Görünüşte hiçbir risk faktörüne sahip olmadıkları hâlde ağır KOVİD tablosu gösteren ve ölenlerin yakından araştırılması ve bunlara otopsi yapılması şarttır. Bunlarda gözden kaçan bir risk faktörü veya teşhis edilmemiş bir hastalık olması kuvvetle muhtemeldir. Koronavirüsten ölenler içinde “açlık insülin değerleri normal olan” tek bir kişi bile bulunabileceğine ihtimal vermiyorum.

Dekzametazon (kortizon) isimli ilacın ağır KOVİD hastalarında ölümleri %35 oranında azalttığı gösterildi. Nazari olarak kortizon ağır KOVİD tablolarında hakikaten faydalı olabilir. Burada kortizonun zamanlama ve dozu çok önemlidir. Dekzametazon gibi patent süresi dolmuş, ucuz bir ilaç şirketlerin işine gelmez. Araştırmayı itibarsızlaştırma çalışmaları çok yakında başlayacaktır.

FDA, klorokin ve hidroksiklorokinin acil kullanım iznini geri çekti. Daha önce de Lancet ve New England Journal’ de yayınlanan iki makale ve Dünya Sağlık Teşkilatı’ nın asemptomatik kişilerden virüsün bulaşmasının çok nadir olduğunu bildiren açıklaması geri çekilmişti. Bakalım daha nelerin geri çekileceğini göreceğiz.

New England Tıp Dergisi’nde yayınlanan bir yazıda KOVİD ve diyabet arasındaki münasebete dikkat çekilerek yeni bir kayıt sistemi oluşturulduğunun bildirilmesinden mutlu oldum. Bilim dünyası geç de olsa kronik hastalıklarının neredeyse tamamında altta yatan esas sebebin glukoz metabolizması bozukluğu ve insülin direnci olduğunu anlamaya başladı.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’ nun Dünya Sağlık Teşkilatı’ nın (WHO) yaptığı yanlışları dile getirmesinden ve “Sağlıkla ilgili her alanda yaptığı açıklamalara, kuşku ile yaklaşmakta kararlıyım” sözlerinden memnun oldum. WHO’ yu kutsal vatan toprağı gibi savunan, üzerlerine toz kondurmayan bilim dünyasından “tıs” bile çıkmıyor. Acaba neden suskunlar?