Anoreksiya nervosa, obsesif kompülsif bozukluk, anksiyete ve tik gibi bazı nöro-psikiyatrik hastalıkların teşhisinin 3-12 ay önce aşı yapılan çocuklarda aşılanmayanlara göre daha fazla olduğu belirlendi. Bu sonuçlar aşıların bu hastalıkların sebebi olduğunu değil, bir birlikteliği gösteriyor. Bu ilişki daha ileri çalışmalarla incelenmelidir.  

Amerikan Kardiyoloji Koleji’nin yeni beslenme tavsiyelerini hemen okudum ama uygulamak için değil, gülmek için. Çünkü bunlar beni güldürüyor ve biliyorum ki gülmek kalbin en iyi ilacı. Bu beslenme tavsiyelerinin, kılavuzlarının asıl amacı endüstrinin menfaatini gözetmektir. Gerçekten öncelikle insan sağlığını düşünüyor olsalardı bu kılavuzlar ancak 50-100 senede bir yenilenirdi.

Gebeliğin erken döneminde genital herpes geçiren annelerin erkek bebeklerinde otizm riskinin 2 misli yüksek olabileceği bildirildi. Araştırmacılar, bu risk artışından doğrudan virüsü değil annenin HSV-2’ ye karşı gösterdiği bağışıklık cevabını mesul tutuyor. Bağışıklığı gelişmemiş bebeklere yapılan aşılarla otizmi ilişkilendiren aşı karşıtları bu çalışmadan çok mutlu olmalılar.

Ormanlarda yaşayan hayvanlarda insülin direnci, karaciğer, pankreas yağlanması, göbek yok. Obezite, diyabet, hiçbir kronik hastalık yok. Çünkü… Hazır gıda yemiyorlar, meşrubat içmiyorlar, fast-food yemiyorlar, marketten alış-veriş yapmıyorlar, gıda takviyesi kullanmıyorlar, beslenme uzmanları, diyetisyenleri, kılavuzları, kitapları yok. Tıptan uzak sağlıklı yaşıyorlar!

Bizde de salgın bir hastalık gibi yayılan “tuz lâmbası” modası var. Üstelik de bunlar faydalı olduklarına dair hiçbir bilimsel delil olmamasına rağmen ya “cehaletten” ya “icat çıkarak ünlenmek” isteyen doktorlar tarafından da tavsiye ediliyor. Gelin, bütünleyici tıbbın babası Dr. Weil “Tuz lambaları faydalı mı yoksa para israfı mı?” yazısında ne diyor, bir bakalım.