ manasına gelen öğretmen kelimesini de ilim sahibi manasındaki muallim kelimesinin yerine üreten müteveffa Agop Dilaçar’ın dehasına da şapka çıkaralım. Azerî öğrencim kullandığım terminoloji üzerine yanıma gelip, hocam sizin lisanınızın hâli nedir? Kapıda ‘Danışma (!)’ yazıyor, biz kime soracağız o halde demesini unutamıyorum. Güzelim Türkçemizi kimin bu hale getirdiğini Merhum Nihat Sami Banarlı’nın ‘Türkçenin Sırları’ kitabından öğrenebilirsiniz.

    Bu sebeple, bu suâle şu suâllerle karşılık verelim;
    • İnaktif aşı nedir?
    • Nasıl elde edilir?
    • Virüs nedir?
    • Virüsün tamamı nedir?
    • Virüsler mikrob mudur?
    • Tabii (wild type) virüs ile hücre kültüründen elde edilen ‘virüs’ aynı şey midir?
    • Üretilmeleri için kullanılan hücre kültürü nedir?
    • Hücre kültürü nasıl yapılır?
    • Hücre kültüründen elde edilen materyali dokuya vermek doğru mudur?
    • Humoral ve hücresel bağışıklık nedir?
    • Ne ile ölçülürler?
    • Doku içine zerk edilen bir aşıya nasıl bağışıklık nasıl cevaplar verir?

    İkinci suâl; ‘Tam virüs verilmesi heterosubtipik bağışıklık sağlamaz mı’?
    Yine soralım;
    • Tam (intact/authentic) virüs (doğrusu virion) nasıl elde edilir?
    • Yoksa elde edilemez mi?
    • Virüsler hastalık yapar mı?
    • Eksosomlar ve endojen retrovirüslerle alakası nedir?
    • Heterosubtipik bağışıklık nedir?
    • Heterosubtipik bağışıklık elde edebilmenin yolu nedir?

    Bütün bunları daha evvelki yazılarımdan, websitemizdeki derslerimizden öğrenebilirsiniz (4-6).

    Bu suallerin tevcih edildiği gün, Ahmed Rasim hoca, değerli bir moleküler biyolog ve temel immünolog bir arkadaşın bu konudaki tweet serisini de verdi (7). Korcan beyin ‘duvar’ tabiri çok hoşuma gitdi. Fizik ve fizyolojik bariyer teşkil etme görevi dışında epitel ve endotel innate ve adaptif immün cevabın esasını husule getirirler. Zaten bağışıklık sisteminin asıl büyük kısmı MALT (mucosa associated lymphoid tissue) denilen ve mikrobiom ile bir bütünlük arzeden kısmı olup, self ve nonself tefrikini yaparak sıhhatli yaşamamızı temin eder. Yukardaki suallerin cevabının büyük kısmı da burada zaten.

    Klinisyenler için zor ve zahmetli olan bu ilmi anlamama vesile olan değerli immünopatolog Abul K. Abbas’ın İmmünoloji ve Patoloji (Meşhur Robbins) kitablarını hasseten tavsiye ederim (8).

    ‘Aşı Felsefesi’, ‘Genetik Çorba’ ve virüsler hakkında naçizâne bir, iki yazı daha yazacağım nasîb olursa….

    1. https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/03/26/etibba-diyor-ki/toplumun-yuzde-50si-kitle-bagisikligi-kazandi/

    2. https://lilliputian.me/2014/08/prof-dr-alisan-yildiranin-asilar-ve-bagisiklanma-ile-ilgili-tabu-yikan-bildirimleri/

    3. https://coronaloji.com/publish-or-perish-yayinla-veya-mahvol-cicek-ve-aids-baglantisi/

    4. https://personel.omu.edu.tr/tr/yildiran/verdigi-dersler

    5. https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/08/06/misafir-yazar/bagisiklik-viruslere-karsi-nasil-calisir/

    6. https://personel.omu.edu.tr/docs/ders_dokumanlari/7472_39778_534.pdf

    7. https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/03/27/misafir-yazar/vucut-kendini-nasil-savunur-bagisiklik-nasil-calisir/

    8. https://pathology.ucsf.edu/sites/pathology.ucsf.edu/files/2019-04/faculty-path-abbas-CV_0.pdf

  4. nuzunalli dedi ki:

    Alişan Hocayı klonlamak lazım…

Siz de yorumunuzu paylaşın: