KIZAMIK AŞISININ İKİ DOZ YAPILMASI GEREKİYORMUŞ, EMİN MİSİNİZ?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

Çocuk İmmunoloji ve Allerji uzmanı Prof. Dr. Alişan Yıldıran‘ ın yazısı:

Medimagazin’de yayınlanan haber şu şekilde; “Sağlık Bakanlığı, 1987-1998 yılları arasında kızamık aşısını çift dozdan tek doza düşürdü. Bunun, kızamık mikrobunun yol açtığı bir beyin hastalığı olan SSPE’nin (Subakut Sklerozan Panensefalit) görülme oranını artırdığı iddia edildi. Binin üzerinde çocuk, tedavisi olmayan bu hastalığa yakalandı. Aşı tekrar 2 doza çıkarıldı. 2000 yılında doğan A.Ş.’ye de sağlık merkezinde ‘ihmal sonucu’ tek doz kızamık aşısı yapıldı. İlkokul birinci sınıfa başladığında çocukta SSPE hastalığı ortaya çıktı. …. A.Ş.’nin aşı kartını inceleyen mahkeme, kartta ikinci doz aşı yapılmadığı görüldüğü halde sağlık personelinin aileyi uyarmadığını belirledi. Mahkeme, bakanlığın 40 bin TL tazminatı yasal faiziyle ödemesine karar verdi. Karar, Danıştay tarafından da onandı (1)”.

Bu haberdeki önemli noktalar şunlardır;

Bir) Ülkemizde de çocukluk çağı aşıları ile ilgili hukukî işlemler artık gündeme gelmekdedir.

İki) Günümüzde Suriye’li mülteciler bahane edilerek 9. Ayda da kızamık aşısı yapıldığına göre henüz kaç doz aşı yapılması gerekdiği konusunda yeterli bilgi/veri yokdur.

Üç) Mahkeme vahşi virüsün SSPE’ye yol açdığı ön yargısı ile hüküm vermişdir, temyizden de geçmişdir.

Dört) Sağlık Bakanlığı aşı tazminatı ödemeye mahkûm olmuşdur.

Kızamık aşısı ile ilgili efkâr-ı umûmîyi bilgilendirmek niyeti ile kaleme almış olduğum yazılar epeyce ilgi çekmişdi (2-4). “Kızamık virüsü bağışıklık sistemini nasıl etkiler?” başlıklı yazımda vahşi ve aşı virüs suşları hakkında bilgi vermiş, aşı suşunun anormal persistansı ve sinir sistemine olan afinitesine dikkat çekmiş ve otoritelere bazı sualler sormuş idim.

Güçlü bir immün sistem ve sıhhatli bir hayat için ÇOK ÖNEMLİ olduğunu düşündüğüm kızamık konusuna devam edelim.

Wiki’de kızamık enfeksiyonu hakkında bilhassa Asya ve Afrika gibi toplumlarda yılda 20 milyon kişiyi etkilediği, 1990’larda 545000 olan ölüm hızının 2013’de 96000 ölüme düşdüğünü iddia eden Lancet’de yayınlanmış küresel hastalık yükü çalışması adı ile 188 ülkenin 1990-2013 yılları arasındaki sağlık verilerini (kızamık sadece birisi, ne kadar bilimsel!) TAHMÎNÎ olarak değerlendiren bir çalışmaya (5) ve tabii ki kerameti kendinden menkul DSÖ’ye dayandırarak verilmiş (6).  Eğer bu kuruma inanacak olursak, kendi verilerine göre Çin gibi ülkelerde binlerce kızamığa bağlı ölüm olması gerekirdi (7). Halbuki, kızamığın aşı olmadan tedavi edilebilecek bir hastalık olduğunu, aşının ise çok riskli bir uygulama olduğunu daha önce de belirtmişdim (4). Ülkemizdeki mortalite konusunda Türk Pediatri Kurumu’nun verisi (nereden elde ettiği belirtilmemiş) 2000 yılında 16010 vaka görüldüğü, mortalite hızının milyonda 0.01 olduğu, Türkçesi sadece bir vakanın öldüğü şeklinde (8). Hani çok ölümcül bir hastalıkdı?!!

SSPE’ye gelince; yavaş virüs enfeksiyonlarının öncülü olarak kabul edilen bu hastalık ilk defa 1930’larda tarif edilmiş (daha önce çok az görülüyor olmalı?), 1945’de Van Bogaert tarafından adı konulmuş, 1965’de Boutellier tarafından SSPE’li hastada virüs gösterilmiş, 2003’de Schneider-Schaulis tarafından SSPE hastalarında hücresel immünitede belirgin defekt olmadığı bildirilmiş, fakat Gadoth ve ark’nın hasta serisinde interferon üretiminde sorun olduğu gösterilmiş (9, 10). Yazar SSPE’nin bir immün yetmezlik olduğunu, 1960-1980’ler arasında (aa, ne tesadüf, tam da kızamık aşısının piyasa sürüldüğü zamanlar!) bir SSPE pandemisi yaşandığını, ülkesinin (İsrail) kayıtlarının çok güvenilir olduğunu ve 1960’dan beri bu hastalığın tarandığını belirterek verdiği grafikde açıkça SSPE’nin aşıdan sonra ortaya çıkdığı ve onbeş sene zarfında pik yapdıkdan sonra azaldığı görülmekdedir (8). Campbell’in derlemesinde de İngiltere’de SSPE’nin kızamık aşısından sonra ortaya çıkdığı, daha zayıf bir suş ihtiva eden MMR aşısına geçildikden sonra azaldığı yine açıkça görülmekdedir (11).

