Lancet’ deki “KOVİD bir pandemi değildir” başlıklı yazı adeta benim görüşlerimi özetliyor: Koronavirüs salgını çok dar bir bakış açısı ile yönetilmeye çalışıldı. Kronik hastalıklara müdahale, KOVİD’ i başarılı bir şekilde kontrol altına almak için bir ön şarttır. Bir aşı ne kadar etkili veya koruyucu olursa olsun, KOVİD için çözüm olamaz. Toplumların umuda da ihtiyacı var. Yaklaşmakta olan ekonomik kriz ne ilaç ne de aşı ile çözülemeyecektir.

Dünya servetinin üçte birine sahip olan USA’ nın koronadan kırılmasına şaşırmıyorum. 7 eski FDA delegesi “Trump yönetimi FDA’ nın güvenilirliğini zayıflatıyor” demişler ve siyasetin FDA’ ya karışmamasını istemişler. Bu açıklama inşallah Koca Ragıp Paşa’ nın “Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler” özdeyişi kapsamındadır. Aksi takdirde durum çok vahim demektir.

Tıpkı D vitamini düşüklüğünün KOVİD’ e yakalanma ve ölüm riskini artırması gibi kan çinko seviyeleri düşük olanlarda ağır KOVİD ve ölüm riskinin yüksek olduğu bildirildi. Adam gibi beslenmenin, etkinliği ve emniyeti ispatlanmış hiçbir tedavisi olmayan KOVİD’ de ne kadar önemli olduğunu Mısır’ daki “Sağır Sultan” bile duydu.

KOVİD ilaç ve aşı geliştirme çabaları tüm hızıyla devam ederken D vitamininin yarattığı “mucizelere” her gün yenisi ekleniyor. Vitamin D seviyesi yeterli olanlarda KOVİD ölüm oranının iki kat az olduğu bildirildi. Adam gibi beslenen ve güneşlenenlerin asla bu vitamine ihtiyaçları olmaz ama yeterli olmayan seviyeleri çok ucuz, çok emniyetli haplarla yükseltmek mümkündür.

100 yaşın üzerinde KOVİD’i atlatanlar varken bilinen hiçbir hastalığı bulunmayan genç erişkinlerin ağır KOVİD tabloları göstermesi ve hayatlarını kaybetmelerinde başka risk faktörlerinin olması aklın ve mantığın gereğidir. İki yeni araştırma bazı kişilerde mutasyonlar ve bağışıklık sistemi kusurları yüzünden ağır KOVİD tabloları oluştuğunu gösteriyor.