Bir de madalyonun diğer yüzü var. Modern tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pek çok. Her şeyden önce modern tıp ilaç endüstrisinin esiri olmuş durumda. Neredeyse tüm kongreler, sempozyumlar, seminerler onların mali katkıları ile yapılıyor. Tıbbi araştırmalar onların sponsorluğunda gerçekleştirilebiliyor.

Yüzlerce tıbbi uygulamanın etkisiz veya yanlış olduğu, bazılarının ölümcül olabileceği, bazılarının sağlık harcamalarını gereksiz yere artırabileceği bildirildi. 2500 yıl evvel “Önce zarar verme” diyen Hipokrat da bugün yaşıyor olsaydı “Tıptan uzak sağlıklı hayat” prensibini benimserdi, öyle değil mi?

Küresel sağlık sistemleri giderek daha çok baskı altına girmektedir ve birkaç sene içinde de çökeceği tahmin edilmektedir. Giderek artan taleplerde iki önemli faktör başı çekmektedir. Birincisi, önlenebilir hayat tarzı değişiklikleriyle ilgili kronik hastalıkların artan yüküdür. İkincisi ise gereksiz tedavidir.

Norveç Sağlık Bakanı, insanların sigara ve alkol içmelerine ve istedikleri kadar kırmızı et yemelerine müsaade edilmesi gerektiğini söylemiş. İsteyen başkalarına zarar vermemek ve özendirmemek kaydıyla elbette sigara ve alkol içebilmelidir. Kırmızı et herkesin mutlaka yemesi gereken bir besindir ama makul miktarlar aşılmamalıdır.

Sebze, meyve ve diğer sağlıklı gıdaların sübvanse edilmesinin kalp-damar hastalıkları, diyabet ve ölümleri azaltarak sağlık harcamalarında milyarlarca dolarlık tasarruf sağlayabileceği bildirildi. Doktordan çıkan insanlar eczanenin değil pazarın yolunu tutacaklar. Budur: “Tıptan uzak sağlıklı hayat”!