Daha önce bahsettiğim Pişkin ve ark. da SSPE’nin bir immün yetmezlik olduğu düşüncesi ile devam ettirdikleri ancak translasyon aşamasının (bozuk proteinin gösterilmesi) eksik olduğu çalışmalarında, TLR (innate immünite) aminoasit değişiklikleri olduğunu ve bu hastalarda SSPE oranının arttığını gösterdiler (12).

Miller ve ark.’nın 1990-2002 arasında İngiltere’deki 47 hastalık makalesinde ise hastaların %10’unun asya kökenli olduğu, 23’ünün (%49) AŞILI olduğu, aşılanmayan 18’inden 14’ünün kızamık geçirdiği, immüniteleri, anne sütü alıp almadıkları, malnütrisyonlu olup olmadıklarının ise belirtilmediği makalede; beş hastaya beyin biopsisinin yapıldığı, bu beş hastanın ikisinin aşılı olduğu ve kızamık geçirmediği, diğer ikisinin de aşılı olduğu ve kızamık geçirdiği, sadece birinin aşısız olup kızamık geçirdiği, beş biopsiden de elde edilen suşun o yıllarda dolaşımda olan vahşi virüs olduğu bildirilmişdir (13).

Jin ve ark.’nın 11 SSPE’li hastanın beyin biopsisinden elde ettikleri virüs genomunu değerlendirdikleri çalışmada, beş hastanın aşılı olduğu ve kızamık geçirmediklerinin bilinmesine ve elde edilen bütün virüslerin mutasyona uğramış oldukları tesbit edilmesine rağmen hastalığın mutasyona uğramış aşı suşundan kaynaklandığını hiç düşünmemeleri de ilginçdir (14).

Naniche ve ark’nın aşı virüsünün en önemli antiviral silah olan interferona vahşi virüsden daha dayanıklı olduğunu ortaya koymuşdur (15). Bu bilgilerden sonra hâlâ kızamık aşısının işe yaradığını, immün sistem üzerine ciddî etkileri ile pek çok hastalığa yol AÇMAYACAĞINI iddia etmek pek bilimsel olmasa gerek!..

Aşı ve SSPE münasebeti hakkındaki algı körlüğüne ülkemizden de bir örnek verelim; aşılı ve kızamık geçirmemiş bir annenin geçirmekde olduğu kızamık döküntüsünün ikinci gününde doğan, doğdukdan sonra uygun dozda intramusküler tek doz standard immünglobulin yapılan, onikinci ayında kızamık aşısı yapılmış ve kızamık geçirme hikayesi olmayan on altı aylık, daha önce sıhhatli olduğu bilinen hastanın immün yetmezlik olabileceği, aşı suşu ile de SSPE gelişmiş olabileceği hiç düşünülmemiş bile (16).

Doz sayısı hakkında, kızamık aşısının ülkemizdeki kısa tarihçesini aşı bilim kurulu bildirmiş, bu konuda kafaları karışık gibi (17).

Kızamık aşısının acıklı hikayesini de bir başka yazıda anlatmak üzere gelelim haberdeki vakaya, bahtsız aileye Allah (cc) yardım etsin dileklerimizden sonra; hukukçuların, beyin biopsisi ile hastalığa yol açan suşun hangisi olduğu, çocuğun immün yetmezliği olup olmadığı gösterilmeden neye göre (Bakanlık aşıyı yapdığı için mi, yoksa yapmadığı için mi kabahatlidir?) tazminata hükmettiği muallâkdır.

Sağlık Bakanlığı’na ise naçizane daha önce sormuş olduğum suallerin cevabını araştırmasını öneriyorum:

1. Natürel kızamık enfeksiyonunun, büyüyen ve mikrobiomunu oluşturan çocukta immün repertuarın gelişiminde ne yönde etkileri vardır?

2. Natürel kızamık geçirmeyen bir çocukta immün sistem ne yönde gelişecektir? Th1/Th2/Treg dengesi ne yönde etkilenecektir?

3. Nöronlarda CD150 ifade edilmediğine ve aşı suşu daha persistan olduğuna  göre, sinir sistemi için vahşi virüs mü, yoksa aşı suşu mu daha tehlikelidir?

