Gözlük kullananların koronavirüse yakalanma riskinin 2-3 kat az olduğu tespit edilmiş. Uzmanlar bunu el-göz temasının azalmasına bağlıyorlar. Bu görüşe ben de katılıyorum ama acaba gözlük takan insanlar özellikle de miyop olanlar acaba daha mı dikkatliler, sağlıklarına daha çok mu önem veriyorlar, ben bu hususların da etkisinin olabileceğini düşünüyorum.

İngiliz bilim adamları okul kapatmanın ispatlanmış bir faydası olmadığını gerekçe göstererek okulların açılmasını isteyen bilimsel bir makale yayınladılar. Ben de akıl ve mantıkla bağdaşan tedbirlere uyarak hayatın tabii akışına müsaade edilmesini, okullarda risk grubunda yer alan çocuklar korunarak yüz yüze eğitime başlanmasını savunuyorum.

Sağlık Bakanlığı’ nın günlük korona tablosuna göre vaka sayısı önceki aya göre artmış olmakla beraber hasta, ağır hasta, vefat sayısının ve yoğun bakım doluluk oranının azaldığı açık ve net olarak görülüyor. Vaka sayısındaki artışın hasta, ağır hasta ve ölümleri artırmamasını hatta tam aksine bunların azalıyor olmasını virüsün “belinin kırıldığının” bir işareti olarak görüyorum.

Lancet’ de yayınlanan araştırmada koronavirüslerin bulaşmasında en önemli etkenin indeks vakanın virüs yükü olduğu tespit edildi. Araştırmaya göre semptomatik olanların virüs yükü daha fazla ve bunların temaslılarının kuluçka süreleri daha kısa. Virüsün bulaşmasında ne maske ne de öksürme/hapşırma fark yaratmadı.

Bilim dünyası aşılarla sağlanan bağışıklığın hastalık geçirmekle sağlanan bağışıklıktan daha güçlü olduğunu dile getiriyor. Amaç, aşıların etkinliklerinin çok yüksek olduğunu anlatmak ve insanları aşı olmaya teşvik etmek olabilir ama bu tür hakikatle uyuşmayan, abartılı açıklamaları bilime olan güveni sarsması bakımından doğru bulmuyorum.