4. Aşı suşu, organizmada mutasyona uğradığına göre, biopside belirlenen suşun aşı suşu olmadığından emin olabilir miyiz?

5. Kızamık aşısı 1960’lardan beri yapılageldiğine göre o tarihten beri geometrik olarak artan multipl skleroz ve otizm gibi otoimmün hastalıklar ve kanserler (viral kontaminasyon, avianization, insan fetal proteinleri) ile ilişkisi olabilir mi?

6. Virüs mühendisliği (virüs vektörü olarak kullanılması ihtimali) bu kadar ilerlemiş iken, çocuklarına 46 doz aşı uygulayan fakat, bu aşıların tamamını gayri milli ticari firmalardan elde eden Türkiye bu konuda  (aşı muhtevası, aşı geliştirme, vaksinoloji, virüs mühendisliği) ne yapmayı düşünüyor?

Kaynaklar: 

1. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/saglik-bak/tr-bakanlik-asi-nedeniyle-40-bin-tl-tazminat-odeyecek-2-13-67209.html

2. http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/05/18/misafir-yazar/kizamik-virusu-bagisiklik-sistemini-nasil-etkiler/

3. http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/06/03/misafir-yazar/kizamik-ve-immunomodulasyon/

4. http://www.memurlar.net/haber/484489/

5. PMID: 25530442

6. https://en.wikipedia.org/wiki/Measles

7. http://apps.who.int/immunization_monitoring/diseases/measles_monthlydata/en/index.html

8. http://www.intechopen.com/books/pathogenesis-of-encephalitis/subacute-sclerosing-pan-encephalitis-sspe-past-and-present

9. http://www.turkpediatri.org.tr/newsletter/201303/c4.htm

10. PMID: 18037676

11. PMID: 22277189

12. PMID: 24690400

13. PMID: 15557053

14. PMID: 12161818

15. PMID: 10906201

16. http://www.cshd.org.tr/csh/pdf/pdf_CSH_68.pdf

17. http://www.asicalismagrubu.org/h5.asp

Yazı için 5 yorum yapılmış:

  1. Tülin Hiçsolmaz dedi ki:

    Yazının türkçe meali nedir? Çok, fazla bilimsel yaklaşımlarla dolu. Bu aşıyı yaptırmalı mıyız yoksa yaptırmamalımıyız? Yapılacaksa kaç doz olması gerekir. Bu konular hakkında düz net bir bilgi verirseniz yazınız bilgilendirme ve yol gösterme açısından daha yararlı olacağını düşünüyorum. Sevgilerimle…

  2. ismet badem dedi ki:

    “çocuklarına 46 doz aşı uygulayan fakat, bu aşıların tamamını gayri milli ticari firmalardan elde eden Türkiye”
    çok acı ve utanılası bir durum maalesef…

  3. Burcu Çınar dedi ki:

    Yazı çok teknik geldi bana, bir şey anladıysam arap olayım durumundayım. Değerli hocam, lütfen bu yazının bir de vatandaş versiyonunu yazın ki ne dediğinizi anlayabilelim. Bu yazının doktor olmayanlar için zerre kadar değeri yok çünkü hiçbir şey anlaşılmıyor.

  4. Muhterem okuyucular,
    Değerli ve isabetli yorumlarınız için teşekkür ediyorum.
    Hakk-ı âlîniz var, bu yazı doktorlar için yazıldı.

    Türkçe meâli ise;
    Daha önce de arz ettiğim gibi MMR aşısı uygulaması derhal durdurulmalıdır, çünkü kanaatimce; daha önceki yazımda belirttiğim mahzurlarının yanında, aşı uygulaması için en önemli gerekçe olarak gösterilen SSPE hastalığının, bizatihi aşıdan kaynaklanma ihtimalinin son derece yüksek olmasıdır.
    Kısaca; aşı içindeki canlı virüs vücudda antikor üretilmesini sağlasa bile çocuğun bağışıklık sisteminden saklanabiliyor, beynine girebiliyor ve girdiği hücre içinde hastalık yapabilecek şekilde kendini değiştirebiliyor.
    Kızamığı geçirmek ise hem hayat boyu bağışıklık sağlıyor ve ergenlikden sonra daha ağır ve komplikasyonlu geçirme ihtimalini ortadan kaldırıyor, hem de kanaatimce bağışıklık sisteminin ileriki yaşlarda karşılacağı bilhassa kanser gibi tehlikelere karşı hazırlıklı olmasını temin ediyor.
    Hamiş: “kanaatimce” kelimesi bilimsel araştırma ile doğrulanması gerekir demekdir. Bir bilimsel araştırma önemli bir finansal kaynak, iyi bir laboratuar, çok iyi bir zihnî alt yapı ve en az üç yıllık bir zaman gerekdirir.

  5. Hilal Pakır dedi ki:

    Hocam bilgileriniz için çok teşekkür ederiz. Biz ilk doz aşıyı yaptırmış bulunmaktayız( 2 aylık aşılarını ) şimdi kalan 2.ve 3. Dozları yaptırmak konusunda çok kararsızız, yaptırmak istemiyoruz acaba diğer dozlarını yaptırmazsak daha mı sıkıntı olur?

Siz de yorumunuzu paylaşın: